Kyungsoo'nun araladığı perdeden içeriye sızan güneş ışıkları Sehun'un karizmatik,yakışıklı,muhteşemötemsi... yüzüne düşerek onu o güzel uykusundan uyandırdı. Yavaşça gözlerini aralayan Sehun önce Soo'ya sonra telefonundan saate baktı. Saat 7'ydi ve okula gitmelerine daha bir saat vardı. Yavaş adımlarla banyoya doğru yürüdü Sehun. Ilık bir duştan sonra üzerini giyinip zaten her haliyle mükemmel görünen saçlarına şekil verdi. Ne de olsa o Oh Sehun'du. Her daim harika görünmeliydi. Dün olanlar aklına geldikçe sinirleri zıplıyordu. Ama sakin olmalıydı. Saakiin saakiin saakiin.
Hazır olduğunu hissettiğinde yemekhaneye indi. Her zamanki oturdukları masalarına doğru yürüdü ve her zamanki yerine oturdu. Masadakilere göz ucuyla baktı ve tekrar önüne döndü. Her şey olması gerektiği gibiydi. Kai Kyungsoo'ya saçma sapan espriler yapıp onu etkilemeye çalışırken Kyungsoo kusmamak için kendini zor tutuyordu. Chanyeol ve Baekhyun birbirlerinin kulaklarına bir şeyler fısıldayıp ki bence hiçte normal şeyler değildi salak salak gülüyorlardı. Kris Lay'e melül melül bakarken Lay yemeğiyle uğraşıyordu. Suho ve Tao ise hangimiz daha zenginiz tartışmalarına nefes bile almadan devam ediyorlardı. Sehun'sa her zaman olduğu gibi 'ben burada napıyorum'diye kendi kendine soruyodu. Bu soruyu günde 63883637826373648...... kez kendine sorsa da her seferinde bıkmadan usanmadan sormaya devam ediyordu. Ama yine de onları seviyordu. Onlardan başka seveni yoktu çünkü. Onu en çok sevenlerin onlar olduğunu düşünüyordu. Yine de onlara dayanamıyodu. Oturduğu yerden kalktı. Hep bir ağızdan nereye diye bağırdılar. Evet burayı hemen terketmesi gerekiyordu. Sırf cool havasını bozmamak için sakince " Okula gidiyorum."dedi ve gitti.
Sıkıcı geçen derslerden sonra yurda geri döndü ve odasına çıktı. Hemen gidip uyumalıyım diye düşündü. Odaya girdiği an bırakın uyumayı adım atacak yer bile olmadığını görünce uyuyamayacağını farkedip resmen yıkıldı. Arkadaşlarının onuda buradaydı ve kulakları delebilecek bir şekilde kahkaha atıyorlardı. Sehun'u görünce bi saniyeliğine sustular ama tekrar aynı şekilde gülmeye başladılar.
Sehun sabır diliyordu sadece
Sabır
Sabır
Sabır
Sabır
Gidip yatağında boş bulabildiği bir yere oturdu. Sohbete devam ediyorlardı. Biraz sonra Super Junior'ın Bonamana şarkısı çalmaya başladı. Bir anda herkes pür dikkat sesin kaynağını bulmaya odaklanmıştı. Kyungsoo
cebinden çıkardığı telefonu kulağına götürürken bir yandan da parmağını dudağına götürüp kısaca susun dedi. Zaten gözlerinde de susmazsanız öldürüm bakışı varken susmamak delilikti,susmamak intihardı,susmamak diri diri gömülmekti. Herkes şimdi onu dinliyordu.Kyungsoo "Minik geyiğim beni mi ararmış?"
"Yaa Soo öyle deme ben seni sürekli arıyorum."
"Aaa evet yaa aslında aydan aya arıyosun. Sürekli konuşuyoruz demi?"
"Soo ama biliyosun her zaman arayamıyorum. Hem hep ben arıyorum. Acaba neden sen beni hiç aramıyosun?"
"Biliyorum benim minik geyiğim,çilekli çikolatam,dünyanın en güzel arkadaşı. Ben seni arıyorum ama hep meşgul olduğun söyleniyo ben napyim? Affettin mi?"
"Affederim ama bir şartım var."
"Söyle bakalım."
"Bana bir daha güzel demiyceksin Soo tamam mı?"
Kyungsoo büyük bir kahkaha attı. Odadakiler telefondakinin ne dediğin duymak için pür dikkat dinliyorlardı. Kai ise kıskançlıktan çıldırıyordu.
"Ama napyim sen çok güzelsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
APRIL
Fiksi PenggemarTutunduğum dallar birer birer kırılırken, çaresizce düştüm cehennemine. Keşke biraz daha yaksaydın...