Söylediklerimin şokundan hala çıkmamış, sürekli aynı şeyleri tekrarlayıp duruyordu.
"Se-nin kızın var, tanrım kızın var.."
Ağlamaktan yorulmuştum, oturduğum yerde sürekli ileri geri sallanıp duyuyor saçlarımı çekiştiriyordum. Kızımın ne halde olduğunu bile bilmemek canımı yakıyordu. Etimden et koparıyorlardı sanki. Odanın içersin de iki tam tur attığında öfkeli yüz ifadesiyle bana doğru yürüdü.
"Senin bir kızın mı var lanet olası!"
"Evet" dedim, sesimi duyduğundan emin olmak için yüzüne baktığımda yaşadığı şok daha da arttı.
"Lanet olsun!" diye bağırdı ve iki adım geriledi.
"Kimden!" diye bağırdığında masanın üzerinde ki cam vazoyu kafasına doğru fırlatmamak için kendimle savaştım. Hala beni sorguluyordu! Allahım..
"Bu seni ilgilendirmez!" diye bağırdım.
"İlgilendirir!" diye hırladı. Oturduğum yerden bir kaplan gibi kalkıp karşısında dikildim, tekrar elimi göğsüne doğru vurdum ama bu sefer bana engel olmak için bileklerimi sert bir şekilde kavrayıp beni kendisine doğru çekip burnunu burun hizana indirdi. Yeşil gözlerinden alevler çıkıyordu. Yutkundum.
"Kimden dedim!"
"Se-vdiğim adamdan.."
Göz kapaklarını usulca indirirken dişlerinden ses geldi.
"Niye bana geldin o zaman?"
Hadi bakalım, ayıkla pirincin taşını Hilal hanım! İç sesime bir yumruk indirmek istedim. Derin bir nefes alıp ondan uzaklaşmaya çalıştım ama beni daha da kendine çekti, konuşurken dudaklarım titriyordu.
"Elio, o yaptı. Senin yüzünden" dedim fısıltıyla. Bütün suçu ona atamazdım ama can acımdan kime saldırdığımı bilmiyordum. Beni serbest bırakmadan önde son kez gözlerime baktı, bıraktığı gibi bir boşluğa düştüğümü hissettim.
"Kızımı bulmak zorundasın!" dedim tekrar. Beni dinlemiyordu, dinletmesini iyi bilirdim.
"Kızıma bir şey olursa seni asla affetmem!"
"Affettin mi ki hiç? Hiç sordun mu?" Bütün öfkesi banaydı dimi? Her şeyin sorumlusu bendim. Kızımı tek başıma doğurmuştum, ben büyütmüştüm, yalnızdım o yoktu!
"Sorum Allah'ın belası! Cevap mı verdin?"
Cevap vermedi benim öfkem arttı, ona daha fazla katlanamazdım. Her saniye vakit kaybediyordum. Bana yardım etmeyeceği o kadar belliydi ki, yerde duran çantama uzandım.
"Hata bende, sana geldim! Gene beni şaşırtmadın ve yarım bıraktın!" Arkama dönüp kapıya doğru hırsla yürürdüm ama bir anda havalandım. Belime sarılan iki güçlü kol beni bir kuş tüyü gibi hafifçe havalandırdı ve birkaç saniye içersin de onun kucağında deri kaplı koltuklardaydım.
"Bırak- beni.." dedim hırıltıyla. Yüzünü saçlarıma gömüştü, bırakmayacağını belli ederek daha fazla beni kavradı.
"Chistian!"
"Üç yıl Hilal, üç yıl sonra döndün ve bir kızım var mı diyorsun.."
Nefesimi boşluğa doğru verdim ve onunla savaşmayı bıraktım.
"Bana ona aşık olmadığını söyle, bana sadece bir hataydı de.."
Hiç bir şey söylemedim, ben konuşmadıkça onun huzursuzca atan kalbinin ritmi değişti.
"Her şeye rağmen beni bırakmayacağını söyleyen sendin, beni kanlı ellerimle sevdiğini söyleyen-"
"Sen sevdin mi ki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GAVUR DAMAT (Atos Serisi-1)
Romance"Bırak artık!" diye bağırdım. Canım burnumdaydı, korkudan gözlerimi kocaman açmıştım. O derin yeşil gözleri beni her saniye daha da öldürüyordu, nefes nefese kalmıştım. "Bırakınca gideceksin! Beni bırakacaksın!" "Olması gereken de bu, bu ben değilim...