Mira tüm hazırlıkları yapmış, daha doğrusu yaptırmıştı. Etrafında eksik bir şeyler var mı diye bakıyordu ki Lucy'i göremedi. Etrafa baktı bulamadı.
-Lucy'i arıyorsan şuan bahçede. (Cobra) dedi yanından geçerken.
-Are? Doğru ya düşüncelerimi okuyordu. (Mira) gülümseyerek bahçeye çıktı. Etrafına baktı ve sonunda ağacın altında Lucy'i ve kucağında uyuyan Mikie'yi gördü. Yanlarına yavaşça yaklaştı.
-Lucy hazırlıklar tamam. (Mira) fısıldayarak konuşmuştu.
-Tamam birazdan geliriz Mira-san. (Lucy) Lucy uyandığından beri ruhları dışında birine ilk defa gülümsemişti. Mira'da aynı şekilde karşılık verdi ve içeri girdi. Lucy yavaşça Mikie'nin saçlarını okşuyordu. Çocuk gibi ağlaya ağlaya uyuyakalmıştı.
-Mikie. Hadi uyan. (Lucy) diye seslendi. Ellerini hala o uzun yumuşak saçlarında dolaştırıyordu. "Çocuk gibi, çok masum görünüyor." diye düşündü Lucy. Mikie bir şeyler mırıldanıyordu. Lucy ne dediğini anlamak için eğildi.
-Mi-yako. (Mikie) Lucy'nin şaşkınlıktan gözleri kocaman açıldı. "Bir kere, sadece bir kere sevilirsen ve bir kere seversen, artık bir daha onu unutamazsın." dedi kendi kendine. Sonunda durdu, yüzüne sinsi bir gülümseme yerleştirdi.
-Mikieee! (Lucy) diye bağırdı. O kadar çok bağırmıştı ki Mikie fırladığı gibi savaş pozisyonu aldı ve etrafına bakındı. Lucy'nin gülen yüzünü görünce dayanamadı ve Lucy'nin yanaklarını sıkarak gülmeye başladı.
-Sana gülmek yakışıyor. Gerçi her halin güzel ama. (Mikie) başını öbür tarafa çevirerek söylemişti, hafifçe de kızarmıştı. Lucy Mikie'nin yüzünü elleri arasına aldı ve kocaman gülerek
-Sanada kızarmak yakışıyor. (Lucy) bir süre birbirlerine baktılar. Ellerini çekti ve
-Hadi partiye şimdi. (Lucy) diyerek loncaya yürümeye başladı. Mikie'de arkasından yürüdü. Loncada herkes kahkahalar atarak eğleniyordu. Usta sonunda herkesi susturarak konuşmaya başladı.
-Lucy uyandı. Kitap elimizde. Ejder avcıları güvende. Şimdi yapmamız gereken saf ruhun taşını ele geçirmek ve Hisoka'yı yakalamak. (Makarov)
-Ondan önce bir şey daha yapmalıyız. (Mikie)
-Neymiş o? (Laxus)
-Gerçi sizin yapmanız gereken bir şey yok. Sadece iki yıldız ruhu büyücüsü de güçlenmek için antrenman yapacak. Eş zamanlı boyutlara ulaşmaya çalışacak ve ben Lucy ile birleşmemi gerçekleştireceğim. (Mikie)
-Birleşme? (Juvia) Juvia kızarmaya başladı.
-Sakın hayallere dalma! (Lucy/Erza/Natsu/Gray/Gajeel/Levy) Juvia bir an afallayıp yanaklarını şişirerek "tamam" demişti.
-Eş zamanlı boyut dedin? Ne demek istedin? (Levy)
-Evet. Yıldız ruhu dünyası gibi başka boyut ama aynı insan dünyası gibi zaman akışı ve tabi onlarında dünyasında insanlar var. (Mikie)
-Ruhlardan farkı ne peki? (Lucy)
-Onlarda insanlar gibi yaralanır, ölebilirler. Tabi ruhların ölmediği anlamına gelmiyor bu. Ruhlarda ölebiliyor ama sadece belli durumlarda. En azından bu dünyada ki eski birkaç büyü ruhları yok edebilir. Neyse görünce anlarsınız zaten. (Mikie)
-Peki ya birleşme nasıl bir şey? (Lucy)
-Seveceğin bir şey. (Mikie) diyerek güldü.
-Ne saçmalıyorsun lan sen!? (Natsu)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saf Ruh
Fantasy"Sen kimsin?" ..... "neden canım bu kadar çok acıyor?" ..... "cevap versene!!" "Küçük Heartfilia kızı bu senin kaderin. bundan kaçamazsın." "ne demek kaderin? kaderim olan neymiş?!" "senin gibi saf sevgiye inanmış aptalların sonu bu, tıpkı annen...