Bölüm 22:Benim Kadar Canavar.

2.5K 173 324
                                    

' Sessizlik, en büyük haykırıştır.'

~~

'O kadar zorlama kendini, hadi gel kantine inelim. Tostlar benden.' 

Çağatay yine bıkmadan usanmadan benimle konuşmaya çalışıyordu.Başımı gömdüğüm fizik test kitabından kaldırıp saati kontrol ettim. İlk dersten bu yana test çözüyordum. İlk iki dersin hocası yoktu. Sonraki iki derste beden eğitimiydi. Zaten sınıfta Çağatayın yanına oturuyordum. Tamam, başa sarıyorum.

O günün üzerinden tam bir ay geçti.Müdürün odasına geçip sınıfımı değiştirmek istediğimde sevecenlikle karşıladı beni. Ardından tüm hocalarımızla bir kurul oluşturup beni Çağatayla aynı sınıfa almaya karar vermişler. Zaten derslerim iyi olduğu için adapte olmam uzun sürmedi. Ama birden 12. sınıf olmak çok garip geliyordu. 

'E hadi ne duruyorsun. Öğle aramızı yemek yiyerek geçirelim, sensiz boğazımdan geçmiyor.' diyerek şaklabanlıklarına başladı Çağatay. O günden beri ara sırada olsa tek konuştuğum oydu. Nazla bile konuşmak içimden gelmiyordu. Ha Efeyi herkesten saymıyorum zaten.

Test kitabımı kapatıp ayağa kalkmak üzereyken gözlerim kararmıştı. Hani olur ya, uzun süre oturursun ve birden ayağa kalkarsın, gözlerin kararır. Tamda şuan o olmuştu işte. Sıraya sıkı sıkı tutunup derin bir nefes aldım. Her şey karanlıkken insan huzur bulabiliyordu.

'İyisin değil mi?' diye telaşla soran Çağataya evet dercesine başımı sallayıp sıradan kalktığımda Eylül, Murat ve Ali yanımıza gelmişlerdi bile. Onlar Çağatayın en yakın arkadaşlarıydı. Bende 1 aydır Çağatayla beraber ders çalıştığım ve onun yanında oturduğum için beni de arkadaşları bellemişlerdi. Ama ben pek konuşmuyordum.

'Daha ne kadar bekleyeceğim, of Allahım of.' diyerek cebinden çıkardığı poşete elimi sokup beni çekiştirmeye başlayan Çağatayın ne kadar acıktığını anlamıştım artık. Teması sevmediğim için ve o birilerini çekiştirmeyi sevdiği için böyle bir yol bulmuştu kendisine. Beni çekiştirmek istediğinde elimi poşete sokuyor, bağlıyor ve bağlanan yerden beni çekiştiriyordu.

Çağatay önde, ben elimdeki poşet sayesinde hemen peşinde  ve arkamızda Eylül, Murat ve Aliyle beraber kantine varmıştık bile.  'Biz geçiyoruz bro. Bize üç karışık, Üç ayran.' dedi Murat ve diğerleriyle beraber artık kendilerinin olduğuna herkesi ikna ettikleri kantin masasına geçtiler. Çağatay beni sürüklüyordu hala. Kantindeki ablanın yanına gelmiştik nihayet.

Çağatay tostları söylerken saçlarımı topuz yaptığım kalemim bağımsızlığını ilan etmişti. Tam arkamı dönüp yerden onu alacaktım ki poşette olan elimin Çağatayda olduğunu unutmamın verdiği hazin sonu yaşadım. Birden dönünce yere düşmüştüm ve Çağatay yan bir şekilde üzerime yapışmıştı. Saniyeler sonraysa Çağatay üzerimden uçmuştu tabi elim sağ olsun bende ayaklanmıştım.

'Hop bilader ne oluyor.' diyerek yaklaşan Ali , Yeniye doğru yürümeye başlamıştı bile. 'Asıl sana ne oluyor lan. Kantinin ortasında yatmış kızın üzerine. Bak oğlum, bu kızdan uzak dur, seni öldürürüm.' diyerek asılsız tehditlerini havaya savuruyordu Yeni. Gözlerimi devirip sırtımı ona döndüğümde yüzü nasıl bir ifade aldı bilmiyorum ama Çağatay dudaklarını birbirine bastırmıştı. Aliye göz kırpıp sorun yok işaretini yaptıktan sonra 'Tostlar.' dedim uyarıcı bir sesle Çağataya. Kavga etmesini istemiyordum. Bakışları benimle buluştuğunda derin bir nefes verdi ve tostları almak için geri döndü.

'Sana diyorum geri zekalı. Beni duydun mu? Uzak duracaksın.' diye tekrar dikkat çekme çabasına giren Yeniye en güzel cevabı susarak vermiştik. Ellerimin olduğu poşeti omuzuna atıp beni peşinden sürükleyen Çağatay gerçekten olgun biri olduğunu kanıtlamıştı yeniden. Yeninin tehtidlerini umursamıyordu. Zaten Yeniden daha yapılı daha kaslı bir hali vardı. İstese yere sererdi ama arada olan yaş farkı olgunluk katıyordu ona. Bizden iki yaş büyüktü Çağatay. Erken yazılmış ve zaten 12. sınıf.

EFRAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin