Bölüm 5: Asansör.

5.2K 289 201
                                    

 Multimedya: Lunaparktaki asansör.

İyi görünmeyebilirim, şu an iyi olmayabilirim ama iyiyim. 

~~

Kulaklarım yanıyordu. Ya da kulaklarım kanıyordu mu demeliyim. Duyduğum şey beynimde şok etkisi yaratırken gözlerim Furkanınkilerle buluşmuştu bile. Bana cevap vermemi ima eden bakışlar attığında yaptığım tek şey etrafa göz gezdirmekti. Söylediklerini yanlış anladığımı düşündüğüm için cevap verme gereği duymuyordum. Bence o başka bir şey söylemek istemişti ve ben kelimeleri yanlış anlamıştım. Evet evet. Beynim çok dolu olduğu için onun ağzından çıkan kelimeleri ben yanlış algılamıştım. Başka bir açıklaması yoktu bunun.

Bana yıllar gibi gelen saniyeler bir bir akarken yeni çocuğun tok sesi kulaklarımı doldurmuştu. 'Hey. Furkan. Hadi be oğlum. Eve gidelim. Babam seni çağırmıştı zaten bugün bize.' deyip yanımıza yaklaşmıştı. Benim hala gitmemiş olduğumu fark ettiğinde tiksinerek  'Kızım sen manyak felan mısın? Gidiyorsan git hadi. Ne bekliyorsun.' deyip eliyle git işareti yapmıştı. Yumruklarımı onun suratıyla buluşturmamak için kendimi zor tutuyordum. Daha fazla bu ortamda bulunursam dayanamayacağımı  anlayınca bir hışımla arkamı döndüm ve eve doğru yürümeye başladım. 

Furkan arkamdan seslenmişti bir kaç kere. Hatta koşar gibi olduğundan eminim. Ama yeni onu durdurmuştu. İlk defa bir işe yaramıştı. 

Hızlı hızlı yürürken bir yandan da duyduklarımı düşünüyordum. Gerçekten duyduğum şey doğru muydu. O zaman Furkanla arama mesafe koyma vakti gelmiş demekti. Çünkü gerçekten ama gerçekten hayatımda en son yapmak isteyeceğim şey birisiyle sevgili olup zaman harcamaktı.

Hele aşk, sevgi. Bunlar bana göre şeyler değildi ki. Ah, kimi kandırıyorum ben. Hadi ama Efrah. Eğer hayat şartları böyle olmanı gerektirmeseydi yani işe gitmek zorunda kalmasaydın veya bol zamanın olsaydı sende aşık olmak isterdin. Hep babana demiyor muydun; 'Hayatımın erkeğini bulduğumu nasıl anlayacağım.' diye. 

İç sesimi azarlamak istiyordum. Müziğin sesini açmak için mp3 ümü çıkartırken kulaklarımda babamın cevabı yankılanmıştı; 'Gözleri meleğim, gözleri. Sana öyle bir bakacak ki, sanki güneşi ilk defa görüyormuş gibi. Sana öyle bir bakacak ki o an dünyan duracak. Yüzünü izlemeye doyamayacaksın güzel kızım. Onu düşünmekten alıkoyamayacaksın kendini.'

Eve vardığımda annem gelmişti. Efe uyuyor olmalı ki üzerime atlayan bir velet yoktu ortalıkta. Annem kapıyı açtıktan sonra kolumu görünce ufak çaplı bir çığlık attığında sessiz olmasını işaret ettim. 'Ne oldu kızım, kim yaptı' gibi o kadar çok soru sordu ki 'Yeter.' dedim sertçe. Annem ağlamaya başlamıştı şimdide. Allah kahretsin beni.

'Okulda top geldi. Tamam, ağlama. Sıkıntı yok.' diyebildiğimde yanıma gelip bana sarılmaya çalıştı. Onu itsem daha fazla ağlayacağını düşünüyordum. Aslında annemle hiç bir problemim yoktu, hatta onu herkesten çok seviyordum. Ona olan bu sert tavırlarım tamamen kendime kızdığım içindi. Sonuçta ben olmasaydım kocası yanında olacaktı. Neden beni aldırmadın be anne. Ya da ne bileyim keşke ölseydim. Ailemizin felaketi bendim.

Annem bana sarıldığında ağlaması biraz olsun durmuştu. 'Kızım, neden böyle yapıyorsun. Ben senin annenim. Konuşmuyorsun benimle. Aynı sofraya bile oturamıyoruz. Benim senden ve Efeden başka kimim var. Bak babanda yok. Sizden başka sırtımı dayayacağım kimsem yok Efrah. Haftalardır doğru dürüst tek kelime etmedin. Şu haline bak. Kolun boydan aşağı alçılı ve sen sıkıntı yok diyorsun. Kızım, lütfen. Konuş benimle.' dediğinde derin bir nefes aldım. Konuşmak benim tarzım değildi bir kere. Ben düşüncelerimi resimlerle yansıtırdım. Yani babam hapse girmeden önceydi tabi. Sürekli çizim yapardım. Sahi artık neden yapmıyorsam? Saçmalama Efrah vaktin mi var.

EFRAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin