BİZ ÖLDÜK

11 2 0
                                    

Gitmenin bile bir adabı var der yüreğim. Gitmek bile yakışmalı insana. Terk edilen değmeli gitmeye. Ben yaptım. Evet gitmenin hakkını çok vermedim aslında ama yinede gittim işte. Umursamadım yüreğimin yanmasını. Ağlmaklı gecelerimiz olacak şimdi. Ben yaşarken eksik hissedeceğim. Belki de hissetmeyeceğim kendimi hiç kim bilir? Yarına uyanmasam geçer mi icimin hasreti? Gitmenin hakkını vermis olur muyum?
Biz neden olmadıkki? Dünyada bütün ciftler birbirinin ruh esiydide bi benmi asık olmustum kaderime imkansız düsen bi adama. Haram mıydık birbirimize sanki? Onsuz mutluyum derken neden gözlerimi kacırıyordum? Uyuyor mudur simdi acaba? Sahi kirpikleri birbirine degiyo mudur? Kirpiklerinde yaslanabilecegim bi adamdı o. Dünya üzerinde en sevdigim sey onun yan yana dizilmis ahenkli kirpikleriydi zaten. Olmamızın bir sebebi yoktu aslında. Bizi biz imkansızlastırıyorduk. Kendimi bu satırları dökecek kadar bile güclü hissetmiyorum aslında iki de bir durup akan gözyaslarımı siliyorum ve bir yudum su icip yazmaya devam ediyorum. Hala parfümünü kullanan insanlar yanımdan gecerken heycanlanıyorken baska bir adamın kokusuna alısmamı kim bekleyebilirki benden? Yani simdi biz haric bütün insanlık mutlu muydu? Öyle güzel bakmasaydın unuturdum belkide. Yüzünün bütün kıvrımlarını ezbere bildiğimden biraz daha zor olacak bu ayrılık benim icin. O pek incelemezdi beni öyle. Cenemdeki beni farketmedigine eminim. Bazen ona baktığımda sükrederdim. Cünkü ona sahip olmak bu dünyada basıma gelen en güzel seydi. Kendimi secilmis bir insan olarak hisseder ve gülümserdim. Bazen onu kaybetmekten o kadar korkardımki kosup sarılır aglardım. Oysa hep ayagmın tasa takıldıgını sanar, sakarlıgımla alay ederdi. Hayalperest bir ruhum vardı. Evimizin anahtarlıklarına varıncaya kadar düsünmüstüm. Oysa bunların erken oldugunu belki kaderin bize izin vermeyecegini ve umutlanmamamı söylerdi. Ayrılığı coktan kabullenmis bir bedene asıktım.
Saclarının önleri dökülüyor ve acılıyordu. Aynaya bakıp üzülür, yüzü düserdi. Ona yaslanınca ne kadar ton ton olacagını ve ona her gün daha cok asık olacagımı söylerdim. Hızlı yürürdü, ona yetismek icin düserdim ve görmezdi. İlk baslarda asık oldugum adam degildi. Gözlerinde kendimi göremiyordum artık. Yavas yavas yabancılasıyorduk birbirimize. Yan yana hic iyi durmuyorduk belkide zıt renkler gibi. Ben bu uyumsuzlugu bile sevmistim. Bol sütlü kahveyi severdi ve acık cayı. Ona benzemek icin acık cay icmeye baslamıstım. Belki yaptıgım ufak bi fedakarlıktı ama vazgectim demli caydan iste. Her bulusmada onu beklerdim, alısmıstım bu duruma hatta onu beklerken bizimle ilgili hayaller kurardım. Geldiginde ise onu bugünde görebildigim icin sükrederdim. Kimse kimseyi bu kadar sevemez diyemem ama kimse onu bu kadar sevemez. Baska bisey vardı beni ona ceken. Aramızdaki bagı tutan tek sey benim eksik yanımı doldurmasıydı. Ellerini öptügüm bir adamdı. Parmaklarını severdim ellerimle. Saclarını karıstırmaksa yaptıgım en uyuz seydi onun icin. Seviyordum bu adamı iste. Uykulu sesini duymak icin erkenden arardım telefonu yüzüme kapatsa bile mutlu ederdi beni sesi. Saf asık dedikleri bu olsa gerek. Son telefon konusmamızı hatırlıyorum da, bilsem son oldugunu kapatırmıydım hic. Bana dünyalar bahşetmesini istememistim ondan, ikimizin yasadıgı bi ev yeterdi. Hakettigim bi ayrılık olmasada boyun egmistim bir kere. Zor günler geciriyordum evet özellikle soguk kasım sabahlarında. Hic bir yokluk bu kadar kimsesiz bırakmamıştı beni. Hayatımın akısı degismis ve kurulu düzenim bozulmustu. Ters giden hatta hic gitmeyen birseyler vardı. İcimin buruk kimsesiz yoklugu sadece beni degil etrafımdaki insanlarıda rahatsız etmeye baslamıstı. Güzel gülen gözlerim ve mutluluk sacan bi yüz ifadem yoktu artık. İster istemez herkesin dikkatini cekiyordu. Öyle basit bir yokluk degildi bu. Varlıgını hic bir zaman hissedemedigim icimi yakıp kavuran bir yokluktu. Meger biz, sadece benim icin bizmisiz. Bazı seyleri gec anlamak degilde bazı seyleri bilip konduramadıgımız durumların gercek olması gibi. Zaman ilac falan degil aslında sadece kötü olayları örtpas etmek icin uydurulmus bir yalan.
Yasanılmıs onca seyin sadece bende bir hatıraya dönüsmesini ne kadarlık bir zaman dilimi unutturabilirdi ki? Hic süphesiz kimsesizligin zirvesini yasıyordum. Acı cekme konusunda bencildim baska kimsenin bu denli acı cekmeyecegini düsünüyordum. Her sabah öpücükle uyanmak yada pahalı hediyeler almak degildi benim istedigim, ömrümün geri kalan her sabahında onunla bize uyanmaktı. Biz kelimesi kulaga hos gelse de yanyana iyi gitmeyen iki seydik belkide. Her seye ragmen yüregim kokusunu benimsemisti. Ertesi günlerin onunla gecmesi icin dua ederdim. Öyle ya yoksa yasanmazdı dünya. Yasanıyormus iste. İnsan her türlü yokluga alısıyormus. Sevilmedigimden vazgeciyorum sevdamdan. Dillere destan olacak bir ask degildi ama bütün insanlıga yetecek kadar sevmistim onu. O sevmemis iste. Dünyanın sonu degil elbet. Belki yeni bir baslangıc bizimkisi. Sahi yıllar sonra bir tiyatro metninde bulusurmu ellerimiz? Kim bilir. Öyle yabana atılacak bir sevda degildi. Unutmak onun icin ne kadar kolaysa gitmek de benim icin bir hayli zordu iste.
Sevda büyük bi atesti ve ben bu ateste yanmaya mahkumdur. Acısı bile güzeldi asla sikayet etmiyordum. Bir yudum kahvede hatırladıgım gözlerini yine bir yudum kahvede unutmaya calısıyordum. Gecmeyecekti. İnsanlar gelip gececek, kıs bile gececek ama ben yüregimin derinliklerinde hala onun soguk kirpiklerini hissedecektim. Bir tren kalkmıstı, bir yıldız kaymıstı ve biz ölmüstük. Hersey bu kadar basitti. Bir kusun kanadında göklere cıkmıstık. Ve yeryüzü haram kesilmisti bize. Yasanmıs bir efsaneydik kalkan son trenin camından bakan.

A.F
21 ekim

YABANCISIN HİKAYEMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin