Merhaba
"Aşk değerli bir taş olsaydı elmas olurdu ancak. Onu ondan başkası bölemez kıramazdı. Uğruna kan akıtılır kızıl elmas olurdu."
Daha çok küçük bir kız çocuğu iken kavgadan çok korkar ne zaman bir hır gür fark etsem babamın ardına sığınırdım. Lakin büyüdükçe dünyanın ne denli şiddetli bir kavgaya giriştiğini anlamış oldum. İnsanlar bir türlü barışın ucunu kavrayamıyor barış denen nadide eseri oradan oraya fırlatıyorlardı. Sinir o denli yoğundu ki ne olduğunu idrak eder etmez bağırışım bahçede yükseldi "Ne yaptığınızı sanıyorsunuz!" Bağırmaz olaydım. Karahan lacivert gözleri ile öyle bir baktı ki bir an olduğum yerde büzüşmek istedim. Lakin kafam dik durmaya devam ederek sinirli bir soluk bırakarak "Karahan bey! Size diyorum!" diye tısladım. Daha bu hafta sonu onun sesini duyarsam ona geri döneceğime inanıyordum. Yaptıklarını siğneye çekebileceğime kendimi o denli alıştırmıştım ki bu kadar kararlı olacağımı tahmin edememiştim. Gözlerini üzerimden ayırmadan "Bu pezevenkin burada ne işi var önce onu açıklayın isterseniz!" dediğinde kaşlarım daha da derin bir şekilde çatıldı. Yanımızda duran Ali'yi unutarak "Arkadaşlarım hakkında edep çerçevesinde konuşun!" dediğimde kaşını kaldırarak güldü. Gülüşü "Hah!" dermiş gibiydi ve sinirlerim iyice bozuldu. Ali yanımızda dikiliyorken ona doğru döndüm. Karahan ise söylediklerimi duymamışçasına "Seni bir daha uyarmayacağım! Şirketimden uzak dur! Ve siz Aşkın hanım. Sizi odamda bekliyor olacağım!" Korkuyor olmayı bir kenara bırakarak Ali'ye döndüm. Yediği yumruk üzerine yüzü kızarmıştı ve moraracağına emindim "Şerefsiz." Diye fısıldadığını duyduğumda "Ali, kusura bakma. Bilseydim hayatta tutmazdım seni." Diye mahcubiyetim, belirttim. Ali ise gülerek "Sıkma canını. Zaten uzun süredir husümet var aramızda" Dediğinde gülümseyişim daha da büyüdü. Görmeyeli baya saldırgan bir adam olmuştu bu Karahan bey. Tekrar özürlerimi beyan ettikten sonra birkaç bakış eşliğinde asansöre doğru yöneldim. Asansörde ise hiç beklemediğim bir isimle karşılaştım. Doğu abi. Genç adama doğru ilerlerken o başını telefonuna gömmüştü. Asansöre bindiğimde o da düğmeye basmak için kafasını kaldırdı ve benimle göz göze geldi. Gülümsedim. Uzun zaman olmuştu onları görmeyeli. Gecelerin gizemli adamı Doğu Hakyürek benim ise Doğu abim. Kapılar kapandığında beni boydan boya inceleyerek "Aşkın?" dedi soru sorarmışçasına. Gülümseyişim genişlerken kafa salladım. Doğu abi ise "Cimcimem!" diyerek bana sarılmıştı. Kıkırdadım ve bende sardım kollarımı. Doğu abi çok uğraşmıştı geri dönmem için. Lakin bıçaklanmadan sonra babam katiyen izin vermemişti. Geri çekildiğimizde "Kız cimcime ne oldu sana böyle?" diye sordu. Gülüşümü soldurmadan "Büyüdük işte abi." Demekle yetindim. Doğu abi anında somurtarak "Benim cimcimem büyümekten korkuyordu." Diyerek benim de gülüşümü soldurmuştu "Korkulacak kadar kötüymüş." Diye mırıldandım. O sırada asansör durduğunda beraber indik. Doğu abi bana dönerek "Niye büyüdün o zaman?" diyerek gevezeliğini sundu "Büyüttüler abi." Dedim. "Büyüttüler." Beraber sessiz sedasız Karahan'ın odasına gelmiştik. Yüzüme garip bir şekilde baktığında "Beni çağırdı patron bey." Diyerek alaya aldım. O da gülerek kapıyı çalarak açtı ve kafasıyla önden yürümem için komut verdi. Karahan masanın başında 'ben patronum' mesajı vererek oturuyordu. Onu tanıdığım ilk günden bir ağır bir adamdı Karahan. Sonrası ise tam bir hengameydi.
Beni görünce gelmemi işaret etti. Hemen ardımdan Doğu abinin girmiş olduğunu fark edince de kaşları havaya kalkmış dirseklerini masaya dayayarak kafasını iki avucuna hapsetmişti. Karahan aşağıda ki halinden eser barındırmayacak şekilde "Buyurun Aşkın hanım." Demişti. Karşısında olan koyu yeşil koltuğa yerleştiğimde "İşe başladınız ama biz sizinle pek konuşamadık." Dedi. Kafamı sallamak ile yetinmiştim. Başka zaman olsa onun ile konuşmaya dayanamazdım ama şimdi dün tüm gözyaşlarımı akıtmış olmanın verdiği rahatlık ile oturmuş onunla konuşabiliyordum. "Öncelikle bir merhaba diyelim." Dediğinde saçmalığını kaşlarını çatsam da "Merhaba?" diye mırıldandım. Kafasını sallayıp arkasına yaslandı "Öncelikle biliyorsunuz ki burası kurumsal ve birçok alanda nam salmış bir şirket." Onaylamak adına birkaç ses çıkardım. Karahan devam etti "Şirketimde kavgaya gürültüye tahammülüm yok. İş ortamında arkadaşlarınızla ya da sevgiliniz, nişanlınız ve benzeri kimse ile oyalanmanızı yakınlık kurmanızı istemiyorum." Ses çıkarmadım bunlar gayet şirket adına olan isteklerdi öyle değil mi? "Giyiminize dikkat etmeniz gerekiyor şirkette ki belirli düzenlerin dışına çıkılmasın. Sonuçta bir çok toplantı olacaktır." sonunda dayanmayarak "Özel hayatımıza da karışıyor musunuz?" diye sordum. Doğu abi ise durmaksınız bizi izliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Elmas
General Fiction"Karanlıktan korkan birine yapılacak en büyük kötülük onu aydınlıkla tanıştırmaktır. Güzelim. Sana en fenasını yapıp ışıltıyla tanıştırmışlar." "Ben..." "Sen. Ruhunu parmak uçlarından kağıda, oradadan da ışıltıya taşıyorsun." "Üzgününüm." "Öylesin...