39.BÖLÜM

6 2 1
                                    

Anne! Anne! Anne!

Gözlerimi açtığımda hastane odasındaydım. Bütün bu olanlar rüya mıydı şimdi? Kafam çok karışmıştı. Kollarımdaki serumlara ve göğsümdeki kablolara baktığımda hala yerinde duruyordu. Birden kapı çaldı ve içeriye Toprak girdi. Bana bana doğru gelerek yatağımın yanında duran sandalyeye oturdu ve bana;

- Kendini nasıl hissediyorsun?

- Daha iyi... Sana bir soru sorabilir miyim?

- Tabi.

- Bana kızgın mısın?

- Neden kızgın olayım?

- Hiç öylesine sordum.

- Senin e bir konu hakında konuşmak istiyorum.

- Hayır. Olmaz konuşamayız.

- Neden?

- Özür dilerim lütfen beni affet. Hepsi Ayaz'ın suçu.

- Ayaz'ın suçu ne ?

- Bir saniye? Ayaz sana hiç bir şey söylemedi mi?

- Ne söylemesi gerekiyordu ki?

- Sadece benim en iyi dostum olduğunu söylemesini istemiştim ama demek ki söylememiş. Sen benimle ne konu hakında konuşucaktın?

- 2 gün önce psikoloğa gittim. Babam intihara kalkışmamın ardından beni bir psikoloğa götürdü. Kullandığım ilaçlar yüzünden duygularım çok farklıydı. Şu an ilaçlarım bitti ve artık eski duygularımı hissetmiyorum. Benim için farklı duygular hissediyorsan. Çok üzgünüm.

- Zaten ben seni her zaman dostum olarak görüyordum. Bu arada geçmiş olsun. Peki şu an yeni birisi var mı?

- Evet adı Melisa. Çok güzel bir kız. Yakın zamanda evlenmeyi düşünüyoruz.

- Senin adına çok sevindim.

Yalandan bir gülümsemeyle cümlemi tamamladım. Gözlerim dolmuştu kendimi ağlamamak için zor tutuyordum. Birden kapı çalındı. Ayaz gelmişti. Şu an tek konuşmayı istediğim kişi Ayaz'dı. Toprak, Ayaz'ın geldiğini görünce bana:

- Melisa beni dışarıda bekliyor. Hasta ziyareti kısa olur derler. Kendine iyi bak dostum.

- S... Sen de...

Toprak çıkar çıkmaz Ayaz yatağımın yanındaki sandalyeye oturdu. Gözümden gelen bir damla yaş kalbim kırıldığı için değil. İlk defa birisine güvenmiş olduğum içindi. Yattığım yerden oturur bir hale geçtim. Ayaz'a baktığım da onun da gözlerinden yaşlar geliyordu. Fakat hiç konuşmuyordu. Ona bakarak:

- Ayaz?

Gözünden akan yaşları silerek:

- Efendim?

- Neden ağlıyorsun?

- Ağlamıyorum sa... Sadece... Gözüme toz kaçtı..

Elimle Ayaz'ın çenesini tutum ve bana bakmasını sağladım. Çünkü bana bakmıyordu yere bakıyordu.

- Seni az da olsa tanıdığımı biliyorsun değil mi? Hadi ne oldu anlat.

- Benim annem akciğer kanserinden öldü. Ben annemi kaybettiğimde 9 yaşındaydım. Doktorlar ameliyatın iyi geçtiğini söyledi. Fakat annem ameliyattan çıktıktan sonra bana sarılırken öldü.. Üzgünüm seni bu tür olaylarla üzmek istemem ama sana bakınca ben annemi hatırlıyorum.

- Annen için çok üzüldüm... Ben de annemi kaybettim. 10 yaşındaydım ve... Üzgünüm devamını getiremeyeceğim.

- Sorun değil.

- İşte ben buyum şanssızlıklarla dolu Defne..

Ağlayarak cümleme devam ettim:

- Babam üvey annemle evlendiğinde ben 11 yaşındaydım. Düşünebiliyor musun babam işe gittiği zamanlardan beni dövüyordu. İçtiği sigaraları üstümde söndürüyordu. Babama ne zaman bu olayları söylesem beni hep yalanlıyordu. Ama en kötüsüde ne biliyor musun? Bir gün bile babamın bana olan inancından umudumu kesmemdi. İşte bu en kötüsüydü...

- Defne ben çok üzgünüm.

- Neden?

- Sana bunları hatırlattığım için.

- Hayır önemli değil 8 sene boyunca bunlara dayandığım için artık alıştım.

- Defne benim sevgilim olur musun?

-..?

- Sanırım bu hayır oluyor. Neyse ben artık gitsem iyi olucak. Geçmiş olsun.

- Hayır! Yani! Evet! Gitme lütfen.

- Bu evet mi oluyor?

- Evet!

HAYATTAKİ ŞANSIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin