Bölüm 16

74 4 0
                                    

Sabah uyandığımda Zehra hâlâ uyuyordu. Gardırobumu açıp üstümü giydim, beyaz spor ayakkabılarımı giyerken aynadan kendime baktım. Göz altlarım morarmıştı, yaklaşıp yakından baktım. Tam o sırada Zehra uyandı. Kollarını açıp esneyerek boğuk bir "Günaydın" dedi. Saçlarımı tarayarak karşılık verdim. Parlatıcımla farımı sürdükten sonra oturup Zehra'nın hazırlanmasını bekledim, hâlâ içimden "Allah'ım inşallah Kuğulu Park'a gitmeyiz." deyip duruyordum.

Zehra hazır olunca gidip Kezbanların kapısını tıklattım. Özlem açtı, bana yapmacık bir gülümsemeyle "Günaydın" dedi. Ben de gülümsemeden "Günaydın" dedim. Kezban içeriden "Siz inin biz geliyoruz!" dedi. "Tamam" deyip kapıya yöneldim.

Tunahanların kapısına tıklatınca kapıyı Okan açtı.

- Okan hazır mısınız?
- Bugün sen gelme istersen.
- Neden?

Bir şey diyemeyince sessizliği ben bozdum.

- Kuğulu Park'a mı gideceğiz?
- Evet.

Boşluğa bakmaya başladım, sonra "Ben aşağıda bekliyorum." deyip hızlıca aşağı indim. Yiyeceklerimi alıp boş bir masaya oturdum. Zehra arkamdan gelerek boynuma sarıldı.

- Bana niye almadın?
- Bilmem, aklıma gelmedi.

Yiyeceklerini alıp yanıma oturdu.

- Ee bugün ne yapacağız?
- Kuğulu Park'a gideceğiz.

Bana baktı, ben de ona. Hiçbir şey demeden önümüzdekileri yemeye devam ettik, daha sonra Tunahanlar geldi.

Tunahan: Günaydın!
Özlem: Günaydın.

Tunahan Özlem'e bakarak "Bugün herşey güzel olacak." dedi. Suyumdan bir yudum alarak Özlem'e baktım. Tunahan'a gülümsediğini görünce gözlerimi devirip ayağa kalktım. "Ben doydum, sizi arabada beklerim." diyerek dışarı yürümeye başladım. Dışarı çıkıp kaldırıma oturdum, biraz bekleyince Ali geldi.

- Neyin var senin?
- Bir şeyim yok.
- Sabahtan beri gülümsemiyorsun, yemek yerken başını önünden kaldırmıyorsun ve bu kılık ne?
- Ne var kılığımda?
- Giyinmeden çıksaydın?

Gözlerimi devirerek "Saçmalama" dedim. Ben önüme bakıyordum ama o yüzüme bakıyordu. Bakmayı kesmeyince ben de döndüm, bakmamdan rahatsız olmayıp gözlerini gözlerime odakladı. Gözleri yemyeşildi, mükemmel duruyordu. Tekrar önüme bakıp sol elimin baş parmağıyla oynamaya başladım.

- Her kızardığında o parmağınla oynuyorsun.

Ona bir bakış attım.

- Ve her kızardığında kaşlarını kaldırarak bakıyorsun.

Gülümseyince sözüne devam etti.

- Ve bir daha böyle bir şey giymiyorsun.

Yapma bir gülümsemeyle ona bakarken Tunahanlar geldi, arabalara doluştuk, ben Ali'nin yanına oturdum. Arkada Tunahan ve Özlem vardı. Yolda epey canım sıkıldı, sürekli konuşuyorlardı ve ben sohbete katılmak istemiyordum. Tunahan bir ara "Azra." dedi. Ona dönüp bakınca "Seninle bi konuşalım." dedi. "Tamam." derken gözüm Ali'ye kaydı. Dikiz aynasından Tunahan'a sert bakışlar atıyordu.

Parka gelince arabalardan indik. Yürümeye başladık, sohbet ederek yavaş yavaş yürüyorduk. Fotoğraflar çekinerek, kahkahalar atarak mükemmel saatler geçirdik.

Köprüye çok az bir mesafedeydik. Birden Tunahan koşmaya başladı. Köprünün en tepesine gelince "Bir durun abi bi durun" dedi. Herkes durmuşken benim ayaklarım geri geri geliyordu, çenem titriyordu. "Özlem gel!" dedi. Tabii Özlem koşarak gitti. Birden Özlem'in önünde diz çöküp ellerini tuttu. Ellerini tuttuğu an bir adım daha geri gidip tökezledim. "Tekrar ben olur musun?" deyince gözlerimin dolmasını engellemeyi bıraktım. Ali arkasını dönünce bana "Ne oldu?" dedi. Özlem'in "Tekrar evet, bu son evet!" diye bağırınca kendimi tutamadım, deli gibi koşmaya başladım. Arkamdan Ali'nin sesiyle adımları duyuluyordu. Bir taşa takılıp yere düştüm, dizim yaralanmıştı.

Ali bağırarak konuşmaya başladı;

- Kızım iyi misin? Neden böyle yapıyorsun anlamıyorum ben amk!

Yutkunarak "Git nolur git!" dedim. Bana boş gözlerle bakıp arkasını döndü. Tam o sırada arkadan Tunahan geldi. Ali giderken Tuna geliyordu. Yanıma oturup konuşmaya başladı.

- Çok acıyor mu?
- Kalbim daha çok acıyor.

Kendimi tutamıyordum, artık tutmak da istemiyordum.

- Derken?

Birden ayağa kalkıp bağırmaya başladım.

- Oğlum ben seni altı yıldır tanıyorum, seni seviyorum lan seviyorum, yedinci sınıfa giderken içime düştü amına koduğumun hissi, gitmiyor lan gitmiyor!

Tunahan gözlerini ayırarak beni dinliyordu. Birden ayağa kalkıp bağırmaya başladı.

- Yengem olacaksın lan sen benim! Ne diyon sen?
- Sikecem yengesini de amcasını da eniştesini de! Brezilya dizisi çeviriyoz bu yaşta amk!

Yanıma gelip kolumu sertçe tuttu.

- Azra, sen benim yengemsin, ben de senin eniştenim, bu yaşadıklarımız aramızda sır olarak kalacak, bu konu da bir daha açılmayacak!

Arkasını dönüp giderken "Benim hislerim ne olacak?" diye bağırdım. Dönüp cevaplamadı. Gözyaşlarımı silip arkadan onu takip etmeye başladım. Çocukların yanına vardığımızda Ali sinirli görünüyordu.

Ben: Ya ben biraz kötü oldum kusura bakmayın.
Ali: Neden?

Tunahan'a bakış attım, yere bakıyordu.

Ben: Ben sevdiğim adama kavuşamayınca, hayal ettiğim çıkma teklifi de gözümün önünde yapılınca...

Ali bana bakmayı kesmiyordu, yürümeye devam ettik. Zor yürüdüğümü hissediyordum. Kahkahalar arasında sessizliğim, okuldaki ezik bir tip gibiydi. Ali bana kaçamak bakışlar atıyordu, Tunahan hiç bakmıyordu.

Gün böyle geçti, otele geldiğimizde yorulduğumu hissediyordum. Direkt uyudum, hiç kimseyle konuşmadan.

Platonik AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin