Bölüm 8

654 435 88
                                    


"Anlaştığımıza sevindim."

"Bende..."

Sözlerimizden çok gözlerimiz konuşuyordu.
Tehdit dolu gözlerimiz...

O, bana eğer dediğini yapmaz ve arkasından gizli gizli araştırma yaparsam anlaşmayı bozacağı tehdidini gözleri ile iletirken bende gözlerimle onun bana engel olamayacağını, eğer engel olmaya kalkışırsa da işin sonunda ölümüm dahil olsa her şeyi kendi yöntemlerimle çözmeye çalışacağımı tüm kararlılığımla anlatmaya çalışıyordum.

"Ama..."

Devam etmesini ifade etmemle derin bir nefes alıp konuşmasına devam etti.

"Benden habersiz en ufak bir şey yaparsan, ekibin yanından ayrılıp kendini olayın içine atarsan bu anlaşma hiç olmamakla kalmaz soruşturmaya engel olmaktan seni içeri attırırım!!!
Bu yüzden hareketlerine çok dikkat etmelisin!"

Sesi tıslar gibi çıkmıştı ve bu benim korkmama neden olmuştu. Yüz ifadesinden bahsetmiyorum bile...

Resmen adamın içine şeytan girdi. Bu ne böyle!!!
Tövbe tövbe...

Ama yinede korktuğumu belli etmemeliyim. Fark ettirmemeye çalışarak derin bir nefes alıp kendime gelmeye çalıştım.

Benden cevap bekler gibi baktıkları için onlara istediklerini vericektim. Tabi onların istediği şekilde...

Yoksa dediklerini yapacak değilim. Sadece şuan istedikleri şeyi duymaya ihtiyaçları var , o kadar. Hem zaten yalandan kim ölmüş ki(?)

"Merak etmeyin. Anlaşma anlaşmadır.
Siz sözünüzde durduğunuz sürece ben de sözümde duracak ve dediğinizi yapacağım. Şimdi izninizle evime gidip biraz dinleneceğim. Bugün çok yorucu bir gün oldu."

Sözümü bitirdikten sonra evden çıktım. Ama evime gitmeye hiç niyetim yoktu. Apartmanın çaprazındaki ağaçlık alana gidip saklanacaktım. Ceren'e halen hediyelerin geldiğini biliyordum. Bu yüzden hediyeleri bırakan kişiyi veya kişileri görmeden şuradan şuraya gitmeyecektim.
Ayrıca bu ağaçlık alanda evi izlemek için koydurdukları kameralarda da beni göremezlerdi. Çalıların arasına iyice saklanmıştım çünkü. Ve katili yakalayasıya kadar da hiç kimseye güvenmiyor, hiçbir kanıta inanmıyordum.

Ceren'e her gün hediye bırakan sapık bir şekilde kameraların görüş alanının olmadığı yerlerden bunu başarıyordu. Bu yüzden her şeyi gözlerimle görmeye ihtiyacım vardı ve görecektim de.

Sessiz bir şekilde çalıların arasına saklanmış dedektifin evden çıkmasını bekliyordum. Hava kararıyordu ve etraf tenhalaşmaya başlamıştı. Ama o kadar kararlıydım ki o sapığı görmeden asla eve gitmeyecektim.

Biraz daha bekledikten sonra artık onlarda evden çıktılar.

Evden ayrılmalarıyla içime hem bir korku hem de heyecan dolu telaşımsı bir his kaplamıştı.
Galiba dedektifin gitmesiyle kendimi birazcık savunmasız hissetmiştim. Ama şuan için yapabileceğim tek şey güçlü ve cesaretli olmaya çalışmaktı. Bunu yapmaya mecburdum.

Her yer kararmıştı. Sonbaharda olmamız da havanın erken kararmasının başlıca nedenleri arasındaydı.

Saat sekiz buçuğa geliyordu. Evdekiler merak etmesin diye bugün eve gelemeyeceğimi eski arkadaşlarımla karşılaştığımı ve bugün de onlarla kalıcağımı söylemiştim. Biraz zorda olsa kabul ettirmiştim de.

Şimdiyse yapmam gereken tek şey montuma sıkıca sarılıp, çalıların arasında saklanıp, o pis sapığın buraya gelmesini beklemekti.

BENİM ADIM EYLÜL #WATTYS2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin