17. Bölüm

133 11 107
                                    

Müdür odasında gergin dakikalar yaşanıyordu. Bayan Xiao şüpheli gözlerini Sehun ve Luhan'ın üzerinde gezdirirken Luhan endişeyle tırnaklarını kemiriyor, arada bir göz ucuyla Sehun'a ve annesine bakıyordu. Artan endişesi artık hızla çarpan kalbiyle yarışırken sağ bacağı kendinden bağımsız bir şekilde saniyede neredeyse zibilyon kez aşağı yukarı hareket ediyordu. Bir kaç saniye sonra birden duran bacağı ve dişlerinden çekilen eliyle Luhan gerçekliğe döndü. Kulağına fısıldayan sesle içi tekrar huzurla dolarken artık hiçbir şeyden korkmadığını, bütün hücrelerine hızla nüfuz eden aşırı doz cesaretten anlayabiliyordu.

"Sakin ol minik geyik. Ben buradayım."

Sağına dönüp teşekkür ettiğini, buna ihtiyacı olduğunu belirtircesine bir gülümseme sunduktan sonra tekrar önüne döndü. Yüzündeki gülümseme hiç silinmezken biraz önceki durumu olayı biraz daha komik kılıyordu. Daha bir dakika önce soğuk soğuk terler döküp bütün tırnaklarını bir kunduz edasıyla kemiren Luhan gitmiş, yerine huzurla tebessüm eden masum Luhan gelmişti. Hayat ne kadar da garipti böyle.

"Neye gülüyorsun oğlum?"

Annesinin sesiyle hızla ciddiyet maskesini takan Luhan kafasını kaldırdı.

"Efendim anne?"

"Annen diyor ki 'pişmiş kelle gibi neye sırıtıyorsun?' "

"Ne? Ben mi? Hiiç öylesine."

"Hmm öyledir kesin."

Olmayan sakallarını kaşırken mırıldanmıştı herkesin boğazına yapışmak için gün saydığı müdür.

"Pardon bir şey mi söylediniz? Duyamadıkta."

"Abi?"

Hızla ayağa kalkıp arkasına döndü Sehun.

"Oh Bay Choi! Hoş geldiniz. Kusura bakmayın kapıyı çaldığınızı duymadım."

"Merak etmeyin çalmadım zaten."

Müdür bugün kaçıncıya olduğunu bilmediği bir şekilde kırmızının en koyu tonuna bürünürken tüm kanının yüzüne hücum ettiğine bahse girebilirdi. Sessizce yutkunup kravatını biraz gevşettikten sonra karşısında ki dört çift meraklı göze döndü.

"Evet. Herkes burada olduğuna göre artık konuya girebilirim. Bayan Xiao. Siz ne kadar 'binim iğlim iyli şiy yipmiz.' desenizde maalesef sizin oğlunuz böyle bir şey yaptı. Bu sefer de deminki gibi geçiştiremezsiniz. Çünkü bu sefer şahit bir öğrenci değil öğretmen. Bu konu hakkında sizin de fikirlerinizi duymak isterim elbette."

"Eğer okulda ki diğer öğretmenler de senin gibiyse Allah sonumuzu hayır etsin. Ne deyim?"

O sırada söze Bay Choi karıştı.

"Pardon müdür bey de benim burada ne işim var acaba?"

"Hah. Ben de tam oraya geliyordum. Luhan kardeşiniz Sehun'dan kopya çekmiş. Daha iyi anlamanız için şöyle söyleyeyim: Sehun, kendi kağıdından sonra Luhan'ın kağıdını da doldurmuş."

"Luhan ne demek oluyor bu?"

"Sehun'un bir suçu yok. Bay Choi'yi çağırmanıza hiç gerek yoktu. Bu özel bir mesele. Ben annem ve sizinle yalnız konuşmak istiyorum mümkünse."

"Luhan."

"Lütfen Sehun. Halledeceğim merak etme."

Müdür bey koltuğunda geri çekilirken eliyle kibar sayılabilecek bir şekilde kapıyı gösterdi.

"O zaman buyrun Bay Choi. Siz çıkabilirsiniz. Buraya kadar da sizi yorduk."

"Hiç önemli değil müdür bey. Hadi Sehun çıkalım biz."

APRILHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin