Butterfly's Wings | 16. Bölüm "Sevgili Kartları" ⚫ Part 1

350 35 21
                                    

Erken gelen, multimedyasında mükemmel bir gif olan bölüm, ayrıca bölüm parçası da var. Yorumlarınızı okumayı bekleyeceğim. :')

3 yaşımdan beri babasız büyümeye mecbur bırakılan bir kız olarak, bazı şeylerin eksikliği hep vardı. Aynı evde bir erkekle yaşamanın ne demek olduğunu bilmememden tutun, erkek şefkatini bile tatmayan biriydim. Eksiktim. Bu yüzden babamı affetmeyi hiç düşünmüyordum. O kendi kanından birini yüz üstü bırakıp gitmiş, giderken geride bıraktıklarını harabeye çevirmişti.

Annem bana hem babalık hem annelik yaparken fedakarlığını gözler önüne binlerce kez sermişti. O mükemmel bir anneydi. Melekten farksızdı. Babamın aksine üstelik.

Babam yüzünden çoğu şeyim, dediğim gibi eksik kalmıştı. Maddi şeylerden bahsetmiyorum, önemli olan manevi olanlar. Duygular. Güvende hissetmeyi bilmiyordum, baba şefkatini bilmiyordum ve bunun gibi daha önemli birçok şey.

Erkeklerle ilgili bilgilerim sınırlıydı. Sadece erkeklerin bırakıp gittiklerini biliyordum. Bu yüzden içimde bir yerlerde hep bir korku vardı. Bir gün Niall da beni bırakıp gidecekti.

Şu an gözümün içine, anlayamayacağım kadar yoğun baksa da, sonucu biliyordum. Sonunu bildiğim bu işte nasıl hareket edeceğimi bilememek tecrübesizliğimdendi. Erkekleri anlayamayışım, onları tanımaya korkmamdandı şimdiye kadar. Bu yüzden sadece iki sevgilim olmuştu geçmişte. Biri ilkokul, biri de lise sondaydı. İkisi de korkunçtu ve benim için hiçten başka bir şey değildiler.

Ve şu an, karşımda çözmem gereken bir melek duruyor, bakışlarını kalbime yumuşakça dokunduruyordu.

Onu çözebilmek, düğüm olmuş bir ip yumağını çözmeye çalışmaktan farksızdı benim gözümde. Hislerini anlayamıyor oluşum ya kör olduğumdandı ya da zavallı. Ya da Niall Horan’nın hislerini su yüzüne çıkarmayacağına dair yemin etmiş gibi davranmasındandı. Son seçenek daha kabul edilebilir ve mantıklı geliyordu.

Ve size bir sır vereyim; Zavallı, Annie’in hecelenişiydi. Za-val-lı;  An-ni-e. Bu kadar açıktı işte benliğim. Zavallı davranan biri, karşısındaki kusursuzu nasıl hak edebilirdi ki?

“Bir şey söyleyecek misin?” Yüzyıllar gibi gelen dakikaların ardından ilk konuşan o olmuştu. Bana kalsa, susup oturmayı tercih ederdim çünkü söyleyecek bir şey bulamıyordum, çoğu zaman olduğu gibi.

“Şaka olmasını anlıyorum. Kameralar var ve bir davettesin.” İçimdeki her ses bunun zıttını söylemesi için onun ayaklarına kapanmış, yalvarıyordu. Belki birazcık ilgi dilenseler de fena olmazdı.

“Neden sadece basit düşünemiyorsun?” Anlayamadığımı belli edecek gözlerimle onun parlak gözlerine bakarken, aynı zamanda kaşlarımı çattım.

“Gayet basit düşündüm. Anlaş-"

“Tanrım. Kes şunu.” Sözümü hızlıca kestiğinde ayağa kalktı. Elini uzatıp beni de yavaşça kaldırdığında “Hadi, gidelim.” dedi ve elimi bırakmadan bir iki adım attık.

Bize doğru gelen Liam ve Amelia’yı görünce yolda durup onları beklemeye başladık. Onlar hızlı adımlarla yanımıza geldiğinde Amelia’nın yüzündeki heves on metre öteden okunuyordu.

“Hadi, hemen içeri giriyorsunuz. Sizin için mükemmel bir oyun bulduk!” yüzündeki hevesin yansımalarını sözlerinde işitince bir şey söylemeden cevabı Niall’a bıraktım. Bana göre oynamamızda bir sorun yoktu ama onun ne düşündüğünü bilmiyordum. Tahminim, istemediğinden yana kullanıyordu hakkını. Eğer istemiyorsa üstelemez, sözünü dinlerdim. Sonuçta isteksiz yapılan bir iş hoşuma gitmezdi.

Butterfly's WingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin