Mutlu Yılllar

28.5K 1.1K 101
                                    

Herkese mutlu yıllar :) Uzun süreli yokluğuma küçük bir ara ile geri döndüm. Bu gün yılın son günü ve ben doğum günüme rağmen 10 saatir çizim yapıyorum, bilmeyenleriniz için tekrar söylüyorum iç mimarlık öğrencisiyim ve bu hafta benim bir jürim, 8 sınavım var.. 

Bu yüzden de sık sık size geri dönemiyorum, lütfen bana alınmayın kırılmayın benim elimden bir şey gelmiyor. Bu durum önümüzde ki sene daha da vakim hale gelecek ben size şimdiden söylüyorum sadece, çünkü bölüm beklemenin ne kadar kötü ve can sıkıcı olduğunu bende okuyucu olduğumdan biliyorum o yüzden bulabildiğim zamancıklar da bir şeyler yazıyorum. Sizlerin sorularına net bir cevap olacaksa eğer yeni bölümler iki hafta sonra yani 13 ocak cuma gününden sonra daha düzenli gelecek, neden? Çünkü bütlere kalmazsam inşallah bir aylık tatilim var ve o arada Gavur Damat'ı tamamen bitirmeyi ve yeni bir hikayeye başlamayı düşünüyorum. Tahmin etmenize gerek yok canlar, Jessica'nın hikayesine başlayacağım :) Niko daha sonra gelecek :)

Yeni yıl hediyesi küçük bir alıntı olacak, ama hepinizi biraz heyecanlandırmak için paylaşmak istedim, kendinize çok iyi bakın doğum gününde bile çalışan yazarınıza acıyın :)


Kısa Kesit 

Söylediklerimin şokundan hala çıkmamış, sürekli aynı şeyleri tekrarlayıp duruyordu.

"Se-nin kızın var, tanrım kızın var.."

Ağlamaktan yorulmuştum, oturduğum yerde sürekli ileri geri sallanıp duyuyor saçlarımı çekiştiriyordum. Kızımın ne halde olduğunu bile bilmemek canımı yakıyordu. Etimden et koparıyorlardı sanki. Odanın içersin de iki tam tur attığında öfkeli yüz ifadesiyle bana doğru yürüdü.

"Senin bir kızın mı var lanet olası!"

"Evet" dedim, sesimi duyduğundan emin olmak için yüzüne baktığımda yaşadığı şok daha da arttı.

"Lanet olsun!" diye bağırdı ve iki adım geriledi.

"Kimden!" diye bağırdığında masanın üzerinde ki cam vazoyu kafasına doğru fırlatmamak için kendimle savaştım. Hala beni sorguluyordu! Allahım..

"Bu seni ilgilendirmez!" diye bağırdım.

"İlgilendirir!" diye hırladı. Oturduğum yerden bir kaplan gibi kalkıp karşısında dikildim, tekrar elimi göğsüne doğru vurdum ama bu sefer bana engel olmak için bileklerimi sert bir şekilde kavrayıp beni kendisine doğru çekip burnunu burun hizana indirdi. Yeşil gözlerinden alevler çıkıyordu. Yutkundum.

"Kimden dedim!"

"Se-vdiğim adamdan.."

Göz kapaklarını usulca indirirken dişlerinden ses geldi.

"Niye bana geldin o zaman?"

Hadi bakalım, ayıkla pirincin taşını Hilal hanım! İç sesime bir yumruk indirmek istedim. Derin bir nefes alıp ondan uzaklaşmaya çalıştım ama beni daha da kendine çekti, konuşurken dudaklarım titriyordu.

"Elio, o yaptı. Senin yüzünden" dedim fısıltıyla. Bütün suçu ona atamazdım ama can acımdan kime saldırdığımı bilmiyordum. Beni serbest bırakmadan önde son kez gözlerime baktı, bıraktığı gibi bir boşluğa düştüğümü hissettim.

"Kızımı bulmak zorundasın!" dedim tekrar. Beni dinlemiyordu, dinletmesini iyi bilirdim.

"Kızıma bir şey olursa seni asla affetmem!"

"Affettin mi ki hiç? Hiç sordun mu?" Bütün öfkesi banaydı dimi? Her şeyin sorumlusu bendim. Kızımı tek başıma doğurmuştum, ben büyütmüştüm, yalnızdım o yoktu!

"Sorum Allah'ın belası! Cevap mı verdin?"

Cevap vermedi benim öfkem arttı, ona daha fazla katlanamazdım. Her saniye vakit kaybediyordum. Bana yardım etmeyeceği o kadar belliydi ki, yerde duran çantama uzandım.

"Hata bende, sana geldim! Gene beni şaşırtmadın ve yarım bıraktın!"  Arkama dönüp kapıya doğru hırsla yürürdüm ama bir anda havalandım. Belime sarılan iki güçlü kol beni bir kuş tüyü gibi hafifçe havalandırdı ve birkaç saniye içersinde onun kucağında deri kaplı koltuklardaydım.

"Bırak- beni.." dedim hırıltıyla. Yüzünü saçlarıma gömüştü, bırakmayacağını belli ederek daha fazla beni kavradı.

"Chistian!"

"Üç yıl Hilal, üç yıl sonra döndün ve bir kızım var mı diyorsun.."

Nefesimi boşluğa doğru verdim ve onunla savaşmayı bıraktım.

"Bana ona aşık olmadığını söyle, bana sadece bir hataydı de.."

Hiç bir şey söylemedim, ben konuşmadıkça onun huzursuzca atan kalbinin ritmi değişti.

"Her şeye rağmen beni bırakmayacağını söyleyen sendin, beni kanlı ellerimle sevdiğini söyleyen-"

"Sen sevdin mi ki?"

"Sevdim, çok sevdim." Bu bana doğrudan beni sevdiğini söylediği ilk andı, bozamazdım.

"Bir bebekten ne istedin?" hıçkırıklarım tekrar beni ele geçirmişti.

"Anlatacağım, bu sefer sana her şeyi anlatacağım ve sen dinleyeceksin. Benin yargılamadan dinleyeceksin. Kaçmadan.."

Neden burada olduğumu unutmuş onun dalgasına kapılmıştım, elimin tersiyle yüzümü sildim.

"Ben kızımı istiyorum, dahasını değil.."

"Önce kızını bulacağız, sonra ben konuşacağım sonra sen.."

Ben mi? Ben ne konuşacağım ki?

"Bana o adamı anlatacaksın-"

Hala ondan başka bir adamdan çocuk yapabileceğimi düşünmesi canımı sıkmıştı. Tamam der gibi başımı salladığımda beni yavaş yavaş bıraktı.Ondan tamamen ayrılmadan önce sesini işittim.

"Üç yılı konuşacağız Hilal, günahıyla konuşacağız.."


GAVUR DAMAT (Atos Serisi-1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin