Özlem

7.9K 427 37
                                    


BÖLÜM 2

Özlem

"Kadın özledi, adamın yokluğuna sarıldı .Adam özledi, başka kadınlara sarıldı"

Geçmiş; belki de insanların en büyük pişmanlıklarının saklı olduğu kapalı kutu. Zihnim geçmişin sızılarınının ardından sızan zehrin tiksinç tadını damağıma ulaştırdığı an az önce kesilen sesin söylediği cümleyi dinledim. Zihnimin defalarca geri sardığı kelime dizisi "Aşkın kızım." Kızının adına benim adımı koyacak kadar iğrenç bir adam. Gazete haberlerinde her daim 'A.Ebru Ufuk' diye geçen güzel kızın asıl adı zihinimin ücra köşelerinde ki sızıları beynimin merkezine gönderdi. Ben o an adımdan tiksindim. Babamın bana aşk ile yakıştırdığı o isimden tiksindim.

Emir bey'in sesi buğulanmış gözlerimin arasına girerken sözcükleri yeni idrak ediyordum "Aşkın hanım iyi misiniz?" kafamı salladığım anlar dahilinde gözlerim eski tonuna büründü. Dik dur! Zihnimin emrettiği komut üzerinden sırtım dikleştiği saniyelerde bacağıma sarılan tatlı kızın önüne eğildim. Her şeyden habersiz bir miniğe kötülük yapacak kadar aşağıya düşmedim çok şükür. Yavaşca onu kendimden uzaklaştırmadan önce "Bir sorun mu var küçük hanım?" diye sordum. Yüzünde kocaman bir gülümsemeyle boynuma sarıldı. Babasına bakmamak için özen gösterdiğim sırada "Sen bir prensessin! O yüzden beni kuratarabilirsin!" Söylediği cümlede ki kelimelerin çoğunun harflerini yutan tatlı kıza hafifçe gülümsemek istemiştim ama yılların ağırlıkları dudak kenarlarıma yerleştirilmiş gibi hissediyordum. Ağlamak, haykırmak ve yalnız kalmak. En büyük dileklerim arasına açık ara farkla yerleşmişlerdi.

Zihnimin bir köşesinden farklı bir ses tonuyla dökülen 'prenses' sözcüğü ile beraber "Üzgünüm balım, ben prenses değilim." Dediğim sırada Emir beyden herhangi bir ses çıkmıyordu. Kafamı çevirdiğim saniyelerde az önce yanımda olan adamın şu anda yok olduğunu gördüm! Nereye kaybolmuştu bu adam?

Telaşemi anlamış olacak ki "Emir beyin gitmesi gerekti." Diyen sesine olan hasretim gün ışığına konmuş bir karanfilin açılışı gibi gün yüzüne çıkarken sessizliğimi koruyarak ayağa kalktım. Bu sırada bana merakla bakan küçük kıza dönerek olması gerektiği gibi bir gülüş sundum. Unutulmuş olmanın verdiği kırıklığın kırık cam parçalarında gezen ruhumun aksine gülümseyen yüz hatlarımın ardından çıkan kelimeler tam da olması gerektiği gibiydi "Prenses olmak isteme. Önemli olan kraliçe olmayı başarmaktır." Diyerek yürümeye başladığımda arkamdan gelen sesi dinledim. Sesi eskisi gibiydi. Hala büyüleniyor oluşumun siniri ritmik adımlarımdan çıkan topuklu seslerine karışırken "Kraliçe olmak için önce prenses, prenses olmak için de prense ihtiyacın var." Bağırmamasına rağmen katı kaplayan sese erişmek için hafif yükselen sesimle "Prenses olmak için prense ihtiyacım yok." Bu sırada o tarafa döndüğümde yanında farklı birkaç suret fark ettim. Tanıdık yüzler olsa bile hiç duraksama gereği duymadan "Ben zaten kralın kızıyım." Tek kaşı bir yay misali havaya kalkarken yüzümde ki gülümsenin bağırdığı cümle koridorların duvarlarına çarptı. 'Kraliçe olmak için buradayım!' asansöre girdiğim saniyelerde duyduğum ilkel ses keyfimi yerine getirmişti "Yuh! Bu kim? Kız esti gürledi vallaha!"

***

Odaya girdiğim saniyeler dahilinde gözlerimin esaret çizgisini aşmış oldukları gerçeği... Saatlerdir ağlıyor oluşumun en büyük nedeni o lanet adamdı! Kızına! Kızına benim adımı verecek kadar ne yaptım ki ben ona? Hıçkırıklarımın kesildiği saniyelerin ardından süre gelen akrep ve yelkovan kovalamacasını dinledim. Zihnim geçmişin anılarıyla acı içinde kıvranırken kalbim yıllardır adını sayıkladığı ismi görmenin sevincini yaşıyordu. Bir süre sonra yaptığım şeyin aptalca olduğu bilinciyle ayağa kalkarak kendimi toparladım.

Kızıl ElmasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin