Oy verilmemesine çok üzülüyorum ama yine de bölümleri ekliyorum.
Bölüm parçası story of my life. Klibi bugün çıktı diye paylaştım. Güzel de oldu.
Daniel şaşkın bakışlarını üzerimizde gezdirdikten sonra kafasını salladı.
"Sen şu Niall değil misin?"
Niall kafasını salladığında Daniel sinirle konuşmasına devam etti. Böyle olsun istemiyordum ki ben. Tartışmamaları gerekiyordu.
"Onu işinden kovdurttun ve sonra kandırıp kız arkadaşın mı yaptın? Sen kendini ne sanıyorsun dostum?"
Daniel'ın ses perdesi yükselmişken Niall belimi daha sıkı tutmaya başlamıştı.
En yakın arkadaşımın, sözde sevgilimle kavga etmesi kadar saçma bir şey olamazdı. Fakat maalesef ki, şu an olan buydu.
"Onu ben kovdurtmadım."
Daniel'ın aksine Niall sakinliğini koruyordu. Her zamanki Niall Horan işte. Daniel sesli bir şekilde güldükten sonra konuştu.
"Eminim öyledir."
Daniel sözlerini bitirdikten sonra apartmana girdi. Merdivenleri çıktığına emin olduğumda sinirle Niall'a döndüm.
"Daniel'a da bu yalanı söylememiz gerekmezdi!"
Niall karşımda sadece omuz silkti. Aptal. Bu kadar sakin olmamalıydı. Ona bağırıyordum, hadi ama!
"Neden hiç konuşmuyorsun Niall? Her zaman sessiz kalıyorsun ve ne düşündüğünü bilemiyorum! Ve hep senin istediklerin oluyor!"
Evet, sonunda patlamıştım işte. Tüm gecenin, belki de şu son birkaç günün patlamasıydı bu. Sinirlerim fazla yıpranmıştı ve sonunda patlamıştım.
"İyi uykular Annie."
Sözlerini bitirdikten sonra arkasını döndü. Yine kaçıyordu işte. Arkasını dönmüş gidiyordu. Hep kaçıyordu, her zaman.
"Bu mu yani? İyi uykular mı?"
Geri döndü ve yanıma geldi. Bana böyle az mesafedeyken kalbimin atışlarını kontrol edemiyordum. Ve yayılan parfüm kokusu beni iyice sersemletiyordu.
"Ne yapmamı istiyorsun?"
Hah! Ne yapmamı istiyorsunmuş. Senin gözünde biraz olsun değerim olsun istiyorum, çok mu? Biraz olsun beni umursadığını hissetmek istiyorum. Birazcık. Ama benim için bunları yapamayacak kadar duygusuzdu o.
"Belki biraz.. umursamanı."
Ben bunları nasıl söylemiştim bir fikrim yoktu ama, söylemiştim işte.
Gözlerimi kapattım. Hala gitmiyordu. Çünkü parfümünün kokusunu duyabiliyordum. Her geçen saniye daha fazla. Ve nefesini de yüzümde hissetmeye başlamıştım. Ve sonra dudaklarımda bir baskı hissettim.
Niall Horan beni öpüyordu!
Sert ama yumuşak.
Öpücüklerine karşılık verdiğimde ne yaptığımı bilmiyordum. Belki bir zavallı gibi davranıyordum ama onu öpmek çok güzeldi. Zamanı durdurmak ve hep burada kalmak istiyordum. Tüm sinirimi almıştı birden. Ama tabi ki zamanı durdurmak mümkün değildi.
Dudaklarını çektiğinde gözlerimi açtım.
"Oldu mu?"
Vücudumun titremesini engellemeye çalışırken tek istediğim ona yumruk atmaktı. Neden duygularımı incittiği hakkında bir fikrim yoktu.
Konuşamıyordum zaten. Tek kelime edemeyecek kadar şaşkındım.Arkasını dönüp gittikten on dakika geçmiş olmasına rağmen, ben olduğum yere çakılı kalmıştım. Düşünemiyor, hareket edemiyor, ağlayamıyordum.
"Canın cehenneme Horan." Diye mırıldandıktan sonra eve çıkmayı akıl edebildim.
***Niall'ın beni öpmesinin üzerinden geçen iki günün sonunda, hala o öpücüğü düşünüyor, düşlüyordum. Hayatımdaki en ama en mükemmel hissettiğim andı. Gerçek olup olmadığı hakkında doğru düzgün fikir yürütemesem de, hissetmiştim öpücüğün güzelliğini.
Ama öpücük bittiğinde, kalbimi bir kez daha kırıp gitmişti. Her zaman yaptığı gibi. Bana hep soğuk davranıyor, kalbimi kırıyor, değer vermiyordu.
Bu işin sonu nereye varacak kestiremiyordum.
Çalan zille belki Daniel gelmiştir umuduyla kapıya koştum. Kapıyı hevesle açtığımda karşıma Niall çıkınca hevesim kursağımda kalmıştı diyebiliriz. Çünkü cidden Daniel'ın vardiyaları yüzünden iki gündür konuşamamıştık.
"Başkasını bekliyordun sanırım?"
Yutkundum.
"Nerden çıkardın?"
Her zamanki gibi şık ve yakışıklıydı. Ve kokusu inanılmaz derecede iyiydi.
"Kapıyı gülümseyerek açtın ve beni görünce yüzün düştü."
İnanın bunun farkında bile değildim.
"Belki başka birini beklediğimden değil, seni gördüğümdendir."
Kapıyı açık bırakıp içeri geçtim ve salondaki koltuklardan birine oturdum. O da içeri girmiş ve yanıma oturmuştu.
Tamam, ona kaba davranmak bile içimi acıtıyordu ama bana en son ne yaptığını unutamıyordum.
"Gerçekten beni gördüğün için mi üzüldün?"
Bana öyle masumca bakan gözlerine karşı yalan söylemek o kadar zordu ki. Şu an çok içten bakıyordu. Sanki sorduğu şeyi onaylarsam ağlayacakmış gibi.
"Hayır, başkası sandım."
Gülümsediğinde bende gülümsedim, içimden tabi. Karşımda öyle mükemmel gülümserken kalbim kaburgalarımı kırıp çıkacakmışçasına atıyordu. Beni bitiriyordu, harikaydı gülümsemesi.
"Bu gece bir parti var, biz de gideceğiz."
Gözlerimi devirmek istedim ama bu çok kaba olurdu diye vazgeçip kafamı sallamakla yetindim.
"Tüm grup olacak mı?"
"Hayır Liam ve Amelia olacak. Diğerlerinin başka işleri varmış."
Güzel. Hem onlar, diğer çiftlere göre daha yakın geliyordu bana. Kolumdaki saate baktım. Yedi buçuktu saat. Aptal çocuk daha erken haber veremez miydi?
"Alış veriş için vaktim yok. Neden daha erken haber vermedin ki!"
Ayağa kalktığımda o da kalktı.
"Stüdyodaydım, yoğundum ve unuttum."
Sıkıntıyla yanaklarımı şişirdiğimde gülümsedi.
"Ne giyeceğini seçmende yardımcı olabilirim."
Kafamı salladım ve odamın yolunu tuttum.
Çok şükür bugün toplamıştım odamı. Krem rengi ahşaptan yapılmıştı tüm eşyalarım odamda. Perdelerim morun açık tonlarından biriydi ve arada perdelerle aynı renkte eşyalar, süsler vardı.
Elbise dolabımın kapaklarını açtıktan sonra ben yatağıma oturdum ve Niall dolaba göz gezdirmeye başladı.
Kıyafetlere tek tek baktıktan sonra, buraya taşınmadan önce bir arkadaşımın zoruyla aldığım siyah mini elbiseyi çıkarmıştı.
Onu şu ana kadar hiç giymemiştim. Çünkü tarzım değildi. Elbise, ne bileyim biraz fazla seksiydi. Ben seksi olmazdım ki.
"Bunu giy."
Kafamı hayır anlamında iki yana salladığımda kaşlarını çattı.
"Gideceğimiz yer için en iyisi bu."
Sıkıntıyla yanaklarımı şişirip ayağa kalktım. Niall'ın yanına gidip elbiseyi elime aldım.
"Bana yakışmıyor bu."
Gülümsedi. Ah, Tanrım, işte seksi Horan gülümsemesi! Karşısında eriyip bitmemek için kendimle savaş verirken, güzel sesini duyunca kafamdaki düşünceleri sildim.
"Yanılıyorsun. Sana en çok hangisin yakışabileceğini düşünüp seçmiştim bu elbiseyi."
Yutkunmaya çalıştım. Sanki boğazımda bir yumru oluşmuştu. Heyecandan ellerimin titremesini engellemeye çalışarak konuştum.
"Çıkarsan hazırlanacağım."
Gülümsemeyi de unutmamıştım. Bana böyle davrandığında, her şeyi unutuveriyordum işte. Birazcık güler yüzlü davransa tüm yelkenlerimi suya indiriyordum.Güçsüzlüğün portresiydim adeta.
Niall, odadan çıkıp kapıyı kapattığında hızlıca üstümü değiştirip elbiseyi üzerime giydim. Üstüme yapışan siyah mini elbiseyle sanki ben değil gibiydim. Tamam, yakışmış gibiydi.
Elbisenin altına siyah topuklularımı giydikten sonra, düz saçlarımı salık bıraktım. Siyahlı bir göz makyajı yaptığımda sanırım hazırdım.Derin bir nefes alıp odamın kapısını açtım ve salona gittim. Nedense fazla heyecanlıydım. Ama salonda kimse yoktu. Nefesimi verip küçük çantamı koltuğa bıraktıktan sonra canım kenarına gittim. Niall'ın arabasına bakmak için. Yani, gitmiş olabilirdi, çün..
Yutkundum.
Arkamdaydı. Nefesini ensemde hissettiğimde ürpermiştim. Tamam, gitmemişti. Yavaşça ona döndüğümde, o da beni yavaşça süzdü.
Bu çok ağırdı, yani dibimde olup sonsuzluğu andıran mavi gözlerinin vücudumda gezinmesi.
"Tam bir felaket oldu, değil mi?" diye sızlandığımda elimi tutup beni yerimde döndürdü. Neden böyle davranıyordu ki? Hem de dün geceden sonra. Beni duygusuzca öpüp, gittikten sonra.
"Felaket değil."
Sözlerini bitirdikten sonra arkasını dönüp salondan çıktı. Gözlerimi devirdim. Felaket değil de ne? Fena olmamış da diyebilirdi. Nezaketen canım işte. Ben dikilmiş duruyorken, yeniden salonun kapısına geldi.
"Geç kalıyoruz, hadi."
Kafamı salladım ve koltuğa attığım çantamı alıp onun arkasından gittim.
***Liam ve Niall kendi aralarında konuşup gülerken bende ortama nasıl ayak uydurabileceğim hakkında fikirler yürütmeye çalışıyordum. Tabi ki bir fikir yürütememiştim. Ama Amelia bana yardımcı olmuştu.
"Hadi gel Annie, partiyi gezelim."
Gülümseyerek kafamı salladığımda Amelia da gülümsemiş ve Liam'a dönmüştü.
"Biz partiyi gezeceğiz. Size iyi eğlenceler."
Liam Amelia'nın yanağını öptükten sonra "Dikkatli olun." Demişti.İster istemez Niall'la kendimi hayal ediyordum işte. Hiçbir zaman onunla yaşayamayacağım şeyleri gözümün önünde onlar yaşıyorlardı.
"Tamam."
Amelia koluma girip beni yürütmeye başladığında, boşta kalan kolumu biri kavradı. Ne olduğunu anlayamadığımdan geri döndüğümde ise, Niall'la karşılaştım.
"İyi eğlenceler." Deyip dudağımın kenarını öptüğünde ayaklarımın yerden kesildiğini hissettim.
Bunu rol için yaptığını biliyordum ama umrumda değildi. Sonuçta beni öpmüştü? Tamam, gayet acınası bir durumdaydım, lütfen yüzüme vurmayın.
Gülümseyerek kafamı salladıktan sonra Amelia'nın adımlarına eşlik etmeye başladım. Niall'ın da dediği gibi, eğlenmeme bakabilirdim. Umarım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Butterfly's Wings
Fanfiction“Canım kızım, Seni kollarıma aldığım ilk anı bugün gibi hatırlıyorum. Minicik, sıcacık ve savunmasız, pamuk gibi.. Bembeyaz. Şirin. Beyaz kelebeğim, sen artık kanatlarını çırpmaya başlıyorsun. Hayatın zorlu, ama aynı zamanda güzel yolunda uçmaya h...