-28-

11.7K 518 162
                                    

Atilla Beyoğlu,

Beline doladığım kollarımın altında nefesini tuttuğunu duydum. Ellerimin altındaki karnı inip kalkmayı bıraktı. Gözlerimi yumarak sessizliğin ve onun kollarımda olmasının tadını çıkardım. Birazdan ardı arkası kesilmeksizin soru soracağını ve susmayacağınu biliyordum. Ne demek istediğimin şüphesiz hiç farkında değildi.

Peki, ben farkında mıydım?

Onu deli gibi istiyordum. Tek bir şeyden eminsem o da Ayperi'yi deli gibi istememdi. Ona dokunduğum her an vücudum ergen bir oğlanın vücudu gibi kasılıyor, beynim yer değiştiriyordu. O anda üzerindeki o lanet kırmızı elbiseyle hiçbir şeyin farkında olmadan yanı başımda yatıyordu. Benim aklımdan geçenlere dair hiçbir fikri yoktu. Bu beni korkutuyordu, bu beni gerçekten iliklerime kadar korkutuyordu. Ayperi'yi incitmenin daha kolay olacağını biliyordum, diğer kadınlardan daha ürkek, daha kırılgan, daha naif ve onlardan daha tuhaftı. Ağzımdan çıkan her şeye daha çok dikkat etmem gerektiğini hissediyordum, Ayperi'nin neye üzüleceğini kestirmem mümkün değildi, ama biliyordum ki o duyguları çok iyi gizleyebiliyordu. Üzüldüğünü göstermemek için hiç susmadan konuşuyor, normalden daha fazla saçmalıyordu. Bunu bir de heyecanlandığında yapıyordu. Onu anlamam o kadar zordu ki! Aklından neler geçtiğini deli gibi merak ediyordum, her yanını acıtırcasına okşamak istiyordum ve zaman hiç akmasın istiyordum.

Yarın olduğunda gerçekliğe dönmeyi, Ayperi'yi kollarımdan çıkarmayı hiç istemiyordum.

Tam bir şerefsizdim.

"Ne? Nasıl yani? Ne demek ki o? Şerefsiz derken? Sen şerefsiz değilsin ki. Sen..."

Elimi ağzına dayayıp susturdum onu. Söylediklerimin arasında takılması gereken yer orası değildi, ama elbette hiçbir şey onunlayken normal gitmezdi.

Bedenini bir makara gibi çevirip yüzüme bakmasını sağladım. Bal rengi gözlerinden başka hiçbir şey göremiyordum. Onlar da heyecanla dönüp duruyorlardı, göğüs kafesi artık hızla inip kalkıyordu. Gözlerine baktığımda erkekliğimin heyecanı sönerken kalbim çarpmaya başlıyordu. Kendime hakim olamayarak ellerimi başının iki yanına dayadım ve alnını öptüm. Ona karşı sadece arzu duymadığımı elbette biliyordum. Sadece bu göz ardı etmek istediğim tek şeydi. Dengesiz biri gibi davrandığımı biliyordum ve öyleydim de. Ayperi beni afallatıyordu, adeta yaşama dengemi bozuyordu. Onu kaçırırken hesap ettiğim bunlar değildi. Ben sadece babasına ders vermek istemiş, ifadesini düzelteceğini ummuştum. Adamın ölü numarası yaptığını nereden bilebilirdim ki? Kantincinin kızını kaçırabilmemin tek yolu bunu aniden yapmaktı, çünkü bu bana göre değildi. Ben kimsenin kızını veya bacısını kaçıramazdım. Ben hiçbir kadını kaçıramazdım, o zaman gözlerimin önünden ne annem ne de kardeşim giderdi. Ama babamı kurtarmak için bunun mantıklı bir fikir olduğunu düşünmüştüm, başka türlü Kantinci'yi ikna etmem mümkün değildi. Tabii ki hiçbir şey normal gitmedi, bunu hesap etmem de mümkün değildi, çünkü Ayperi gibi bir insanın var olabileceğini nereden bilebilirdim?

Babamı hapse attıran adamın kızı beni kendine hapsetmişti. Bana ayıcık deyip duruyor, baş rengi gözlerini gözlerimden hiç ayırmıyor, bebek masumluğu ve ona tezat kadınlığıyla her daim yanımda bitiyordu.

Ve beni kendine aşık ediyordu.

Ne yaptığımı bilmiyordum, kesinlikle. Mesela şu anda dudaklarına doğru eğilmem de neyin nesiydi? Ellerimi saçlarının arasına sokmam?

Beynimdeki nöronlar bir bir isyan ederken hiçbirini umursamadım. Dudaklarımı dudaklarına değdirdiğim anda içime işleyen sıcaklık ve şeker tadı her şeyi sessize almıştı. Ben şerefsiz ve güvenilmez bir adamdım, ama Ayperi dünyanın en leziz kadınıydı. Sevilmek için yaratılmıştı ve ben onu öperken sadece onu sevmeyi seçecektim.

Bal AyısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin