Gözlerimi açtığımda çocuk burnundan kan akıyor halde yerde uzanıyordu ve birkaç adam yanında ona yardım etmeye çalışıyordu. Sonra ise bileğimde sıcak bir dokunuş hissettim.
Bileğimi nazikçe kavrayan kişi beni yavaşça ayağa kaldırdı. Çok nazik tutuyordu, sanki kırılacakmışım gibi. Gözlerimi sabitlemeye çalıştığımda bileğimi kavrayan kişinin o olduğunu gördüm. Bugün işten atılmama yardımcı olan Niall. Parmaklarının değdiği bileğime yayılan sıcaklık içimi titretse de umursamadım.
"Ne yaptığını sanıyorsun?" Boş gözlerle bana bakıyordu. Belki biraz yüzünde duygu olsaydı, onu anlayabilirdim.
"Gitmeliyiz." Sanırım en soğuk sesini kullanmıştı. Belki de hep böyleydi. Ama bana karşı ne gibi bir garezi vardı da böyle davranıyordu? Ayrıca biz diye bir şey yoktu, ben tek başınaydım. Hem o gelmeden önce de kendi başımın çaresine bakıyordum, çocuğun elinden kurtulmuş sayılırdım. Ne zaman geldiğini bilmediğim bir zamanda, çocuğa yumruk attı diye yaşadıklarım beynimden puf olup uçmayacaktı. Hala işten kovulmuştum. Hala yeni bir iş de bulamamıştım. Ve buna dolaylı yoldan Niall sebep olmuştu. O yüzden onunla bir yere gitmiyordum.
"Hayır, sen gitmelisin." Bileğimi onun parmaklarından kurtardığımda sendeledim ve bu sefer kolumdan tuttu. Daha yakın duruyordu bu sefer, yüzü yüzüme birkaç santim mesafede. Yayılan parfümünün sersemletici kokusu içime dolarken bu düşünceleri kafamdan atmaya çalıştım. Çünkü ben ona alkollü kokuyor olabilirdim. Ve, ondan sarhoşken etkilenmek istemiyordum. Sarhoşken daha acınası görünüyor olabilirdim. Belki de bu yüzden bana böyle davranıyordu. Ama yardımını istemiyordum. Sabah olanları nasıl unuturdum bir anda? Yardım edince melek falan olmayacaktı herhalde?
"Hayır, gitmeliyiz." Soğukluğunun yanında bir de inatçılığı var demek. Neden umursuyordu ki benimle ilgilenmeyi? Ne değişmişti birkaç saatte? Ama ben de inat edecektim.
"Hayır, sen gitmelisin." Kafasını iki yana salladı ve kolumu sıktı. Parmaklarının izi kolumda çıkar mıydı bilmiyordum ama şu an bana ilk dokunduğu gibi nazik değildi. Daha çok emir verici bir dokunuş gibiydi.
"Neden? Burada yalnız kalınca başına bir şey gelsin diye mi gideyim?" Gözleriyle yerde uzanan çocuğu gösterdi. Neden umursuyordu ki? Ben kovulurken böyle değildin Niall. Amacı neydi bu kendini beğenmiş çocuğun? Bir şey söylememe fırsat bırakmadan koluma girdi ve bir kolunu belime yerleştirdi. Ve beni buradan götürmesine sesimi çıkarmadım. Bir şekilde itiraz etmek istemedim. Belki yanlıştı, ama böyle istemiştim. Dokunduğu her yerimin sıcaklıkla titrediğini hissediyordum.
Dokunuşlarında sıcaklık hissederken sözlerinde soğukluk olması çok ironikti.
Beynimde birçok soru vardı. Merak ettiğim onun hakkında birçok şey. Ama içlerinden en temel ve en merak ettiğim soruyu seçtim.
"Neden başıma bir şey gelsin istemedin?" Gözlerimi onunkilere sabitlemeye çalıştım. Belki geçerli bir sebebi vardı? Hah, ne gibi bir sebebi olabilirdi ki?
Bu soruyla acınasılığımı ikiye katlamış olabilirdim ama ben böyleydim. Saçma bir şekilde ondan etkilenmiş ve bir umut ışığı aramaya çalışmıştım. Tamam, bir daha sarhoş falan olmayacağım.
Bu sırada bardan çıkmış yolda yürüyorduk. Sabah, işten kovulurken bu gece bu çocuk seni bardan kurtaracak deseler hayatta inanmazdım. Kovulurken kurtarmadı, neden barda kurtarsın derdim. Ama beni yanıltmıştı. Sabah olduğu gibi. Tamam, sabahki olumsuz bir kurtarıştı -aslında o işten kurtulmak istiyordum ama vicdanım yüzünden yapamıyordum- ama bu seferki normal bir kurtarıştı. Yani sabah onu kurtarıcım hissetmem doğru muydu?
"Senin için değil." Yine soğuktu. Çok soğuk. Fazla hissiz, ve ifadesiz. Onunla konuştuğum her zamanda olduğu gibi. Ben demin neler saçmalıyordum kurtarıcımla ilgili? Unutun gitsin, yine aynısı olmuştu. Her davranışında aynısı oluyordu.
Umut ışığı falan da çıkmamıştı ortaya. Hem nasıl öyle düşünmüştüm ki? Neye dayanarak? Gelip bir çocuğa yumruk attı diye mi? Ne salak bir kızdım ben böyle. Böyle birini kim isterdi?
Ama hala merakıma karşı koyamıyordum. Benim için değilse, neden beni kurtardın ki aptal?
"Ne için peki?" Yeniden kolumdan tuttu ve bu sefer daha hızlı yürümeye başladı. Ayaklarım birbirine dolanmaya başlıyordu. Ve Niall sözde yürümeme yardımcı oluyordu. hızlı yürüterek beni düşürecekti neredeyse. Hem neydi bu acele? Ah tabi o bir star ve benimle bir bar çıkışı görünmek hiç işine gelmez.
Ve bir de sorulan sorulara cevap verememe gibi bir huyu olduğunu düşünüyorum. Eğer biraz daha sohbet edersem, bu sadece bir düşünce olmaktan çıkıp doğru bir şey olacak.
"Soruma cevap vermedin." İstifini bozmadan beni bir arabaya bindirdi. Kapıyı kapatmadan önce de
"Sarhoşsun." Dedi. Kendisi de arabaya bindi. Bir dakika, ben neden kendimi onun arabasına bindirmesine izin vermiştim ki? Hem ne hakla yapıyordu bunu? Madem benim için olmadan beni kurtarıyordu o zaman bırakabilirdi burada beni.
Anahtarları takıp arabayı çalışırdı. Ve park ettiği arabasını sürmeye koyuldu.
"Bu bir cevap değil." Diye üsteledim. Hala neden benim için olmadan beni kurtardığını açıklamamıştı ve sarhoşsun deyip kestirip atmıştı.
"Hayır, bir cevap. Sarhoşken bunu seninle konuşmayacağım." Gayet açıklayıcı oldu çakma sarı kafa.
Sabah ondan nefret etmeye başlamışken şu an onun arabasındaydım. Onunla konuşuyordum. Hatta parfümünün kokusundan ve dokunuşlarından etkilenmiştim. Belki de sarhoş olduğum içindi ama insanlar sarhoşken yalan şeyler mi hissederlerdi? Yalan olsa bile hissetmiştim işte. Ve yalan değildi. Peki ya o?
Niall benden asla etkilenmezdi. Benimle ilgilenmeyecekti bile. O soğuk davranıyordu. Bir dünya starıydı. Etrafında benim on katım güzelliğinde kızlar vardı. Ve ben bugün onun işini yapmamış -kulisleri hazırlamamıştım ve o bu konuda hassas olduğunu Melanie'nin yanında gayet açıkça dile getirmişti- bir kızdım. Ve bardan topladığı bir kız. Bunu düşüncelerime bile yakıştıramıyordum. Ben bardan topladığı kız olmayı istemezdim ama buraya da bir nevi onun yüzünden gelmiştim.
Neler düşünüyordum ben? Bu saçmalamalarımın hepsi alkol yüzünden, biliyorum.
Uzandım ve radyoyu açtım. Huzurlu müzik kulağıma dolarken arabaya bindiğimden beri göz kapaklarımın kapanmasına karşı verdiğim savaşı kaybettim.
-Multimedia'ya kalp krizi geçirmek istemeyen bakmasa daha iyi olur:)
-Yorum ve oylarınızı bekliyor olacağım:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Butterfly's Wings
Fanfiction“Canım kızım, Seni kollarıma aldığım ilk anı bugün gibi hatırlıyorum. Minicik, sıcacık ve savunmasız, pamuk gibi.. Bembeyaz. Şirin. Beyaz kelebeğim, sen artık kanatlarını çırpmaya başlıyorsun. Hayatın zorlu, ama aynı zamanda güzel yolunda uçmaya h...