Bölüm 7
KUSUR
"İnsan acizliktir. Kusurlar ise en sadık süsü."
(Bölümlerde kullandığım sözler genel olarak bana ait. Eğer sonunda her hangi bir isim yazılı değilse ve kullanmak istiyorsanız. Lütfen bana ulaşın.)
Bölüm Şarkısı; Sıla- Acısada Öldürmez
Gözlerim yerinden çıkacakmış gibi ağrırken dersin son 10 dakikasındaydık. Hocamız parmağında ki iri taşlı yüzüğü yerine yerleştirdikten sonra "Renkler önemlidir. Sadece moda ya da tasarım sektöründe değil. Renk seçiminiz öyle güzel olmalı ki... Tasarımlarınızı taşıyacak kişiyi anlatmalı." Derin bir nefes aldım. Başım ağrısa da bu hocayı çok seviyordum. Kalemi sırama vurmayı bırakarak yavaşça defterimin kenarına koydum "Duygular tasarımlarda gizlidir. Siz zevkleriniz ne olursa olsun her tür hakkında düşünmeli, bilgi sahibi olmak zorundasınız. Her hangi bir kolyeye ekleyeceğiniz bir taş parçası bir insanın iç karmaşasını gözetebilir." Son sözünü de söyledikten sonra sırtını duvardan çekerek "Dersimiz bitmiştir. Çıkabilirsiniz." Dediğinde çoğu kişi ile ben de ayaklandım. Kalabalık bir sınıf değildik. Hızlı adımlarımı Kutay hoca'ya doğru ilerlettim. Diğer profesörlere oranla oldukça genç bir hocaydı. Ders esnasında çıkardığı lacivert ceketi üzerine geçirirken son sırayı aşarak "Hocam!" diye seslendim. Şanslıydım ki hocanın yanında kimse yoktu. Normalde Kutay hoca pek boş kalmazdı. Hem moda hem de mücevherat tasarımcılığı bölümünde çalışmasından kaynaklanıyordu aslında. Bana kafasını çevirdiğinde yüzünde ılık bir gülümseme peyda oldu. Hızlı adımlarım beni ona ulaştırdığında "Nasılsınız hocam?" diye nazik bir soru ilettim. Aslında hemen konuma geçmek istiyordum "İyiyim Aşkın sen nasılsın bakalım?" derken yürümeye başlamıştık. Elimde ki defteri çantama tıktıktan hemen sonra "İyiyim hocam." Dedim "Aslında hocam ben şey için rahatsız ediyordum." Diye mırıldandım. Ne kadar genç olsa da hocamdı ve ben şu an önünde ecel terleri döküyordum "Söyleme!" dediğinde ani sözüyle yerimden sıçradım. Gözlerim irice açılırken bazı öğrenciler de bize dönmüştü. Ağızımı birkaç defa açıp kapattığımda. Hafif bir kahkaha atarak "Sakin ol Aşkın. Sadece kahve içmek istiyorum ve sen benimle konuşmak istiyorsan bana kahve ısmarlamak zorundasın!" dediğinde derin bir nefes aldım. Bir an cidden tırsmıştım. Elimi yavaşça enseme götürerek muzip bir tavırla "Kahve mi?" diye sordum. Yüzüme bakarak kafa salladığında "Ben Murat hoca ile konuşsam daha iyi hem o daha bilgilidir." Diyerek arkamı dönmeden hemen önce Kutay hocanın yüz ifadesini görmüştüm. Gülmemek adına dudaklarımı birbirine bastırmıştım. Tam da yürümeye başlıyacakken "Finaller yaklaşıyor biliyorsun değil mi Aşkın?" diye imayla sordu. Üzeri kapalı bir tehditti bu! Murat hocaya gidersen final notların elimde demiş gibiydi. Kocaman sırıtarak topuklarımın üzerinde döndüm ve "Hemen kahve içelim!" diye cıvıldadım. Memnun olmamış gibi bir yüz ifadesi geçtiğinde "Tiramisu sever misin hocam?" diye sordum. Kocaman gülerek "Çok severim!" demişti. Aslında insanlara bu denli yakın davranmazdım ama Kutay hocayı gerçekten seviyordum.
***
Tatlımdan bir çatal aldığımda Kutay hoca "Anlat bakalım." Diyerek arkasına yaslandı. Elinde kahve fincanı varken dudaklarımı peçetemle sildim ve hemen ardından "Hocam ben bir işe başladım." İlgisini daha da üzerime çekerken kaşları havalandı "Hayırlı olsun." Dediğinde gülümseyerek "Sağ olun hocam." Diyebilmiştim "Asıl konu şu ki çalışmaya başladığım şirket bu sene ki yarışmalara katılacak." Kutay hoca fincanını masaya bırakarak "E! Harika bir şey bu." Demişti. Kafamı salladım "Hocam bir de sergi olacak hemen yarışma sonrası ve ben de sergi için görevlendirildim." Kutay hoca kafasını salladı "1 ay içinde 20 parça istendi hocam" diyerek sıkıntıyla yanaklarımı şişirerek dirseklerimi masaya dayadım ve kafamı ellerimin arasına hapsettim. Kutay hoca şaşkınca yüzüme bakarken "Tek kişi misin?" diye sordu. Kafamı salladığımda "Hangi şirket?" diye bir soru daha sordu. Sırtıma sandalyeme yaslarken "KarSan diye mırıldandım." Kutay hoca daha bir şaşırırken "Tabi Karahanla çalışırsan böyle olur. Hem de bu sene yarışmaları aldıysa geçmiş olsun sana." Tatlısından bir parça daha aldı "Çok moral verdiniz hocam, sağ olun ya!" diye hayıflandım. Güldüğünde "Karahan'ı tanırım Aşkın, beraber okuduk biz. Gıcık adamın tekidir. Az uğraşmadım ben onla. Şimdi söyle bakalım sen benden ne istiyorsun?" Derin bir nefes alıp "Aslında hocam ben çizim konusunda sıkıntı çekmiyorum biliyorsunuz ki." Dediğimde kafasını salladı "Ama konu renklere gelince yapamıyorum bir türlü. Bana kalsa her tasarım siyah beyaz." Diye mırıldandım. Kutay hoca "Fark ediyorum Aşkın. Bak sen tasarımlarını getir beraber renk seçeriz. Bana güvenebilirsin kimseye tasarımlarından söz etmem. Sen yine de o suratsız patronuna söyle tasarımları bana gösterdiğini." Dediğinde kıkırdayarak kafa salladım. O an arkadan "Dostum!" diye bir ses duyuldu. Kafamı çevirdiğimde sarışın ve ela gözlü bir adamla karşılaştım. Uzun boylu ve yapılı bir adamdı. Yanımıza ulaştığında Kutay hoca ile selamlaştı. Gürültülü tokalaşmaları sona erdiğinde "Bu güzel hanımefendi de kim?" diyerek bana yönelmişti. Gülümsemeden elimi uzatarak "Aşkın." Dedim "Aşkın Toprak." Kutay hoca araya girerek "Aşkın, benim öğrencim Tim. Bu da Tim. Şu Rainbow şirketinin sahibi." Diye tanıttığında tanıdığımı belli edercesine kafamı hafifçe salladım "O şirketi biliyorum." Demiştim. Tim sandalye çekerek oturduğunda "Aşkın bu sene Karahan'ın tasarımlarını hazırlayacak Tim!" dediğinde hızla bana döndü. Ela gözleri ani bir renk değişimine uğrayarak yeşile döndü. Beni bir kez süzerek "Hadi canım? Bizim suratsız başkasına hazırlatıyor?" dediğinde sohbetten tamamen dışarıda sadece dinliyordum "Yarışmaya o katılıyormuş. O yüzden anlıyacağın." Tim kafasını bir kez daha bana çevirdiğinde "Ya bu kız daha öğrenci bu adam yılların tasarımcılarını kabul etmiyor." Demişti. Küçümsenmenin verdiği rahatsızlıkla kıpırdandığım sırada hiç beklemediğim bir şey oldu. Yanımda ki sandalyeyi aniden çekilerek "Dedikodu da mı yapıyorsunuz artık?" diyen kişi Karahandı beydi! Kafamı çevirerek şaşkınca bakınca o da bana baktı. Kokusu burnuma dolmaya başlamıştı bile. Kutay hoca "Öğrencime iş bindirmişsin. Tabi dedikodunu yaparım!" dediğinde üzerimden yırtmaya çalışması garibime gitse de bir şey demedim. Tim Karahan beye dönerken "Öğrenciye mi hazırlatıyorsun tasarımların?" diye alaya aldığında pek de umurumda değildi. Kafamda ki tek şey Karahan'ın sigara, traş losyonu ve nane kokusunu silmekti. Düşünme düşünme düşünme! Yanı başımda duran kokuyu nasıl düşünmeyeceksem. Karaha bey'in sesi ile toparlanmayı başardım "Sen daha önce bu kızın tasarımlarını gördün mü?" diye sorduğunda. Tim'in gıcık yüz ifadesini gördüm. Hayır anlamında kafasını salladığında "Göremezsiniz zaten." Dedim. Dudaklarım benden bağımsız açılmış dilim ben komut vermeden dönmüştü. Adamın bozguna uğramış suratı hoşuma gitti. Karahan'ın ılık kahkahası tenime çarptığında Kutay hoca da gülüşünü durdurmaya çabalıyordu.
Uzun süre konuşmuşlardı. Bu Tim denen adam da bu sene yarışmaya Norveç adına katılacakmış. Gıcık hallerinin nedenini anlamış oldum. Onlar konuşurken ben tiramisumla oldukça ciddi düşünüyordum. Sadece ve sadece Karahan bey'i unutmak için tatlıya dalıyorum desek daha doğru olur. En sonunda Karahan be ayağa kalktığında "Biz kalkalım istersen Aşkın malum çok işimiz var." Demişti. Normalde teklifini düşünmeden reddedecekken sırf Tim'e söylediklerini yedirtmek adına ayağa kalkarak "Görüşürüz hocam." Diyerek Kutay hoca'ya el salladım. Tim'e elimi uzattığımda. Çekici sandığı bir şekilde gözlerini kısmıştı "Görüşmek üzere Aşkın hanım." Dediğinde düzgün Türkçesine karşı kafamı sallayarak cevap vermiş ve Karahan bey ile yürümeye başlamıştım. Ona bey demek kalbim de boşluğu daha da irdeliyordu. Sessizce yürürken "Kutay iyi bir adamdır." Demişti. Sesini zor duysam da "Evet, en sevdiğim hocam." Diye mırıldandım. Bir an yüzüme baktığında "Artık sevmiyorum o puştu." Diye söylendi. Kafamı kaldırarak "Efendim?" diye sordum "Yok bir şey" diyerek geçiştirdiğinde umursamadan yürümeye devam ettim. Dilimi dudaklarımda gezindirerek söylemek istediğimi söyledim hafifçe "Eğer izniniz olursa tasarımlarım da ki renkler için Kutay hocadan yardım almak istiyorum." Dediğimde sanki otomotikmişcesine "Hayır!" dedi aniden. Ağızımı açmama izin vermeden "Tasarımları kimse görsün istemiyorum." Diyerek sözümü kesmiş hızını arttırmıştı. Kusurlarla dolu hayatımın en kusursuz parçasıydı bu adam. Lakin çekip giderek kusurlarımı daha bir sunmuştu gözler önüne. İnsan acizlikti. Kusurlar ise en sadık süsü. O da beni kusurlarımla baş başa bırakmıştı "İyi akşamlar Karahan bey." Diyerek hızla ters istikamete dönerek yürümeye başladım. Yıllar önce biz birbirimize sırtımızı dönmüştük. Bu gün de öyle olmuştu.
Selamlar. Nasılsınız bakalım? Umarım sevdiğiniz bir bölüm olmuştur. Yorumlarınızı bırakmayı unutmayın olur mu? İyi geceler ve sizi seviyorum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Elmas
General Fiction"Karanlıktan korkan birine yapılacak en büyük kötülük onu aydınlıkla tanıştırmaktır. Güzelim. Sana en fenasını yapıp ışıltıyla tanıştırmışlar." "Ben..." "Sen. Ruhunu parmak uçlarından kağıda, oradadan da ışıltıya taşıyorsun." "Üzgününüm." "Öylesin...