Lucy odaya gelmişti. Laxus, Gajeel, Cobra üçüde yaramazlık yapan çocuklar gibi Lucy'den bakışlarını kaçırıyorlardı. Lucy iç çekti ve onların yanına yaklaştı.
-Gin. (Lucy) Gin gelmişti ama Lucy'nin onu çağırmasına çok şaşırmıştı. Üçlüyü görünce konuşmak için çağırmadığını anladı. Lucy'e yaklaştı ve elini tuttu.
-Elini yaralarının üstüne koy. (Gin) Gin onu konuşmak için zorlamadı, sadece yaralarını iyileştirmelerine yardım etti. Lucy'nin yüzüne bakamıyordu.
-Ufaklık kendini zorlamana gerek yok. (Laxus) Laxus'un sözü üzerine Lucy'e baktı ve ağladığını görünce elini hızla çekti.
-Lucy!? Beni çağırmak fazla mı geldi? Canın mı acıyor? (Gin) Lucy Gin'in yüzüne baktı.
-Neden hepiniz anlaşmış gibi beni üzüyorsunuz ki? (Lucy) Gin sorduğuna pişman olmuştu. Onu üzmeyi istememişti.
-Ruhlarım birbirine saldırıyor. Dostlarım birbirine zarar veriyor. Hepsi benim suçum. (Lucy) Lucy'nin ağlaması artmıştı. Hiç biri ne diyeceğini bilmiyordu.
-Lucy biz seni üzmek istemedik. Senin daha fazla üzülmeni istemedik. (Laxus)
-Birbirinize saldırmanız beni daha çok üzüyor. Sizler arkadaşsınız. Sırf benim yüzünden arkadaşlığınızı bozuyorsunuz. (Lucy) Lucy hala ağlıyordu, Gin ise ona bakıyordu. Düşününce "onlar neden ve kiminle kavga etti?" diye geçirdi içinden.
-Özür dileriz sarışın. Sadece aklını başına getirmek istemiştik. Ağlama artık. (Gajeel) elini omuzuna koymuştu. Lucy'nin ağlaması durmuştu.
-Lucy az önce Erza'dan bile korkunç görünüyordun. (Laxus) Lucy onlara baktı.
-İmkansız, hayatta Erza gibi olamam. (Lucy) diyerek gülümsedi. Odada Gin dışındaki herkes gülmüştü. Lucy Gin'e ufak bir bakış attı ve tekrar başka tarafa döndü.
-İstersen gidebilirsin Gin. (Lucy) Gin bir süre Lucy'e baktı.
-250 yıl önce biri daha bana çağrıda bulunmuştu. (Gin) Lucy'de diğerleri de duyunca ona bakmaya başladı. O ise sadece yere bakıyordu.
-Gin sen- (Lucy)
-Bilmen gerekli. Bizim aramızda neler olduğunu bilmen gerekli. Seni neden öldürmek istediğimi... bilmen gerekli. (Gin) acı çekermiş gibi Lucy'e baktı ve devam etti.
-Bizler genelde çağrılara karşılık vermezdik çünkü diğer ruhlara oranla biz yılan ruhlarının ve tilki ruhlarının insanlarla ilişki yaşamaya hakkı vardı. Yapımız insanlara benzerdi, aşık olabilir, onlarla çiftleşebilirdik. Tek sorunumuz yaklaşık bin yaşımıza kadar yaşamamızdaydı. Anlarsın ya siz insanlar fazla yaşayamıyorsunuz sonuçta. Bu yüzden insanlardan uzak durmaya karar verdik. Çağrılara cevap vermezdik çoğumuz. 250 yıl önce biri bana çağrıda bulundu, bende çağrısına karşılık vermedim. Ama Mikie'nin kitabını açınca çağrıları güçlenmeye başladı. Bende beni çağırana vazgeçmesini söylemek için karşılık verdim. O zamanlar kimseye saldırmıyodum. Beni çağıran kız fazla güçlü değildi, tam altı anahtarı vardı. Zamanında karanlıkta olduğunu öğrendim ama Mikie beni ikna etti. Onun ruhu oldum. O zamanlar yıldız ruhu büyücüleri anlaşmalı olduğu ruhların dünyasına gidebilirdi. Büyücüyle bi süre sonra iyi anlamaya başladık, hatta ...
-Ona aşık oldum. (Gin) Lucy şaşkınlıktan gözlerini kocaman açtı.
-Bir ruh ve insan? (Gajeel)
-Anlaşmamızdan üç ay sonra o benim dünyama gelmek istedi. Kabul etmedim başta ama Mikie ısrar edince kabul etmek zorunda kaldım ve dünyamda ona açılmak istedim. Evime ailemin olduğu yere getirdim onu. Annem yemek hazırlarken bende insan dünyasına çağırılan kardeşimi almaya gittim. Çok ufak olmasına rağmen çağrıda bulunulmuştu. Onu tek bırakmak istememiştim. Keşke o gün kardeşimi almaya gitmeseydim diye düşünüp durdum. (Gin)
-Gin yoksa- (Lucy)
-Evet 250 yıl önce sevdiğim insan kadın tüm ailemi köyümü katletti! Sırf bir ruh yapmak için! 13. Kapıyı yaratmak için! Kardeşimin o görüntüyü görmemesi için herşeyimi verirdim. O görüntü benim için bile fazlaydı. Duvarlar yerler kan içindeydi. O an duyduğum ağır kan kokusu, o iğrenç görüntü - (Gin) Gin hatırladıkça midesi bulanıyordu. Lucy ağlayarak yanına geldi. Sıkıca Gin'e sarıldı. Diğerleri de başta ona sinir olmuşlardı ama neden böyle biri olduğunu anlamışlardı. Hepsi ona acıyan, üzgün bir ifadeyle bakıyordu.
-Gin ben çok özür dilerim. Bilmiyordum ben çok özür dilerim. Sana hatırlatmak istemezdim. Ben - (Lucy) Lucy'nin konuşmasını engelleyen Gin'in kafasını boynuna gömüp sıkıca sarılması ve ağlamasıydı. İkisi de hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Yarım saat sonra ikisinde sakinleşmişti.
-O günden sonra anlaşmam bozuldu. Mikie'nin de kitabı kapandı. O iğrenç insanı aradım her yerde ama altın anahtarlarıyla da anlaşması bozulmuştu. Onu yıllarca aradım bulamadım. Kardeşim de benden izinsiz onu arıyordu. Onu benden önce buldu ve ona saldırdı ama onun için fazla güçlüydü. Biz yılan ruhları bile onu iyileştiremedik. İçinde ruh yok gibiydi, kıpırdamıyor, konuşamıyor, gözlerini bile kıpırdamıyordu ve bedeninin belli bi kısmı yoktu. Ama hala nefes alıyor. Garip bir şekilde kalbi atıyordu. Hala evde ona bakıyoruz. O günden hayatta kalan beş düzine insanla ona bakıyoruz. O günden sonra her Çağırıcıyı öldürdüm. Çoğunlukla beni karanlıktakilerin çağırması benim masumları öldürmediğimi düşünmemi sağladı. Sana saldırmamın nedeni buydu. Ama garip bir şekilde beni kendine çektin. Seni kabullendim ama o gün karanlıkta olduğunu görünce seninde beni kandırdığını düşündüm. (Gin)
-Ben- bilmiyordum. Canının bu kadar yandığını bilmiyordum. Ne demeliyim bilmiyorum. Keşke bir çaresi olsaydı, keşke zamanı geriye almanın bir yolu olsaydı. (Lucy) Lucy yine ağlamaya başlamıştı. Gin kafasını onun boynuna gömdü tekrar.
-Artık insanların hepsinin aynı olmadığını biliyorum. Senin sayende. Seni tanımak çok güzeldi Lucy. Sana teşekkür ederim. İnsanları sevmem için bana bir neden verdin. (Gin) odadakileri onlara bakıyordu sadece. Hiçbiri hiçbir şey söyleyemiyoruz. Böyle bir durumda ne söyleneyebilirdi ki? Laxus'lar loncaya inmek için birbirlerine işaret ettiler ve odadan çıktılar. Gin ve Lucy ise gittiklerini bile fark etmemişti. İkisi de hala birbirine sarılmış ağlıyorlardı.
Evet yeni bölümü erken yolladım. Beğendiniz mi? Gin çok acı çekmiş :( evet lütfen oylayıp yorum yapın;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saf Ruh
Fantasy"Sen kimsin?" ..... "neden canım bu kadar çok acıyor?" ..... "cevap versene!!" "Küçük Heartfilia kızı bu senin kaderin. bundan kaçamazsın." "ne demek kaderin? kaderim olan neymiş?!" "senin gibi saf sevgiye inanmış aptalların sonu bu, tıpkı annen...