İmkansız

4.3K 276 73
                                    



İMKANSIZ

"Kadın, hayaldi. Adam, umut. Umut hayali parçaladı ve yok oldu."

Deniz Tekin -Beni Vur

Karahan'ın ağızından

"Çünkü rakının yalnız başına içilmeyeceğini sen öğrettin bana küçük." Bir an duraksadı. Göz bebekleri üzerime dikildi ve kaşları çatıldı. Kolundan tutup çeke çeke götürmek vardı... Lakin karşımda ki cadı buna asla müsaade etmezdi.

Yıllarımı bu gözler uğruna Elçin gibi bir kadının yanında çürütmüştüm. Her şeyi atlatmışken Elçin'in babası ve babamın yaptığı aptal anlaşma yüzünden Aşkınsız yılların çürük nefesini solumuştum yıllar boyu. Ben Aşkın'ı korurdum da... Ailesine bir zarar gelseydi güzelim kendini harap ederdi. Zaten sırf bu yüzden evlenmiş hayatımın boka dönmesine neden olmuştum. Olmayacak bir evliliği ise sırf kızım için ayakta tutmaya çabalarken tabiri caiz ise can çekişiyordum. Şimdi bu güzel gözler bana öfkeyle bakıyorken bile orada kaybolmak isterdim. Milyonlarca kum tanesini andıran güzel gözlerinde gömülmek istedim. Tenim çürüsün ona karışsın, ruhum ondan ayrılmasın istedim. Sonuç olarak çatık kaşlarının ardından zehirli kelimelerini savurdu;

"Bir zamanlar biri de bana aşkın yalnız yaşanmayacağını öğretmişti Karahan Bey. Yaşanıyormuş. Sizde yalnız için rakınızı. İçebileceğinizden eminim."

Kafesler vardır. Demirleri kızgın, etrafı zehirlerle kaplı. Ben o kafese gireli çok olmuştu. Öyle ki Aşkın'ın acısına bile merhem olmamıştım. Öyle ki Aşkın'ın acısı olmuştum. Saçının teline zarar gelse bam teli kopan ben, saçlarının ateşi olmuştum. Yaratıcıdan tek dileğim o an belamı vermesiydi. Bir kadına bu kadar acı çektirdiğim için en büyük belayı ben hak ediyordum. Gözlerini izlediğim zaman dilimde bir süre sonra ardımdan kapının açıldığını duydum. Hemen ardından ise o toy çocuğun sesi geldi.

"Aşkın, bu kadar yeter, gel bir şeyler ısmarlayayım sana."

Kafamı ardıma çevirdiğimde yeni çocuk elini ensesine atmış sırıtıyordu. Sonra beni fark etti ve duruşunu düzeltti.

"Karahan bey?"

Kafamı hafifçe eğerek selamladım. Bu çocuğu Aşkın'ın yanında görmek beni delirtiyordu ama bunu bu çocuğa hissettirecek kadar toy değilim. Aynı şekilde o da beni selamladığında Aşkın'ın cevabını bekledim. Hayır demesini bekledim.

"Olur." Kafatasımı sıkıştırıyorlarmış hissi beynimi eritmeye başladı. Utanmasam şuraya yığılabilirdim. Çantasını ve montunu alışını izledim. Kapıya doğru yürüdü ve dışarı çıktı. Bana hayır demişken bu veletle yemeğe gidecekti. Yeni çocuğun zırvaladıklarını kulak ardı edip hızla dışarı çıktım. Sinirim yüksekti ve Aşkın'ın canını yakmak istemiyordum. İçimde yükselen alevleri kusmak istedim bir an. Aşkının yanından hızla geçerken kokusunun beni yatıştıracağını umsamda olmadı. Sanki kokusu sinirime dökülen benzindi. Kendimi ne ara asansöre attığımı hatırlayamadım bile.

***

*Aşkın Toprak*

Saatler pençesini günlerden ayırmazken benim tek derdim şu koleksiyonu bir an önce tamamlamaktı. Ellerim artık nasır tutmuştu ama yine de pes edemezdim. Benim çizimlerim bu şirketin kaderi benim de kariyerimin yolunu çizecek hayatımı düzene sokmama neden olacaktı. Her zaman ki gibi Umut ile işe gelmiştik. Umut birkaç çizim kalemi almak üzere çıkmışken ben de dün gecenin izlerini atmak adına bir kahve almaya gittim. Sanki binlerce kedi kafatasımın içini tırmalamak üzere yemin etmiş gibiydi. Suyun kaynamasını beklerken kalçamı tezgaha dayadım ve parmağımı elimdeki kupanın etrafında dolaştırmaya devam ettim. Aniden mutfak kapısının kapanma ve kitlenme sesi geldiğinde yerimden sıçrayıverdim. Ardımı döndüğümde Karahan'ın lacivert gözlerinden çıkan yılanlar boynuma sarılmaya başladı bile. Gözleri sert ve duygusuz bakıyordu. Tek bir duygu bulamadım. Bana doğru yürümeye başladığında duruşumu dikleştirip

Kızıl ElmasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin