Sehun
"Anne ben çıkıyorum. Arkadaşlarımla buluşacağım."
"Ne saçmalıyorsun sen? Ne demek arkadaşlarımla buluşacağım? Hiç bir yere gitmiyorsun. Çık odana gözüme görünme."
"Ama anne çok ısrar ettiler. Gitmezsem küserler."
"Sence umrumda mı? Senin arkadaşların ya da sen umrumda mısın sanıyorsun? Şimdi ben seni götürmeden sen defol odana."
"Anne lütfen. Geç kalmam hemen dönerim."
"Sana odana çık diyorum. Beni sinirlendirme. Bu sefer diğerleri gibi kurtulamazsın elimden.Şimdi birde para isteyeceksin. Sen sürekli bize ayak bağı oluyorsun. Niye doğurdum ki seni? Kahretsin niye doğurdum? Seni doğurduğum güne lanet olsun."
Ağlayarak odama çıktım. Çantamı bir kenara fırlatıp yatağa attım kendimi. Hıçkırıklarım duyulmasın diye yastığımı ısırıyordum. Sürekli aynı şeyi yaşadığım için yastıkta diş izleri oluşmuştu. Tabi benim üzerimdeki izleri saymıyorum bile.
Suçumun ne olduğunu bile bilmiyordum. Ben ne yapmıştım ki onlara?
Daha on bir yaşındaydım ve bu yaşadıklarım bana çok ağır geliyordu.
Bu haksızlık bana ağır geliyordu.
Bu acımasızlık,nefret bana ağır geliyordu.
Gecelerce ağlayıp benden neden nefret ettiklerini düşünmek,bunları düşünürken uyuyamamak bana ağır geliyordu.
Uyumadığım için oluşan morumsu göz torbalarımı bile taşıyamıyordum artık.
Ne kadar ağladığımı bilmiyorum. Uyumuyordum ama gözlerimi kapatmıştım. Sessizce hıçkırırken odamın açılan kapısının sesiyle araladım gözlerimi. Abim hızlı adımlarla yanıma geldi. Saçlarımı okşayıp öptü.
Bana beni sevdiğini gösteren,hissettiren tek kişiydi abim. Biliyorum severdi beni. Eminim hatta.
Beni sevmeseydi yaralarımı sarmazdı demi. Patlayan dudaklarımı,moraran gözlerimi ya da yanıklarımı iyileştirmeye çalışmazdı. Yine geldi ve sardı yaralarımı. Sımsıkı sarıldı bana."Geçecek Sehun. Geçecek kardeşim. Kurtaracağım seni buradan. Azıcık daha sabret."
Sessizce kafamı salladım. Beni nasıl kurtaracağı hakkında hiç bjr fikrim yoktu. Ama ona güveniyordum. O bana verdiği sözleri tutardı hep. Beni asla yarı yolda bırakmadı,bırakmazdı da biliyordum...
"Hey Sehun! Duyuyor musun beni? Sehun!!! Ah ben kime diyorum ki? Dostum burada mısın? Tepki ver korkmaya başladım."
Gözümün önünde sallanan eller ve tanıdık 'bu nasıl bir ses be' sesle daldığım düşüncelerden sıyrıldım.
"Ne var Chanyeol? Ne istiyorsun?"
"Aman tanrım sen yaşıyor musun? Baek duydun mu yaşıyormuş. Hey çocuklar o yaşıyor! Aman tanrım ağlayacağım sanırım."
Chanyeol yelpaze gibi ellerini yüzüne doğru sallarken ben de anlamsız bakışlarla ona bakıyordum. Tabi bütün arkadaşlarım da eminim alay edrecesine beni süzüyorlardı.
Dönüp tek tek onlara bakarken farketmeden bu alışık olmadığım halsiz ve acı dolu bakışlarda takılı kaldım. Ne kadar baktığımı anlamadım ama ifadesi hiç değişmedi. Sonra yavaşça doğruldu ve Soo'ya dönüp
"Soo sanırım benim biraz uykuya ihtiyacım var. Hepinize iyi geceler."dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
APRIL
FanfictionTutunduğum dallar birer birer kırılırken, çaresizce düştüm cehennemine. Keşke biraz daha yaksaydın...