"Sakinleş hadi.."
"Bak sen böyle dolandıkça elimize bir şey geçmiyor, sana bin defa dedim o deliye güvenme diye!"
Gonca koyu kahve koltukta bana olan öfkesini kusuyordu. Onun patlayacak biri vardı, ben kime derdimi anlatayım. Kızım yoktu!
"Kızım yok diyorum sana Gonca! Bebeğimi aldı benden!"
"Sesini duymuşsun işte, ona bir zarar vermemiş-"
"Henüz!" diye bağırdım. Ses tellerim acıyordu, hiçbir odaya sığamıyordum. Kızımı görmeden onu kucaklamadan kendime gelemeyecektim.
"B-enim, gitmem lazım. Kızımı bulmam lazım"
"Nereye gidiyorsun, delirdin mi sen? Elio Chistiandan daha güçlü olduğunu söyleyen sen değil miydin? Nasıl bulacaksın Nil'i?" Gonca beni engellemek için ayağa kalmış vaziyette beni engellemeye yeltenince gerilen sinirlerim hücrelerinin hucmüyle ona saldırdım.
"NE YAPAYIM HE! Bebeğim yok diyorum sana Gonca, kızım yokk!" Sesim git gide hıçkırıklarıma karıştı ve olduğum yere düştüm, bebeğimi kaybetmiştim..
"Tamam, geçecek.. Sakinleş, bulacağız cimcimeyi.."
"Ya- ya bulamazsak! Ben, ben ölürüm Gonca!"
"Hayır, bulacağız Hilal."
Bir süre daha akrebin yelkovanla olan savaşını seyrettim. Zaman geçmiyor, benim mide bulantım daha fazla artıyordu. Polise gidemezdim, eğer bu hatayı yaparsam kızımı bir daha bana göstermezdi. Korkudan sindiğim köşemde Gonca'nın sesiyle kendime geldi.
"Hilal belki onu aramalısın-"
"HAYIR!" Diye karşı çıktım. Onu arayıp ona minnet etmeyecektim.
"Nil sadece senin kızın değil, sonuçta o da babası-" Gonca ona attığım bakışla susup köşesine sindi. Öfkeyle gözlerimi açıp kapattım, sol elimi göğsüme doğru vurdum.
"BENİM! Anlıyor musun o benim bebeğim, benim kızım! Kimsenin değil, onu asla onunla paylaşmayacağım, ben doğurdum onu ben baktım!"
"Nil'i bilmesi gerekiyor, sonsuza kadar ondan kaçamazsın. Nil eninde sonunda babasını isteyecek-"
"İstemeyecek, ona ben yeterim."
"Yetmeyeceksin Hilal, sen de biliyorsun. Ara onu ve, ve her şeyi anlat. O deli sana üç gün müddet verdi, sonunda pişman olacağın şeyler yapıyorsun."
Öfkeyle ellerimi saçlarıma geçirip çekiştirdim. Saç tellerimin tenimden ayrılmış gibi acısını bir süre hissettim. Aramayacaktım, bir yolunu bulup Elio'yu ikna edebilirdim onunla bir anlaşma bile imzalardım. Yeter ki bebeğimi bana geri versin.
"Ke-rem, Kerem annenin fenalaştığını söyledi.." Gonca konuştukça ben daha da fena oluyordum.
"Geliyorlarmış, sanrım babanda.."
Babam mı? Yaşadığım şokla ona baktım, bunca karışıklığın arasında bir de bu vardı? Üç kişilik koltukta cebin pozisyonunda yatıyordum, elimde Nil'in pasta yaparken sürekli giydiği pembe şeker desenli askılı tşört vardı. Ağlamaktan gözlerim acıyordu ama ben her burnumu kızımın bebeksi kokusuna sürsem hıçkırırlarım artıyordu. Gonca bana hazırladığı papatya çayını içmemiştim. Bana aç karna vermemesi gerekse de zorla sakinleştirici vermişti ve istemeye istemeye kabul etmiştim. Bir süre sonra sinir uçlarımın uyuştuğunu, daha az düşündüğümü hissettim. Göz kapaklarımın ağırlaştığını hissettiğimde duyduğum uğultuların hayal olup olmadığından emin değildim. Saçlarımı okşayan adam benim üç senedir görmediğim babam olmazdı değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GAVUR DAMAT (Atos Serisi-1)
Romansa"Bırak artık!" diye bağırdım. Canım burnumdaydı, korkudan gözlerimi kocaman açmıştım. O derin yeşil gözleri beni her saniye daha da öldürüyordu, nefes nefese kalmıştım. "Bırakınca gideceksin! Beni bırakacaksın!" "Olması gereken de bu, bu ben değilim...