On Üçüncü Bölüm: Yolculuk Halleri

97 8 18
                                    

Selaam, baktı sınavlardan önce bir boşluğum var, ne duruyorum bölüm yazayım dedim. Kısa olabilir affınıza sığınayım bu konuda. Bundan sonraki bölümler biraz daha aralıklı gelebilir. Neyse neyse, çok sevin bu bölümü olur muu? *-*

Keyifli okumlar..♥

Bazı insanların aksine oldum olası yolculukları sevmedim. Özellikle kan çanağına dönen gözler ve baş ağrısının bana eşlik ettiği yolculukları.. Ama gideceğin yere, evine vardığında sana sunulan o sıcacık kucaklamalar, elbette 'iyi ki geldim.' deme sebebi olabilir.

İçimde var olan acıyı her ne kadar haykırmak istesem de, bunu ailemin yanında yapamayacağımın farkındaydım. Kuzenlerimin de desteğiyle, tıpkı onun yanındayken yaptığım gibi yine en derinlerine attım duygularımı.

"Ya teyze yeter, boğulacağım artık."

Tıpkı biz gibi ağzının bir dakika boş kalmasına izin verilmeyen Yiğit'e aitti bu sözler. Üstelik tam bu esnada ağzının dolu olduğunu da hesaba katılırsa anlaşılması biraz zorlaşıyordu. Bunun aksine şişmiş yanaklarının onu çok sevimli gösterdiğini düşünüyordum. Ama sadece düşünüyordum, tabi ki bunu Yiğit'e söylemeyecektim.

"Teyze, Yiğit'e katılıyorum." diyerek ikizini onaylamaktan geri kalmadı Ceren.

Boş bulunduğum ve buna utanmasam şükredeceğim bir anda konuştum, "Cidden yeter altın kızlar ya, tamam bir aydır görüşmüyoruz, tamam size açız dedik ama ilgiye açız dedik, çok yanlış anladınız bence bizi."

"A-a laflara bak laflara, bakamamışsınız birbirinize, çöp olmuşsunuz bir de konuşuyorsunuz. Anne yemeği kızım bu, özlenmez mi hiç? Size de iyilik yaramıyor." ve tabi ki teyzem tarafından geri püskürtüldüm.

"Teyzem iyi hoş da çatlayacağız, cidden su böreği yapmanız gerekli miydi?" dediğimde Yiğit devam etti, "Sadece su böreği mi? Baklava ne demek oluyor şen kardeşler? Eve mi geldik altın gününe mi belli değil. Ay dur siz pamuk eller cebe demeden ben çeyreğimi vereyim bari." dediğinde eniştem Yiğit'e ters ters baktı.

"Sıpaya bak sıpaya, anası uğraşsın benim çocuklarım gelecek diye ama yaranamasın. Yeme ulan, ben yerim. Ah kolesterolüm olmayacaktı ki görecektin beni, bak bakayım o tepsi sana kalıyor muydu? Ama suç sende Nesrin, dedim ben sana uğraşma değmez bu danaya diye ama nerdee.."

"Ya baba merak ediyorum da, cidden beni bir yerden satın mı aldınız Ceren yalnız kalmasın diye? Bu evin beslemesi miyim baba ben? Üvey miyim ondan mı böyle davranıyorsun bana? Kızlar da söyledi o kadar yine Yiğit suçlu." demekle kalmayıp devam etti, "Baba, sen bana tepki olarak mı varsın baba?"

"Tepkiymiş, sen konuş bakayım biraz daha bak ben sana öğretmiyor muyum etkiyi de tepkiyi de."

Ceren'le birbirimize attığımız hin bakışlar eşliğinde Yiğit'in ızdırabını izlemek bize tabi ki zevk veriyordu. Çünkü Yiğit'in üzerimizde kendince var ettiği sözde krallık sadece eniştemin yanında çöküşe geçiyordu. Bizse Sezerciği çileden çıkaran şişko Nuri gibi 'benim olacak fıstık. Binicem üstüne, vurucam kırbacı' diyorduk adeta Yiğit'e. Tabi tam o esnada eniştemin gitmesi, Ayşeciğin ortaya çıkıp, 'elli bin!' diye bağırarak fıstığı kaptırmamıza neden olması bir oluyordu. Sonrası, Yiğit'in mini atletizm turnuvası, havada uçuşan yastıklar, dağılan eve mi yoksa evlatlarına mı hüzünlendiği anlaşılmayan iki çilekeş annenin bizi ayırma çabaları..

Erkek çocuğu olduğundan olsa gerek eniştem Yiğit'e biraz daha sert davranmaktan çekinmezdi.

Bizim attığımız bakışlar Yiğit'in radarına girdiği anda açılan bahçe kapısıyla rahat bir nefes aldık. Çünkü ikimizde biliyorduk ki o bakışlardan sonrası atletizm turnuvasıydı.

Toptan AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin