(Kendinizi bütün saçmalıklara karşı hazırlayınız. :)))) )
Nefret, aşkın ve sevginin görünmeyen yüzüymüş aslında. Birbirinden ayrılmayan, kopamayan en büyük zıtlık. Kalbi ikilemde bırakır ve seçim yapmasını sağlar. Tabi cesursan taraf belirlersin. Cesursan nefret edersin. Cesursan aşık olursun. Sen ne kadar taraf seçersen seç kalbin yolu başkaysa peşinden sürükler seni. Aşık olduğunu sanarken bir anda seni ele geçirir nefret, öfke. Yüzünü dahi görmek, sesini bile duymak istemiyorum dersin bazen de. Katlanamazsın hiçbir şekilde, dayanamazsın. Ama bilmezsin ki nefret ettiğin şey karşındaki değil, nefret ettiğin sana hissettirdikleridir. İçini kemiren, mideni sızlatan duygularadır nefretin. Ona olan aşkındır nefretin. Sen ona körkütük aşıksındır. Ama inanmazsın. Kandırırsın kendini. Yalanlarının ardına gizlenirsin, nefretinin kırıkları arasından izlersin. Zamanla o çatlaklara sinsi bir korku sızar. Sen fark etmeden hücrelerinin sırtına yaslanır. Kendini göstermeye başlar sonra. Ama o hâlâ çok kurnazdır. Göstermez elindeki dikenli süpürgeyi. Tam karşına geçtiğinde fark edersin ama artık çok geçtir. O çoktan süpürgesiyle içindeki umut kırıntılarını süpürmüş, kazımıştır. Paramparça etmiştir seni. Delik deşik ruhunla ayakta kalmaya çalışırsın. Karşında sana bakıp hâline güler. Göz yaşlarını mutlulukla izler. Sen silmeye çalıştıkça daha çok çizer, keser. Mecbur bırakır seni. Düşmeye zorunlusundur artık. Ve pes edersin. Vazgeçersin aşkından, nefretinden. Gözlerini kapatıp bırakırsın kendini. Dizlerinin yere değmesini beklersin. Sonunda tüm bedeninle bi bataklığa batarsan, artık sen yoksundur. Ama düştüğünde sana uzanan bir çift elin varsa, bir kurşunla bitirirsin korkunun işini. Hücrelerinin üzerindeki gölge yerini aydınlığa bırakır. Kalbinden katran gibi bir kin sökülür. O bataklığı içinden attıklarınla beraber geride bırakırsın. Gülen yüzünle tutarsın minik, narin elleri. Tıpkı benim şu anda yüzümdeki varla yok arası tebessümüm arasında tuttuğum eller gibi.(Şu paragrafı yazan insanın, yani benim şimdiye kadar hic kimseye karşı bir sey hissetmememe ne diyorsunuz?)
"Sevgilim."
"Efendim?"
"Benim valizimi de hazırlasana."
Arkasını dönüp attığı o bakıştan sonra ben çoktan vazgeçmiştim ama bir kere atlamıştım o ateşe.
"Sehun sen öküz müsün acaba? Sevgilinim diye beni karın falan mı zannettin? Ayrıca valizi ne yapacaksın? Kız gibi bi ton eşya taşımayacaksın her halde. Küçük bir çanta alsan yeter. Onu da bi zahmet kalkıp hazırlayıver."
Elini çekip banyoya doğru yürüdü.
"Arkadaş altı üstü üç dört kelime ettim, çocuk destan yazdı. Kız gibiymiş. Sensin kız gibi."
Yatağın altından sırt çantamı çıkardım.
"Sehun bak oraya gelirsem sana gösteririm kız kimmiş. Ben ağzını eline vermeden sen topla istersen. Acele et biraz da."
Ben ağzım açık onu izlerken kapıyı çarpıp çıkmasıyla kendime geldim.
"Biz sevgili olduğumuza emin miyiz? Ben şüphelenmeye başladım da. Ayrıca demin ki düşüncelerimin değişmesine sebep olduğun için teşekkürler. En büyük zıtlık senin dışında ki ev hanımıyla içinde yatan çizgili pijamalı, atletli ve bıyıklı mahalle kabadayısı arasında."
Çantama koyduğum kapşonlu hırkama baktım kararsızlıkla. Biraz düşündükten sonra hızla çıkarıp üzerime geçirdim. Fermuarı kapatıp yurt odamdan çıktım. Bahçede bizimkilerden kimse yoktu. Göz devirip çıkış kapısına yakın bir banka oturdum. Luhan inmemiş miydi? Bahçenin her yerinde gözlerimi gezdirsem de kimseyi göremiyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/59761213-288-k636406.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
APRIL
FanfictionTutunduğum dallar birer birer kırılırken, çaresizce düştüm cehennemine. Keşke biraz daha yaksaydın...