Multimedia Azra'nın kombini :)
Sabaha doğru uyuyabilmiştim. Zehra da, diğerileri de gelmemişti. Ali hariç. Ali kardeşi gibi olan bir insanı bir yalanı yüzünden terkedebilirdi. Bu yüzden ondan ayrı bir utanıyordum, Tuna'dan da ayrı bir utanıyordum. Yarın öbür gün karşısına çıkıp "Seni seviyorum." dersem bana nasıl güvenip de bir olmamıza izin verebilirdi ki? "Belki de tekrar yalan söyler." diye düşünürse ne diyebilirdim? Aralarında asla yalan olmazdı. Zaten bunların grubu yirmiye yakındı. Yalan söyleyenleri çıkara çıkara bu kadar kalmışlardı. Af yoktu.
Sabah saat sekizde kalktım. Odadan çıktım, Zehra kapı sesini duydu. "Mutfak!" diye bağırdı. Mutfağa gittiğimde yumurta haşlamış, sofrayı hazırlıyordu.
- Gidecek misin?
- Evet.Cevabı duyunca bana ters bir bakış attı. Hiç bir şey söylemedi. Hazırlaması bitip de sofraya oturduğumuzda kalmam için yalvarma çalışmaları başladı.
- Koskoca altı yıl önce, içine düşen his, sen bir genç kız olduğunda, kalbinle değil de beyninle düşünmeye başladığında bile seni ta buralara getirdi. Altı yıldır sevdiğin adamı, çevreni, beni bırakıp nereye gideceksin? Babanın yanına mı?
- Zehra, yalanı sevmediklerini biliyorsun.
- Ama dün sen gidince kimse kızgın değildi. Tam tersi sana destek olmaya çalıştılar. Affettiler Azra. Gitme.Gözlerimi devirip olumsuz anlamda başımı salladım.
- Ben yarın öbür gün Tunahan'la bir olacağım. Ben buraya neden geldim? Demez mi bu tekrar bana yalan söylerse diye?
Onaylar şekilde başını salladı.
-Otobüsle mi gideceksin?
-Evet.
-Ne zaman gideceksin.
- Kahvaltı bitsin hazırlanacağım. Kalan eşyaları arkamdan yolla.
-Tamam.
-Sen tek mi kalacaksın?
-Bilmiyorum. Kezbanların yanına taşınırdım ama Özlem cadısını hiç çekemem.Sessizlik oldu, ama beş dakika sonra Zehra'nın çığlığıyla bozuldu;
- Bunları konuştuğumuza inanamıyorum!
Hiçbir şey demedim. Kızgın bir bakış atınca gözlerimi kaçırdım. Kahvaltım bitince odama girdim. Yatağımın altından siyah bavulumu çıkardım. Lazım olabilecek her şeyi koydum. Sonra gardolaptan kalan kıyafetlerle bir kombin yapıp saçımı taradım. Allah'tan saçım düzdü, sürekli düzleştiriciyle uğraşmıyordum. Eyelinerimi çekip koyu kırmızı rujumu sürdüm. Odadan çıkıp bavulumla Zehra'nın yanına geldim. Salonda bir sağa bir sola hızlı hızlı yürüyordu. Ben gelince durup, bir "Gitme." bakışı attı, gözleri dolmuştu. Onu öyle görünce benim de gözlerim doldu. Hızlıca koşup boynuna atladım. Ben atlayınca ağlamaya başladık. Buradan gitmek istemiyordum ama gururum elvermiyordu. Hiçbir şey söylemeden bavulumun üstündeki çantayı koluma attım. Siyah spor ayakkabılarımı giyip ağır adımlarla kapıya yöneldim. Kapıyı kapattım. Hayallerimin kapısını da kapatıp sokakta bavulumla yürümeye başladım. Arkadan Özlem'in sesi "Azra!" diye bağırınca arkamı döndüm. Gülerek yanıma geldi.
- Yalan söylemişsin.
- ...
- Yazık. Artık seni gruba alamayız tatlım.
- Biliyorum.
- Nereye?Bavula bakıp Özlem'e döndüm.
- Eski bana.
- İyi.Hiçbir şey demeden arkasını dönüp gitti. Canımı sıkmıştı, yoluma devam ettim. Buradan gittiğime üzülmediğim tek nokta Özlem'di. Bir taksi tuttum, ve bavulu bagaja attım. Arka koltuğa oturdum.
- Abla nereye gidiyoruz?
- Sorgun Mahallesi, otobüs terminaline gidiyoruz.
- Tamam ablam.Gelince parayı verip terminale gittim. Bileti aldım, saat ikiyeydi. Saat ikiye beş vardı. Gidip otobüse oturdum. Kulaklığımı çıkarıp şarkı dinlemeye başladım. Isparta'ya geldiğimizde gözlerim kapalı dinlediğim müziğin etkisindeyken otobüs birden fren yaptı, herkes önündeki koltuğa yapıştı. Ben kulaklıklarımı çıkarıp ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Otobüsün kapısı açıldı ve içeriye Ali girdi! "Azra!" diye bağırdı. Ayağa kalktım, ikimizin de gözleri kırmızıydı.
- Beni bırakma.
Ne demişti? Beni bırakma mı? İyi de o hiçbir zaman benim olmamıştı ki! Ve olması gereken kişi o değildi. Tam o sırada kapıdan Tuna girdi. Beyaz tişört, koyu kot ve koyu yeşil cap giymişti.
- Abi niye beni iterek koşuyorsun ya?
Bana baktı;
- Bizi bırakma.
Tam o sırada yolculardan yaşlı bir teyze resmen bize fırça attı.
- Ay yolumuzdan ediyorlar! Kızım in ineceksen, biz de yolumuza bakalım!
Koşar adımlarla arka kapıdan çıktım, ön kapıdan da host, Ali ve Tuna çıktı. Host bana bavulumu verip otobüse geri bindi ve otobüs hareket etti. Arabayla yolumuzu kesmişlerdi, Zehra, Mert, Kezban arkada oturuyordu.
Tuna: Neden bizimle konuşmayı denemedin?
Ben: Tepkinizden korktum.Ali yanıma gelip bana sarıldı.
- Biz sana nasıl kötü bir tepki verelim? Hem neden babanın yaptığı pislikten sen yalan söyledin?
Soruyu sorunca sarılmayı kesip yüzüme baktı. Ben de ilk Ali'nin, sonra Tuna'nın yüzüne baktım. Cevap bekleyen gözlerle bana bakıyorlardı. Yere bakıp omuz silkmekle yetindim. Bunu yapınca Ali bana gülerek tekrar sarıldı. Ben de sarılınca Tuna'yla göz göze geldik. Ruh gibi bakıyordu. Valizimle koşarak arabaya geldim. Bagaja hem kendimi hem valizi attım ve yolumuza baktık. Gitmeme izin vermemişti, bu mükemmel bir şeydi. Son ses şarkı açarak Manavgat'a geri geldik. Geldiğimde acayip yorgundum, direkt bizi evimize bıraktılar. Ben de duş, çikolata, televizyon, Zehra, Telefon'la geceyi yapıp kendimi yatağa fırlattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Platonik Aşk
ChickLitkahramanları kafanizda hayal edin de hayal kitlenizi dusurmeyim opuldunuz :*