Kısa süreden sonra tekrar merhabalar :) Olaylar biraz yavaş ilerliyor bunun nedeni ise olaylara hakimiyeti tam olarak size yansıtmak istemem, biraz daha ağır gidecek ama her şey yerine oturunca hızlanacağız inşallah :) Daha fazla ve hızlı yazmaya çalışıyorum ama bu biraz da sizinle alakalı lütfen bölümle alakalı kötü yada iyi yorumlarınızı benimle paylaşın :) Sizlere birkaç sorum olacak;
-Hilal'in ağabeyleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
-Chis ve Hilal nasıl birlikte olacak?
Son olarak lütfen multimedia attığım şarkıyı dinleyin ; Shape of My Heart
Alex'in hiçbir şey yapacağını biliyordum, yapamazdı da zaten. Annemle boy ölçüşebilecek insan belki Niko'ydu, kimi zaman o bile ondan çekinir yerine otururdu.
Burayı sevmiştim en azından İzmir'i, fena değildi. Belki de Atina'yı andıran havası yüzünden böyle düşünüyordum ama gene de kötünün iyisi durumdaydı. Beni asıl korkutan şey ise İstanbul kısmıydı. Orada elim ayağım bağlanacaktı.
Asansörün gelmesiyle dalıp gittiğim o düşüncelerden kurtuldum ve dün yaşanan olayı düşündüm. Kızın yüzü hala hafızamdaydı. Badem gibi gözleri vardı, iri kocaman aynı gece gibi. Sonra uzun siyah saçları ve hafif esmer teni.. Esmerleri sevmezsin dostum diye mırıldandım. Sevmezdim, yada tercih etmezdim diyelim. Tercih meselesi nede olsa.
Aynadan saçlarıma baktım, uzamışlardı, alnıma doğru bir tutamı dökülüyor ve bir kısmı da ensemde toplanacak haldeydi. Sanırım saçlarımı kestirmek için en doğru zamandı. İşte o anda aynada kendi yüz ifademe bakarken asansörün kapısı bir zil sesiyle açıldı ve ben aynada onu gördüm.
Bana puslu bir gece de gelen o kadını, Hil-al, sanırım adı buydu. Kızın üzerinde ki elbise onu bambaşka bir şey yapmıştı, kabul edelim ki esmerlere bir hak tanıyabilirdim. Belki de sadece Hilal'e bir hak veririm. Ayna da gözlerimiz birkaç saniye içersinde birleşti, beni tanımadığı belli eder gibi süzüyordu. Seni tanımıyor, belki de hatırlamıyor. Ona doğru döndüm ve tekrar gülümsedi, ama elini kavramış olan adam beni bekliyordu. O an yalnızca adamı süzdüm ve asansörden inmeme kararı aldım..
"Binmeyecek misiniz?" dedim kendi dilimde ama beni anlamamış olmalılar ki ikisi de yüzüme boş boş baktılar. Adam önce kıza doğru bir şeyler söyledi daha sonra Hilal bana döndü.
"İnecek misiniz?" Akıcı bir dili vardı, İngiliz ve Edebiyatı he? Gülümsedim, yanında ki adamın bu durumdan rahatsızlığı daha çok belliydi ki.
"Hayır"
"Peki.." ikisi de asansöre bindi. Hilal, hala isminden emin olmasam da aklımda kalan isim buydu. Otelin en üst katına bastı ve adam sadece yanan bir kırmızı tuşa bakıp beni şüpheyle süzdü. Şansa bakın ki koskoca İzmir de bana kendi ayaklarıyla gelmişti. Gülmemek hatta kahkaha atmamak için kendimi sıktım. Kızın halini ve tavrını incelerken aslında yanın da ki adamdan pek de hoşnut olmadığını fark ettim. Aniden duran asansörle ikili tekrar bana döndü.
"Siz de mi düğüne geldiniz?" dedi kız gülerek tekrar.
"Evet, yakınlarım.." güzel bir yalan bulamadın mı Chis! Kız bana delirmiş gibi baktı ardından şaşkınlıkla ağzını kapattı.
"Efendim? Yani biz kız tarafındanız ama, siz erkek tarafından falan mısınız?"
"Damadın eski bir ahbabıyım." Dedim paçayı kurtarmak için. Üzerimde ki spor kesim kısa kolluya ardından kot pantolonuma baktı ve kafası karışmış gibi gülmeye devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GAVUR DAMAT (Atos Serisi-1)
Romance"Bırak artık!" diye bağırdım. Canım burnumdaydı, korkudan gözlerimi kocaman açmıştım. O derin yeşil gözleri beni her saniye daha da öldürüyordu, nefes nefese kalmıştım. "Bırakınca gideceksin! Beni bırakacaksın!" "Olması gereken de bu, bu ben değilim...