Multide Azra'nın kombini varr öpüldünüz yavrular :*
Sabah uyandığımda Zehra bavulunu topluyordu. Uyandığımı görünce "Günaydın, bavulunu topladım, Manavgat'a dönüyoruz." dedi. Derin bir nefes alıp yatağın içinde oturdum.
- Tunahan'a söyledim.
Elindeki kıyafeti katlamayı kesmeden "Biliyorum" dedi.
- Nerden biliyon?
- Okan'a söylemiş Okan biliyordur diye tahmin edip.Gözlerimi devirip düşünmeye başladım. Elindeki kıyafeti katlayıp bavula koyunca yatağa oturup konuşmaya başladı;
- Belki de hayırlısı olan Tunahan değildir.
- Saçmalama Zehra.
- Neden?
- Kaplumbağa deden! Saçma sapan konuşup asabımı bozma!Diyecek bir şey bulamamıştım. Yataktan kalkıp üstümü giydim. Saçlarımı bol bir at kuyruğu yapıp far sürdüm. Sarı spor ayakkabılarımı giyerken "Nasıl bakacağım artık yüzüne?" dedim.
- Keşke söylemeseydin.
- Yemin ederim şuan en çok istediğim şey zamanı geri almak.Boşluğa gözlerim dalınca kapının sesiyle irkildim. Gelen Özlem'di, " Hade gelen artık aşağa" deyip kapıyı kapattı. Gözlerimi devirerek ayağa kalktım. Çantamı alıp kapıya yönelirken arkamdan Zehra'nın ayak seslerini duyuyordum.
Aşağı inene kadar Whatsapp durumumu ne yapacağım hakkında Zehra'yla tartıştım. Sonunda "Beni vur, beni onlara verme." yaptım.
Aşağı indiğimde Tunahan telefonla uğraşıyordu, yüzüme bile bakmadı. "Günaydın" dememe Tunahan hariç herkes karşılık verdi. Telefonu koyup kahvaltısına devam ettiğinde bana ters bir bakış attı. Telefonu alıp Whatsapp'a girdiğimde Tunahan durumunu "Seni yarı yolda bıraktım gibi düşünme. Ben zaten hiç seninle gelmedim." yapmıştı. Telefonu masaya koyup suyumdan bir yudum aldım.
Hiç sevmemiş gibi davranmasından nefret ediyordum. Beni hiçe saymasından nefret ediyordum. Giderken arkasında kırık bir kalp bırakıp ruhsuzca arkasına bile dönmemesinden nefret ediyordum. Arafta kalmaktan nefret ediyordum. Vaz mı geçmeli? Beklemeli mi? Bu ikisi melekle şeytan gibi sürekli kafamın içinde birbirleriyle kavga ediyorlardı.
Kahvaltıda pek bir şey yiyemedim. Pek bir şey de konuşmadım. Kahvaltı bitince arabalara doluşup evimize yola çıktık. Ben Ali'nin arabasında öne bindim. Arkaya Tunahan'la Özlem bindi. Yol boyunca pek bir şey konuşmadım. Ali iyi olup olmadığımı sordu ve iyi olduğuma onu ikna ettim, o kadar. Tunahan ve Özlem'in selfie kavgalarını dinlemekten başıma ağrı girmişti.
"Yo bon koto çokmoşom." "Tomom bono poyloşolom." "No yozoyom?" "Yono yono yonodon."
Gözlerimi kaç kere devirdiğimi hatırlamıyorum. Manavgat'a girince biraz yürümek istedim.
- Ali sağa çeksene.
- Neden?
- Biraz yürüyüm.Sağa çekince teşekkür ederek arabadan indim. Tunahan'ın gözlerinin içine bakarak sert bir şekilde kapıyı kapattım. Özlem'e geçirdiği kollarını ayırmadan ağzındaki cikleti yüzüme patlattı. Mutlu görünüyordu. Araba tekerleklerine çığlık attırarak yanımdan ayrıldı. Yavaş yavaş yürürken nasıl dayanacağımı düşünüyordum. Kahkahasını çok seviyordum, Özlem'in yanında o güzel kahkahasını bol bol yüzüme çarpıtıyordu. Dayanırdım.
Eve geldiğimde bayağı yorulmuştum, merdivenleri ikişer ikişer çıktım ve anahtarı çıkarıp kapıyı açmaya çalıştım. Tam o sırada karşı evin kapısı açıldı ve "Ben komşularla tanışacam" diye bir ses geldi. Bir erkek sesiydi, arkadan bir erkek sesi "Bende gelim" dedi. Onlara bakmadan eve gelip salona kendimi attım. Zehra gelmişti. Salonda kitabını okurken benim geldiğimi görünce kitabın ayracını arasına sıkıştırıp bana bakarak sehpanın üstüne koydu. Gidip yanına oturdum.
- Özlemişim burayı.
- Aynen bende özlemişim.Kapı çalınca şu yeni taşınanlar olduğunu tahmin ederek kapıya ilerledim. Kapıyı açınca küçük dilimi yutmamak için zor durdum. Bizim lokantada gördüğümüz yakışıklı çocuklar karşımda duruyordu. Onlar da şaşırmıştı. Bir tanesi konuşmaya başladı.
- Merhaba ben Utku. Biz yeni tanıştık da taşınmak için şey etmiştik.
Yanındaki ona ters bir bakış ati2p öksürerek "Yani taşındık da tanışmak için şey etmiştik."
Gülerek "Buyrun." dedim. İçeriye geçerlerken hâlâ ilk konuşana bakıyordum.
Anan sana hamileyken Nutella mı aşerdi? Şeker kazanına mı düştün? Sen neysin be yavrum kaportaya bak be!
İç sesimi susturarak arkalarından gittim. İçeri iki tane Burak Özçivit'le girince Zehra'nın gözleri pörtledi.
Ben: Zehra'cım yeni komşularımız.
Zehra: Hoşgeldiniz.Ayağa kalkıp ellerini sıktı. Oturup konuşmaya başladık. Adını söylemeyen çocuk lafa başladı:
- Ben Arda.
Zehra: Ben de Zehra.
Ben: Azra.
Utku: Ben de Utku. Biz Ankara'dan geliyoruz. Ankara'dan sıkılınca, denizi de baya özleyince geldik.
Ben: İyi etmişsiniz.İlerleyen saatlerde sohbet koyulaştı. Utku'nun yakından yüzü daha tatlıydı. Arda'nın da öyle. Saat akşam yedi gibi kapı çaldı. Açtığımda Ali içeri dalıp "İyi olup olmadığını kontrol etmek istedim, bide şu kitabı unuttuğumu farkettim."
Arkasından gelerek "Hangi kitabı?" dedim. Salona dalıp Utkuları görünce bana felç geçirmiş Ali Rıza Bey gibi baktı. Gülümseyerek "Yeni komşularımız." dedim. Ellerini beline koyup kafasını arkaya çevirerek "Tabii ya" diye mırıldandı. Sonra onlara dönüp kuru bir "Hoşgeldiniz." dedi, gözlerini devirdi. Onlar da cevap vermedi.
Bana dönüp "Kitabı almak için gelmiştim." dedi. Ben de odama gidip bayıldığım gün seçtiği kitabı getirdim. Gülümseyerek "Teşekkür ederim." dedi. Sonra hızla evden çıkıp gitti.
Biraz daha oturdular, sohbet güzel gidiyordu. On gibi kalkıp gittiler.
Saat on ikiye kadar salonda Zehra'yla oturdum. Saat on ikide telefonumun titreşimiyle popom da titredi. Kalkıp telefonu kıçımdan aldım, telefonda "Ali'nin doğum günü" bildirimini görünce sesli bir "Hassiktir" dedim.- Noldu Azra?
- Ali'nin doğum günü.
- Hassiktir.Telefonu alıp Ali'nin olmadığı bir grup kurdum.
Ben: Yarın Ali'nin doğum günü.
Kezban: Nerden biliyorsun?
Ben: Biliyorum işte.
Tunahan: Yarın saat üçte mesaj atacağım cafede toplaşacağız. Azra sen Ali'yi getireceksin.
Ben: Ben nasıl getireyim?
Tunahan: Ne bileyim ben getireceksin işte.
Ben: Tamam ben bir yolunu bulurum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Platonik Aşk
Genç Kız Edebiyatıkahramanları kafanizda hayal edin de hayal kitlenizi dusurmeyim opuldunuz :*