Uzuun bir aradan sonra merhaba. Umarım hala burada bu hikayeyi okuyan birileri kalmıştır. Hepinizi çok özlediğimi söylemeliyim.
Bölüme gelirsek, evet bölümün isminden de neler olacağını tahmin edebilirsiniz. Finale son 2 bölüm! Ah, bu gerçekten çok heyecanlı, sizce de öyle değil mi?
Yorum bekliyorum sizden. Bütün fikirlerinizi, bütün duygularınızı okumayı bekliyorum. İyi okumalar!
-----
Rol yapmak garip şeydi. Bizim yaptığımız rol ise en garibiydi.
Hayatın yoğunluğundan sıkılıp bir yenilik arayışı içine girdiğinizde kuaföre giderdiniz ve saçlarınızı kestirirdiniz. Tüm kesim boyunca içinizden lütfen saçlarımı mahvetmesin diye geçirirdiniz. Kesim bitip aynaya baktığınızda beklediğiniz gibi olmadığını anlardınız, heyecanlı gülümsemeniz yüzünüzde donarken git gide yapmacıklaşmaya başlardı ve kuaföre yeni saçınızı beğenmiş rolü yaparak 'Ah, çok güzel olmuş, teşekkür ederim,' derdiniz. Kuaförden çıkıp eve gittiğinizde ise, 'Bu sürtük az önce saçıma ne yaptı? Hayatımı mahvetti!' diye bağırıp çağırırdınız. Kızların becerdiği en iyi rollerden biri buydu, basitti de.
Benim yapmam gereken rol ise böyle basit değildi. Acı verici, hayallerimi kırıcı fakat bunlara rağmen yeri geldiğinde aklımın alamayacağı kadar güzel hisler uyandıran bir roldü. Belki kendimi rolüme kaptırıp -hayır aslında Horan'ın çekimine- rol arkadaşıma bağlanmasam bu kadar zor olmayabilirdi. Ama ben her zamanki gibi zor yolu seçmiş ve bu dolambaçlı yolda kendimi kaybetmeden ayakta durmaya çabalıyordum.
Yalnız kaldığımızda bana bakan şefkatli gözlerini izlediğim her an kalbime darbeler alıyordum ve onun bu güzelliği tüm hücrelerimi ona doğru çekiyordu. İyi biriydi. Melek gibiydi. Tek eksiğimiz onun bana, benim ona beslediğim hisler gibi hisler beslemiyor olmasıydı. En başından beri bunu biliyordum ve yaşadığım tüm kırgınlıkları hak ettiğimi düşünüyordum. Niall hayatıma girmeden önce de bu böyleydi. Ne zaman kendimi boşlukta hissetsem, ne zaman annemi özleyip ağlasam tüm bunları hak ettiğimi düşünüyordum. Kim benim gibi detaycı, fazlasıyla duygusal ve her şeyi kafasına takan biriyle arkadaş olmak ya da sevmek isterdi ki? Niall hayatıma girdiğinde bu sorunun içler acısı cevabını aldığımı biliyordum.
İçimden geldi diyerek dudaklarıma bıraktığı ipeksi öpücüğün izlerini kalbimde hissediyordum. Yalnızdık, etrafımızda gösteri yapacağımız kameralar ve irdeleyici bakışlar yoktu. Kalbim küçük bir kız çocuğu gibi bu olaya sevinirken, mantığımdan gelen susturamadığım ses umutlanmamamı söylüyordu. Çünkü o Niall'dı. Beni kaç kez kırmıştı? Saymayı bırakmıştım.
Bundan sonra da nasıl davranacağımızı bilmiyordum.
İçinden geldiği için beni öpmesi kanımı köpürtecek kadar beni sinirlendiriyordu. Bir yanım deli gibi seviniyorken bir diğeri de deli gibi öfkeliydi. Öpücüğün büyüsünden kurtulduğumda mantığımın sesi kulaklarıma ulaşmayı başarmıştı, ve o zaman öfkem kaçınılmaz olmuştu.
Zayn'in doğum gününde beni öpmüştü, yalnız değiliz diyerek. Rol yapmamız gerektiğini vurgulayarak. Ondan bir önceki gün ise beni sarhoşken öptüğü için özür dilemiş ve bir daha öpüşmeyeceğimizi söylemiştik. Bunu ne kadar da çabuk unutuyordu. Belki de unutmak istiyordu, görmezden geliyordu.
Ah, beynim tam anlamıyla bir kaosun içindeydi ve tüm bu düşünceleri kışkışlayıp sadece ileriye bakmak istiyordum. Bunu deneyebilirdim. Düşünmeyenilirdim.
Harry'nin mızmızlanan sesi birbirine girmiş düşüncelerime ulaşıp onları hızlıca dağıtmayı başardığında karşımda oturan kıvırcığa gözlerimi diktim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Butterfly's Wings
Fanfiction“Canım kızım, Seni kollarıma aldığım ilk anı bugün gibi hatırlıyorum. Minicik, sıcacık ve savunmasız, pamuk gibi.. Bembeyaz. Şirin. Beyaz kelebeğim, sen artık kanatlarını çırpmaya başlıyorsun. Hayatın zorlu, ama aynı zamanda güzel yolunda uçmaya h...