Bölüm 18

87 5 0
                                    

Multideki gri elbise sabahki partide Azra'nın giydiği kıyafet. Diğeri akşam yemeğinde giydiği kıyafet :) ♧

Sabah saat yedide kalkıp alelacele bir duş aldım. Hemen kıyafetimi giyip saçlarımı taradım. Eyelinerimi çekip çantamı aldım, kapıyı hızlıca çekip çıktım. Zehra'nın kapısını çaldım.
"Geliyorum, sen kahvaltını yap." diye bağırdı. Ben de mutfağa gidip bir şeyler atıştırmaya çalıştım. Biraz sonra Zehra da gelip kahvaltı etmeye başladı.

- Ne alacağız Ali'ye?
- Bilmiyorum ki Zehra.
- Ben düşündüm ama bulamadım.
- Ya ben parfüm alırım herhalde ya.
- Ben de bir saat felan alırım herhalde.

Kahvaltıyı yapıp alelacele evden çıktık. Arabada ilk ben konuşmaya başladım.

- Nasıl yanıma gelmesini sağlayacağım?
- Ben bilmem.
- Ya Ali, canım sıkıldı şurdayım gel bir kahve içelim.
- Saçma.
- Ya Ali, Zehra'yla geziyordum beni sattı şurdayım gel bir kahve içelim.
- Olabilir aslında, e kime sattı derse?
- Mert'e derim.

Bana piç smile yaptı.

- Bu olur bak.

Bir parfümcünün önünde durduk ve içeri girdik. Tüm parfümleri Zehra'nın bileğinde denedim, çünkü Ali'nin anlamasını istemiyordum. Sonunda birini beğenip çıktık. Saati de alınca Zehra'yla ayrıldık. Ben Bayır Mezarlığı'nın olduğu sokakta Ali'yi aradım.

- Alo.
- Alo, efendim?
- Ali ben Zehra'yla geziyordum, beni sattı ya Bayır Mezarlığı'nın oralardayım, gelsene takılırız.
- Bizden birileri var mı?
- Yok.
- Tamam, geliyim bari.

Tunahan cafenin adresini de atmıştı. On beş dakika etrafa tren görmüş öküz gibi bakarak Ali'yi bekledim. Sonunda yanıma koşar adımlarla geldi.

- Selam, bekletmedim demi?
- Yok.

O sırada yavaş yavaş yürüyorduk. Konuşarak onu cafeye götürmeye çalışıyordum.

Karşıdan yüzünü seçemediğim kas yığını iki çocuk geliyordu. Yüzlerini seçemediğim için aldırmadan Ali'yle konuşmaya devam ettim. Ama Ali onlara bakınca yüzü düşmüştü. Yaklaştıkça Utkular olduğunu farkedip yüzüme bir gülümseme taktım. Yanımıza yaklaşıp konuşmaya başladı.

Utku: Selamlar.
Ben: Selam.
Utku: Nasılsınız?
Ben: İyiyiz siz?
Utku: Biz de iyiyiz. Nereye böyle?
Ben: Cafeye gidiyoruz, oturmaya.

Biz konuşurken Ali gözlerini Utku'ya dikmiş, kırpmadan bakıyordu.

Utku: İyi bakalım, biz de evin eksiğini gediğini almak için çıkmıştık da kaybolduk ya.
Ali: Manavgat burası, alışması zordur.
Utku: Aynen zormuş, Azralar yardımcı oluyorlar sağolsunlar.

Piç smile yapınca Ali gözlerini devirdi. Utkularla vedalaşıp yolumuza bakınca Ali Utku hakkında konuşmaya başladı.

-Hiç ısınamadım bunlara.
-Boşver.
-Bir şeyler mi hissediyorsun onlara karşı?
- Hayır, saçmalama!

Konuşa konuşa cafeye kadar geldik. Cafenin kapısını ben açtım, içeri girdiğimizde hiç kimse yoktu. Ağzım açık kalmış, nerede olduklarını düşünürken Ali sakince geçip bir masaya oturdu. Yanına gidip "Arka bahçedeki masalardan birine oturalım mı?" dediğimde onaylar şekilde başını sallayıp ayağa kalktı. Arka bahçeye yavaş adımlarla gidip kapıyı açtığımda herkes birden "İyi ki doğdun Alii" diye şarkı söylemeye başladılar. Ali pek de şaşırmamış, ama mutlu olmuş gözlerle arkadaşlarının yanlarına gitti. Hepsine tek tek sarıldı, aralarında bizim gruptan olmayan, ama tanıdığım insanlar da vardı. Gülümseyerek etrafa bakarken kapıda Tunahan göründü. Beyaz lakos ve açık kot giymişti, Ali yi görünce yanına koşup "İyi ki doğmuş kardeşim" diyerek sarıldı. Ali de sarılmasına karşılık verip gülümseyerek "Sağolasın kardeşim" dedi.

Platonik AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin