Sabah kalktığımda hâlâ üstümde dünün korku ve yorgunluğu vardı. Gardırobumu açıp beyaz düz bir tişört, gri bir eşofman giydim. Bugün hiç gezmelik havamda değildim. Yatağımı düzleyip mutfağa girdim. Zehra kalkmış, kahvaltıyı hazırlamış, beni bekliyordu. Bir çay koyup karşısına oturdum.
- Günaydın Azra Hanım.
- Günaydın Zehra Hanım.
- Saat birde buluşma var Azra Hanım.
- Ne yapacağız?
- Bilmiyorum.
- Ben gelmeyeceğim.
- Saçmalama.
- Ya gelmeyeceğim.
- Tuna'dan da uzaklaşıyorsun, farkında mısın?Ne yapacağımı bilmiyordum. Yorulduğumu hissediyordum. Nasıl Tuna'ya yaklaşıp Ali'den uzaklaşacaktım? Nasıl Ali'nin Tuna'ya söylememesini sağlıyabilecektim? Kahvaltıyı yapıp odama kapandım. Saat üçe kadar son ses şarkı dinleyerek kafamca odamda bir podyum tasarladım. Saçma saçma şarkılar söylerken kapımın çalınmasıyla irkildim. Kapıyı açtığımda Ali karşımda sırıtıyordu.
- Girebilir miyim?
Utanmıştım, yanaklarımın kızardığını hissediyordum.
- Gir.
- Gelecekte Songül mü olmayı planlıyorsun?Gülerek "Nerden bildin?" dedim. O da gülerek yatağıma oturdu.
- Odan güzelmiş.
- Teşekkürler.
- Ya bir şey soracağım. Gerçekten hiç sevgilin olmadı mı?Olumsuz anlamda başımı sallayarak sandalyeme oturdum. O sırada Ali'nin gözü askıda duran hırkasına kaydı.
- Beğendin mi?
- Evet. Çok sıcak tutuyor.
- Senin olsun o zaman.
- Gerek yok.
- Bana da gerek yok.Sessizlik oluştu. Daha Zehra odama girmeden Ali girmişti. Bu odaya ilk Tuna girecekti ama ya.
- Çok güzelsin.
- Teşekkürler.Sırıtmaya devam etti. Ben de utanmaya.
- Tunalar burada mı?
- Neden Tunalar deyip duruyorsun? Mesajlaşırken Tunalar orda mı, kızlarlarla konuşurken Tunalar nerede?İyice domatese dönmüştüm.
- Bilmem.
- Gelirler birazdan.Cama döndü. Yeşil gözlerine güneş ışığı çarpınca çok güzel oluyordu. Gözlerine baktığımı anlayınca sırıttı.
- Çok mu beğendin?
- Şey.. Yani evet güzel gözlerin var.
- Peder sağolsun.Gülüştük. Odamı süzüyordu. Kitaplığıma gözü kayınca ayağa kalktı. Kitaplarda elini gezdirerek konuşmaya başladı;
- Okuma zevkin güzel.
- Kitap okumak yaşam tarzım.Elindeki kitabın kapağını kapatarak bana baktı;
- Benim hiç böyle bir hobim yok. Bir kitap versene bana.
- İstediğini seç.
- Seçelim bakalım.Göz gezdirip "Kardeşimin Hikayesi" kitabını aldı;
- Hırkama karşılık.
Gülerek kafamla onayladım. Kitabı tekrar rafa bırakıp yanımdaki tabureyi altına çekti. Çok yakındık, dip dibeydik.
- Sende makyaj yok mu?
- Yok.
- Böyle daha tatlısın.
- Sağol.Tam o sırada kapı pat diye açıldı. Gelen Tunahan'dı! Bizi öyle görünce gözleri büyüdü ve kekeleyerek konuşmaya başladı;
- Şey... Özür dilerim. Kapıyı çalmayı unuttum.
Ben: Önemli de...
Tuna: Rahatsız ettiysem...Birden ayağa kalktım, Ali bana baktı.
- Bir şey yapmıyorduk.
Tuna: Beni ilgilendirmiyor.Gözlerinden umursamazlık akıyordu. Gözlerimin dolduğunu hissettim. Ali ayağa kalktı.
- Evet, ilgilendirmiyor.
Bu cevabı duyunca Tunahan kapıyı kapattı. Ben Manavgat'daki hayatımı böyle hayal etmiyordum. Başımın döndüğünü hissettim. Ali karşıma geçti.
- Azra, iyi misin?
Cevap veremedim. Dengemi kaybetmeden yatağıma oturdum. Ali'ye bakamıyordum, kapıyı çekip çıktı. Biraz bekledikten sonra Zehra ve Ali içeri girdiler. İçeri girip Zehra'nın yanıma çökmesinden sonra her yer karanlık oldu.
*****
Uyandığımda beni yatağıma yatırmışlardı. Bileklerimdeki ferah kolonyayı hissedebiliyordum. Başımda Zehra, Ali ve Okan vardı. Tunahan kapıya yaslanmış, kollarını birleştirmişti.
Ali: İyi misin?
Ben: İyiyim. Kezban ve Mert nerede?
Tunahan: Özlem'i niye sormuyorsun?
Ben: Aklıma gelmedi.
Tunahan: Gittiler.Yerimden kalktım. Beni yavaş adımlarla salona götürüp elime kahve tutuşturdular.
Tunahan: Gidelim mi artık?
Okan: Kız yeni ayıldı.
Tunahan: Banane abi ya.Artık yeter! Ayağa kalktım, bi an dengemi kaybedip sendeledim.
- Beni önemsiyor musun, önemsemiyor musun?
- Neden önemseyim?
- Önemsemiyorsan neden yolumdan alıkoydun?
- Ali için.Ali'ye ters bir bakış atınca Tuna durumu düzeltmeye çalıştı;
- Yani Ali, Zehra, Okan başımın etini yedi.
Sustum, Okan ayağa kalktı.
- Tuna! O kızın da kalbi var!
Tunahan hızlıca salonu terketti. Kavga etmiştik. Arkasından Okan,onun arkasından da Ali gitti. Gider gitmez oturup ağlamaya başladım. Zehra kankalık görevine başladı;
- Kanka ağlama ya, o özür dileyecek.
- Neden dilesin?
- Neden oldu nu kavga şimdi?
- Ali makyajım var mı diye bakmak için dibime girince bizi öyle gördü.
- Yuh!Ağlamaya devam ettim. Gece bire kadar teselliler devam etti. İnanamıyordum ya! İlk kavgamızı yaptık ve onun kalbi kırıldı! Kendi kalbimin kırıldığını da düşünmeliydim. Yoksa Manavgat beni üzerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Platonik Aşk
ChickLitkahramanları kafanizda hayal edin de hayal kitlenizi dusurmeyim opuldunuz :*