Yağmur birbiri arkasına sığınarak iniyordu pencereme. Soğuk rüzgarı tenimde hissediyordum. Yaz yağmurları az ve nadir yağardı ama sanki bugün gök delinmişti benim için. Bana öfkesini kusan sadece tabiat değil kızımdı. Bana küskün olduğunu belli edercesine poposunu bana doğru dönmüş şekilde uyuyor numarası yapıyordu. Babasıyla arasına girdiğim için kızgındı.
"Üzme beni annecim." Çakan şimşekle geriledim ve arkama döndüm. Yağmur daha fazla şiddetini arttırmıştı. Karanlık odamı aydınlatan sokak lambasından arka yüzüme baktım. Camda ki yansım aslında gerçeğimdi. Orada ağlamaktan gözleri kocaman olmuş bir kız çocuğu vardı. Kucağında yalnızlık, saçlarında ayrılık. Her şeyim bir yanaydı. Nil bile beni görmek istemiyordu. Gonca'nın gönderdiği bavulu dahi açmamıştım. Sakince yataktan kalktım emin adımlarla yerde ki büyük siyah bavula ilerledim. Gök gürültüsünü andıran ses beni daha fazla ürkütüyordu. Nil odada ki varlığımı hissettiği için gayri rahat bir şekilde durabiliyordu.
Bavulu yamacıma doğru çekerken zorlanmıştım. Fermuarını açmamla karşımda sarı renkli yağmurluğum göründü. Sanki evren bana mesaj yolluyordu.
"Güzel" dedim sakince. Burnumu çekip tekrar ayaklandım. Hızlıca üzerimi değiştirdim. Yerde duran küçük el çantasına telefonu attığım gibi Nil'in dibinde bittim.
"Hadi annecim"
Nil bana dönmeyip aksine daha fazla yüzünü yastığa doğru gömdü. Onu kucaklamaya çalışınca da bastı çığlığı.
"Ya!! Gelmicem!"
"Gitmemiz gerekiyor ama, yorma beni.."
Nil ile olan küçük boğuşmamız da ben kazanmıştım. Annemler teyzemlere gittikleri için evde sadece Kerem vardı. Onu atlatmak kolaydı. Aldığım karardan dönmeden bu işi sonlandırmalıydım.
"Anahtarları ver!" dedim sert bir tonda. Bana salak salak baktıkça daha fazla sinirlendim.
"Ver arabanın anahtarlarını!"
"Kızım kaçmanın da bi üslubu var ya ne o öyle göze sokarak falan"
"Kaçmıyorum, yarım kalan şeyi bitireceğim!"
"Abisi, sen bu kafayla kızı da kendini öldürürsün. Ben bırakırım nereye istersen seni"
"Abi!"
"Yürü başımın püsküllü belası! Ulan senin yüzünden evde kaldık, anam Gonca meselesine fazla da takılmadan babama anlattı zaten, yürü hadi!"
Kerem deri ceketini omzuna doğru attırdı. Ayakkabıları giyme konusunda küçük bir aksaklık yaşayınca Nil'i kucağımdan aldı.
"Ben tuttum onu"
"Tamam."
Şemsiyeyi açıp onlara doğru uzattım. Bahçe kapısına kadar ıslansam sıkıntı olmazdı sanırım. Arabaya ilk binen ben olmuştum, Kerem Nil'i kucağıma doğru bıraktı. Nil hala benimle küstü.
"Nereye?"
"Konak" dedim sakince.
"Sen ciddisin yani bitirme konusunda?" Aynadan beni süzüyordu, doğrudan başımı sallayıp iç çektim.
"Ben babamı ikna edemeyeceğim daha fazla olay çıkmadan bitsin."
Üç yıldır yaşabiliyorsam demek ki tekrar yaşayabilecektim. Başımı cama doğru yaslayıp birbirine karışan yağmur damlarlarını takip ettim.
"Onlar bile bir biz değiliz.." dedim sessizce.
Yolda beni iki kere arayan Alex'e onun yerini sormuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GAVUR DAMAT (Atos Serisi-1)
Romansa"Bırak artık!" diye bağırdım. Canım burnumdaydı, korkudan gözlerimi kocaman açmıştım. O derin yeşil gözleri beni her saniye daha da öldürüyordu, nefes nefese kalmıştım. "Bırakınca gideceksin! Beni bırakacaksın!" "Olması gereken de bu, bu ben değilim...