Butterfly's Wings | 13 "Dans"

419 22 4
                                    

Lütfen yorum yapıın.

Multimedia

Bölüm parçasıyla okumanızı tavsiye ederim.

Onun dur emri üzerine, söylediğini yapmış ve istediğini gerçekleştirmiştim. Çünkü mantığım ve bedenim birbirlerinden bağımsız hareket ediyorlardı. Bu duruma içimden lanet okurken gözlerimi ona sabitlememekte ısrarcıydım. Ama o da bakmamda ısrarcıymış gibi parmaklarını çeneme yerleştirip ona bakmamı sağladı.

Gözlerindeki o duygu üzgünlük müydü yoksa bu sadece benim hayalim miydi bir fikrim yokken mantığımın sesini duyma ihtiyacıyla yanıp tutuşuyordum. Ama o sesi duyamayışım, sanırım doğduğumdan beri peşimi bırakmayan şanssızlığımdandı.

“Bak Annie, ben gerçekten söylediklerim için özür dilerim.” Gözlerimi yere eğdiğimde görüş alanıma beyaz converse’lerinin girmesi bir olmuştu. Özür dilerim, cümlesi kulağımı işgal etmiş gibi sürekli aynı şeyleri duyuyordum zihnimde.

Özür dilemesi güzel bir şeydi, evet. En azından düşünceli bir davranıştı. Ama yine de kuru bir özür eskisi gibi olmayacağımızın da kanıtıydı. Hiçbir şey olmamış gibi davranamazdım. Ondan beklediğim ufacık değeri görmeden, görmeyi bırakalım peki, hissetmeden onun özrünü kabul edemezdim.

Konuşmayacağımı anladığında, yeniden ona bakmamı sağladı. Beklenti dolu gözleri de benim hayalim olamazdı, değil mi?

“Sadece söylediğim değil, yaptığım her şey için de özür dilerim. Seni öptüğüm için. Sarhoştum ve sarhoşken yaptığın şeyleri kontrol edemezsin. Bu seni öpmekten hoşlandığım gerçeğini değiştirmese de, yanlış bir davranıştı. Bir daha yapmayacağım.” İtirafları karşısında donup kalmışken ne yapacağımı, ne tepki vereceğimi de bilemez halde olmamın zavallılığımdan başka bir açıklaması olamazdı.

İçimdeki Annie’ler, her onunla geçirdiğim vakitte olduğu gibi ikiye bölünmüşken bir taraf bana, beni öpmekten hoşlandığını bağırırken, ağır basan diğer taraf bir daha öyle bir şey yaşamak istemediğini bağırıp her şeyi yerle bir ediyordu.

Gözlerim dolacak gibi olduğunda, hemen toparladım kendimi. Benden bir şeyler söylememi beklerken masum ve beklentiyle bakan gözleri, bana sarhoşken keşfettiğim Niall’ın gözlerini hatırlatmıştı. Şu an, tam olarak bana masum Horan olarak bakıyordu. İçimdeki tüm duyguların eridiğini hissettiğimde konuşmaya başladım, onun istediğini yapıp.

“Özrünü kabul ediyorum, Horan.” dediğimde gülümsedi. Aklım yeniden bana beni bir daha öpmeyeceğini hatırlattığında “Öpüşmeyeceğiz. Bu, güzel.” diye aptalca bir cümle kurdum. Bunun güzel olmadığını her hücrem bana hissettirirken, Niall’ın yüzündeki ifadeyi çözemiyordum. Sanki beynim, anlamamak için programlanmış gibi ona boş boş bakmakla yetindim.

Asırlar gibi geçen saniyeler içinde, kurduğum cümlenin onun yüzünde oluşturduğu ifadeleri çözmeye çalıştım. Fakat sadece çalışmış, çözememiştim. Çünkü beynim ondan umutlanmamam gerektiğini her seferinde bana hatırlatıyordu. Tek bildiğim, mavi gözlerinde bu bakışı ilk kez gördüğümdü. Ardından dudaklarının yanındaki kaslar hafifçe gevşemiş ve yüzüne minik bir gülümseme yerleşmişti.

“O zaman, her şey yolunda?” dediğinde her ne kadar öyle olmadığını haykırmak istesem de, bu isteğimi içime gömdüm ve gülümsemeye çalışarak kafamı salladım.

“Yolunda.” O da garip bir ifadeyle gülümsediğinde –belki de sadece tebessüm etmişti- benden bir adım uzaklaştı.

“Sana bir iş ayarladım. Burada, bu stüdyoda. Eski işinin aynısı olacak. Ve burasını seveceğine eminim.” Gözlerim şaşkınlıkla irileştiğinde, ağzımı kocaman açıp ona aval aval bakmadığıma şükrettim. Bana iş ayarlamıştı. Bana. Beni düşünmüş ve bana iş ayarlamıştı. Niall Horan, kesinlikle bir melekti. En azından benim için öyleydi.

Butterfly's WingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin