Sabahın köründe alacaklı gibi çalan kapıya sinirle gözlerimi açtım. Alacaklım da yoktu orası ayrı bir mesele. Telefonu kaldırıp ekrana baktığımda saat beşi çeyrek geçiyordu. Gün bile ışımamışken hangi 'ileri zekalı' eve gelmişti.
Yataktan kendimi atıp ayağı kalktım. Kapı deliğinden bakmadan kapıyı açtım.
"Bu kapıyı insan gücüyle kıramazsın. Çekiç vereyim mi?" Karşımda sabah sabah evimde ne halt ettiğini bilmediğim Figen, sanki sabahın beşinde değilmişiz gibi neşeyle cıvıldadı. "Günaydıııın!" Cırtlak sesine hızla yüzümü buruşturdum.
"Figen sabahın köründe ne halt ediyorsun bilmiyorum ama daha gün aydın değil. Hem anahtarın nerde senin? Niye öküz gibi çalıyorsun kapıyı!" Son cümlem apartmanı inletirken karşı tarafın kapısı açıldı.
"Ne oluyor yaa?"
Yıldırım eli ile gözünü ovuşturmayı bırakıp bana baktı. Sonra uyku mahmurluğu ile gözleri Figen'i gördü. Yavaşça ağzı açıldı. Gözleri büyüdü, küçüldü ve tekrar büyüdü. Sonra kafasını üstüne çevirdi. Pijamaları ile kendini dışarı atmıştı. İşin tuhaf tarafı pijamaları Ninja kaplumbağalarlıydı. Hızla geri eve girip kapıyı kapattı.
Figen ile göz göze gelip kahkahayı patlattık. Sen dün havalı havalı saçlarını yatır bugün kapıya ninja kaplumbağalı pijamalar ile çık. Ama ben gülerim...
Gülmeyi zorlana zorlana kestiğimde derin nefesler aldım. "Figen anahtarın nerde? Kayıp mı ettin!",
"Saçmalama sen uyan diye..."
Kalkan tek kaşım,
"Yani sanırım sen uyan diye."
Belime giden elim,
"Belki böyle küçücük, mini minnacık kaybetmiş olabilirim."
"Figeeeen, bu kaçıncı!" sesim tekrar apartmanı inletmişti. Üst taraftan kapı açılma sesi geldi.
"Yeter ama kızlar! Nöbetten geldim saygı biraz." Figen dudağını dişlerken seslendim. "Affedersin Ahmet Abi." Kapının geri kapanma sesi geldiğinde başka bir kapı açıldı.
"Yeter be! Saatten haberiniz var mı? Ciyak ciyak tepemde." Alt komşum Sergen'di. Ben taşındığımda biraz atışmışlığımız vardı. Yani pek anlaşamazdık. Ama haksız da değildim. Benim gibi yaş takıntısı olan birine abla dedi. Hem de benden büyüktü. Bilerek yaptığını biliyordum. Ama bu üstüne atlayıp saçlarını yolmamam için bir sebep değildi. Sonra o, belinden silahını çıkardı. Neyse o kısımlar pek önemli değil...
Nerden geldiğini bilmediğim bir cesaret ile Ahmet abi uyanmasın diye fısıltıyla bağırdım. "Sen sus be, mafya bozuntusu!"
"Getirtmeyin beni oraya." dedi öküzaleyhisselam.
Figen merdiven tırabzanlarına dayanarak bağırdı. "Ay ne olur gel, sabah kahveni içersin. Osmanlıdan, OKKALI!" İnanın bizde deli cesareti vardı. Hayır, Figen ile ben miydik 'üstün zekâlı' kızlar?
"BEKLEYİN LAN!" Kükreme etrafı inletirken eş zamanlı zelzele misali apartmanı sallayan adımlar duyuldu. Figen korkuyla yanıma kaçarken ikimizde göz bebeklerimize kadar titriyorduk. Sergen'in başı merdivenlerde hızla yukarıya çıkarak belirdi. Oysaki her şey bana ağır çekim gibi geliyordu. Önce dik başı, sonra iri gövdesi, sonra... Sonra karşı tarafın açılan kapısı...
Sergen Figen ile benim üzerime yürürken karşıdan çıkan Yıldırım, adı hızıyla araya girdi. Elleriyle adamın omuzlarından sertçe ittirdi. "Hayırdır birader?" dedi sayın 'bütün hayatımı bu kızlara korumaya adadım' bey.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hodbin Derler (TAMAMLANDI)
Humor"Hayat bitmeden gülmek lazım, hodbin." Yataktan kalktığını hissettim. "Dikkat et. Gülme limitini dolduruyorsun ve bunları acı çekerek ödeyeceksin." "Uyumak enerjimizi doldurduğu gibi limitlerimizi boşaltıyordur belki. Uyu ve gör." Karşımdaki koltuğa...