On Altıncı Bölüm: Sarhoş Ve Öfkeli

99 6 16
                                    



Heyoo! Yazarken çok eğlendiğim bir bölümle karşınızdayım, okurken sizi de eğlendirmesi dileğiyle. :)

Bölüm tahminimden daha geç geldi çünkü uzunca bir süre internetsiz kaldım, bunun için üzgünüm.

Bölüm şarkımız: Model- Dağılmak İstiyorum. Süper üçlümün ruh hali bence bu şarkı. :)

Neyse efenim, çok uzattım. Keyifli okumalar size.. *-*

Çocuklar evrendeki en masum varlıklar olabilirler. Dünya'nın kötülüklerinden, insanların acımasızlığından habersiz şeker peşinde koşturabilir, sizin dilinize, dininize, ırkınıza bakmadan, bir kez başını okşadığınız için sizinle dost olabilirler. Onlar için ne sizin söyledikleriniz önemlidir, ne de onların ağzından çıkanlar. Boşuna denmemiş 'çocuktan al haberi' diye. İstedikleri sadece mutlu olmaktır ve evet, küçük şeylerle de olsa mutlu olurlar. O küçük çocuklar büyümeye başladığında, her gün masumluklarından bir parça kaybederler. Her gün biraz daha tanırlar, tanıdıklarına pişman olacakları evreni, insanlığı..

İnsanların sadece uyurken çocuklar gibi masum olduğu söylenir. Tıpkı çocuklar gibi savunmasız, onlar gibi her şeye açık olurlar.

Tüm bunları hesaba katacak olursak sarhoş olmak, uyuyan bir çocuk kadar masum, savunmasız ve ne dediğini bilmemekle eş değer sayılabilir. Ve benden size bir tavsiye, eğer en yakın arkadaşlarınızla içmeye gidiyorsanız onların, sizin bile bilmediğiniz halleriyle tanışmaya hazır olun.

Başlarda sakin olan akşamımız bize pekte sorun yaratmıyordu, sadece bizden yaşça büyük abi- amcaların bize garip bakışları, 'bu yaşta ne derdin var ulan bunların?' gibi söylemleri olsa da susuyorduk. O kadar belli miydi ya buralarda takılmadığımız?

Aynı esnada aramızda seviyeli bir şekilde başlayan muhabbet –ki ne kadar seviyeli olduğumuz tartışmaya açıktı. Ülke gündemini sarsacak bir şey tartışmıyorduk sonuçta- zamanla ahlanıp, vahlanmaların eşliğinde değişmişti. İlk kez içen biri değildim ama gerçekten sorununuz olduğu için içtiğinizde daha çok sarhoş oluyor ve olmak istiyordunuz. Sanki beyninizin içinde kilitli odalar arkasındaki düşünceleriniz, bir anda dışarı çıkıyordu ve siz buna engel olamıyordunuz.

"Ben yüzüne bakılmayacak insan mıyım ulan?" kelimeleri yuvarlayarak konuşan Yiğit'in bu hali bana komik gelmişti. Kendimden beklemediğim kadar yüksek sesle güldüm.

"..Ben, ben. Yiğit Akıncı! Terk edilmeyen, terk eden insanım ben bee! Kimmiş de beni terk ediyor o? Kimsin sen lan!"

"Seni seni Bihter'ini! Nassıl bırakır gider oo?" İçki insanlardan bir şey götürmüyor, daha kötü şeyler katıyordu. Tıpkı Can'ın iğrenç esprilerinin katlanarak artması gibi.

"Hadi seni anlıyorum, kız ilk defa tanışıyor senle. Ulan yıllardır yanımda olan kız sırtını döndü bana be! Lavuğun birine aşık mı olmuş neymiş, cevap da vermiyor!" kaşları çatılan Can hıçkırdı. "..Deli edecek beni." bunu duyan Yiğit ayağa kalkıp Can'ın yanaklarına sesli bir şekilde öperek konuştu, "Kardeşiim, çok seviyorum seni!"

"Allah razı olsun be Yiğit, bir sen seviyorsun zaten." deyince Yiğit elini kalbine vurup başını eğerek konuştu, "Her zamaan."

"Hadi lan oradan!" diye bağırdım birden, "..Sizinki de dert mi? Ben ne yapayım? Kız bana umut verdi, çekti gitti suratıma bakmıyor şimdi!" deyince Yiğit elini kaldırdı. "Şşşt, orada duracaksın şimmdii! Eslem seni seviyordu.." hıçkırdıktan sonra devam etti, "..Hala da seviyor."

Toptan AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin