Merhabalar, canlarım cananlarım. Açtık değil mi arayı? Maalesef ki evet. Beni bilirsiniz bekletmeyi hiç sevmediğimden ardarda bölümler atardım. Sanırım hayat koşularıda beni pek sevmedi arayı açtırdı lakin final öncesi bölümüyle sizlerleyim. Bunu düşündüğüm de yüreğim acıyor gözlerim doluyor ama hayırlısı.
Sizin hepinizden Allah razı olsun. Bana o kadar güzel destejler verdinizki yazsam yazamam, çizsem çizemem. Zaten varlığınız başlı başına bir mutluluk sebebi. Teşekkür ederim! :D
Yeni okuyucularım var, ne varki henüz kendileriyle tanışamadım onlara en bolundan sevgiler göndermek istiyorum. :))))
Bu bölüm, Bölüm Parçası bölümünün devamı niteliğinde. İnşAllah kitabı düzenlerken birleştireceğim bu kısmıyla. -daha öncede ni bölüm gelince kendisini yok edecek alıntı demişim silmemişim ondan diyorum bu kadar inşAllahı :D e bide nasibi var bu işin-
Özleşen acemi yazarın hali başka oluyor şimdi buraya bir bölüm uzunluğunda sohbet ederdimde sizi sıkmak istemiyorum :D. Uslu bir yazar olup sizi bölümle baş başa bırakıyorum.
Bir sonraki bölüm final. Bunu yüz defa hatırlatıyorum farkındayım ama içimde hem buruk bir sevinç hemde affedersiniz ama hönkürerek ağlamak isteyen bir öküz oturuyor.
Neyse tamam gidiyorum ben! :)))
Güntaç Özdemir - Benimle Yan
******
Kays yeni açtığı mendil paketinden bir mendil daha çıkardı. "Geldik sayılır, ağlama artık." Yol aldığımız takside hıçkırıklarımın arasından konuşmaya çalıştım. "Allah'ım, Ya Rabb'im! Vücudumun kaçta kaçı suydu tam olarak hatırlayamasamda artık sıfır olduğundan eminim. O kadın bana mehter taktiği derken iki ağlayıp bir gülmekten mi bahsediyordu? Hayat beni neden yoruyorsun? Madem çok günah, oyunu sen bozuyorsun..."
Kays ağzıma elini bastırıp kafamı kendi göğsüne yasladı. "Karakola son on metre." dedi dinlendirici bir tınıyla. Çok geçmeden takside durmuştu. Kays beni kapıdan çıkardıktan sonra uzun uzun gözlerime baktı.
"Ne var?"
Dudaklarını yalayıp derin bir nefes verdi. "Taksi parasını ben ödeyeceğim, değil mi?" Üfleyerek taksinin yanından uzaklaştım. Koyun can derdinde, kasap et... Hatta kasap bile değil! Koyun can derdinde, müşteri hizmet...
Çok geçmeden Kays yanıma geldi. "Ben ödedim dert etme. Sonuçta iyi günde, kötü günde diyeceğiz."
Ona yandan bir bakış attım. "Normal şartlar altında son cümlene büyük heyecanlar yapıp uçuk hayaller kurardım. Gel gör ki kuramıyorum. Neden diye sormak isteyeceksen, telaş etme cevaplarım. Ne demiştim. Normal şartlar altında. Peki şuan normal şartlarda mıyız? Ben gene cevaplayabilirim. Hayır!"
"Sanki çok mu konuşuyorsun?"
"Sinirimi bir yerlerden atmaya çalışıyorum."
Karakolun merdivenlerini tırmanıp, telsiz seslerinin yankı yaptığı koridorlardan geçtik. Bir kaç kapı geçtikten sonra Müdür Ahmet Necdat Eslen yazılı kapının yanına geldik. Aklıma düşen anıyla hafifçe Kays'a baktım. O da aynı anda bana bakıp hafifçe güldü.
"Gülme, keserim!"
"Dam üstünde un eler..." Dişlerimi birbirine bastırıp Kays'ın bacağına sert bir tekme attım. "Mazi kalbimde yaraysa, unut artık ne varsa hodbin. Bana geçmişi deştirtme."
Kays gülerek kapıyı çaldı. Burada dünyanın en mutsuz insanı olmaya aday adayıyken kendileri gülüyordu. Ying-yang gibiydik.
Gelebileceğimiz söylendiğinde Kays kapıyı araladı. Karizmasından ödün vermeyen tanıdık simalı polis amiri gülümsedi. "Oo, Kays."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hodbin Derler (TAMAMLANDI)
Humor"Hayat bitmeden gülmek lazım, hodbin." Yataktan kalktığını hissettim. "Dikkat et. Gülme limitini dolduruyorsun ve bunları acı çekerek ödeyeceksin." "Uyumak enerjimizi doldurduğu gibi limitlerimizi boşaltıyordur belki. Uyu ve gör." Karşımdaki koltuğa...