Sabah kimse uyanmadan geceleyin gizlice hazırladığım valizimi çıkarıp,üstümü giyip dışarı çıktım.Arkamı dönüp son bir kez daha doğup büyüdüğüm evime bakıp,doğruca en yakındaki otobüs durağına gittim.Sabahın ilk saatleri olduğunda etraf karanlık ve soğuktu.Üstüme giymiş olduğum ince mantoma sıkıca sarılıp vücut ısımı ayarlamaya çalışırken otobüs tam benim önümde durdu.Otobüse bindiğim zaman hemen telefonumu çıkartıp saate baktığımda saat 05.00'i gösteriyordu.Zaten evimle havalimanı arası yarım saat sürüyordu.Uçağa yetişmeme daha 1 saat vardı.
Havalimanına vardığımda saat 05.30'du.Hemen bir telefon şubesine gittim ve yeni bir sim kartı aldım.İzimi kimse bulmasın diye kendi sim kartımı alıp cüzdanıma kaybolmamak kaydıyla koydum.Birden gurultuların geldiğini duydum.Meğersem sesler karnımdan geliyormuş. Cüzdanımdaki paralara bakıp kredi kartımla beraber 100 000 TL'nin olduğunu görünce iyiki işe gitmişim dedim, içimden.Karnımın gurultularına daha fazla dayanamayıp pastane tarzı bir yerden bir adet simit ve ayran aldım.Karnımı doyurduktan sonra uçaktan bana anons yaptıklarını duydum ve son dakikada uçağa yetiştim...
Uçağa vardığımda biraz utansamda sorun etmedim...
Sizlere kendimi tanıtamadım. Eee... Tabi bu kadar acele işin içinde malesef ki adımı söyleyemedim.Benim adım Defne ÖZYAPRAK. 19yaşındayım. İstanbul'da üniversiteye gidiyordum fakat evden kaçtığım için okulumu bırakmak zorunda kaldım.Ben ünlü iş adamı Nejat ÖZYAPRAK'ın kızıyım o yüzden benim hayatım hep kameraların karşısında geçiyor.Evden kaçmamın asıl nedeni üvey annem.Üvey anneme gelince babama benim hakkımda yalanlar söylüyor ve babam bana ceza verip ölen annemin benim yüzümden öldüğünü söyleyip benim kalbimi kırıyor.Ama üvey annemin babamın parasının peşinde olduğunu biliyorum ve bunları ne zaman babama anlatsam benim kalbimi kırıcı kelimeler kullanıyor.Ama ben babamı yinede çok seviyorum.Bir gün üvey annem artık çizgiyi aşıp eline sopa alıp beni dövmeye başladı. Çığlık atsamda işe yaramadı. Babam evde yokken beni tehdit etmeye başladı. Bu olay bir iki gün sürdü,benim vücudumdaki kızarıkları babama gösterdiğimde üvey annem "yere düştü " gibi sözler söyleyerek babamı inandırıyordu...
Bende bu yüzden evden kaçtığımı kimseye söylemeyip sadece babama not bıraktım...
8 saat sonra Amerika'ya geldim ve uçaktan indim...
Uçaktan indikten sonra bir kafeye gidip oturdum ve bir adet sütlü kahve içtim.Kahvemi içerken MacBook'umu açıp lüks otellere baktım.Ama eğer bu yerlere gidersem paparaziler beni rahat bırakmayacaklardı bundan adım gibi emindim. Ama hayatımda hiç ucuz bir hotele gitmediğimden lüks bir otele gitmek zorunda kaldım.Eşyalarımı toparlayıp havaalanının dışına çıktım ve bir taksi buldum ve beni bu otele götürmesini istedim.1 saat içinde otele vardım.Hemen lobiye gidip oda kartımı alıp odama çıktım.Odaya girer girmez kendimi yatağa attım.
Çok yorulmuştum.
Bilgisayarımı çıkartıp ev ilanlarına baktım.Bir kaç tane ev beğendim.Ama bir tanesi harikaydı.Hemen sahibini arayıp nerede görüşebiliriz ? Diye sordum.
Ev sahibi bayandı ve adı Dilara DUMAN'mış. Bana,Daniel adında bir kafede buluşmak istediğini söyledi.Ben de internetten adresini araştırıp oraya gittim...
Cafeye vardığımda garsonlara Dilara DUMAN adında birisi var mı ? Diye sordum.
Bayan Dilara 304. masada oturuyordu.Hemen onun yanına gittim.
Bayan Dilara ile tanıştım. Çok sevecen bir kadındı ve bana çok sıcak davrandı.Çok uzun sürmeden ev fiyatını anlaşıp evi satın aldım,zaten evin içinde eşyalar olduğu için ayrı bir mobilya masrafına gerek kalmayacağı için çok mutluyum. Dilara Hanımla vedalaşıp, hemen anahtarımı alıp yedeğini çıkartmak için anahtarcıya gittim. Anahtarımın yedeğini çıkarttıktan sonra evime gidip biraz dinlendim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATTAKİ ŞANSIM
Teen FictionHayat bu kadar kötü olmak zorunda mı? Bütün zorluklar insanın suratına tazikli su gibi sertçe çarpmak zorunda mı? BÜTÜN HERŞEY KİTABIN SONUNDA BAŞLIYOR..