Ay tansiyonum düştü. Tövbe Yarabbi, ben yaşadım sanki. Şarkıyla bölüm yazmanın zararları.
10K'yada pek mi az kalmış! Yeni okuyucuklar mı katılmış! MaşşAllah, subhanAllah :D Der gün teyzesine bağlarım :D
Lakin feci bir bölümdü, ne tuttuysam içimde... Şaka yükselmesin beklentiniz sonra erişemem kötü gelir :D
@mavinist35 çok yaşa kuzu çok ve hayırlı yaşa!!!! :)))))))
Upuzuuun bir bölüm!!
Candan Erçetin - Git
********
Kafamı kaşıyarak yatakta sağa döndüm. Komidinin üzerindeki telefonumda saatin altı buçuk olduğunu görünce yataktan fırlayıp lavaboya koştum. Lavabonun kapısını açacakken duraksadım. İşten atıldığımı unutmanın verdiği hayal kırıklığıyla yatağıma döndüm. Yorganıma iyice sarıldığımda birkaç göz yaşı yanaklarımdan süzüldü.
Bu ülkede ileri zekalı olmanız bir işe yaramıyordu. Tecrübeniz yoksa, sınıfta kalırsınız! Eğer yeni bir iş bulamazsam annem beni geri Antalya'ya çağırır ve iki aya kalmadan evlendirirdi. Bunun olmasını istemiyordum. Üstelik başka birine karşı bir başka şekilde beslediğim yine plotonikçe hisler...
İçimde kocaman bir boşluk vardı. Tam göğsümün ortasında hissettiğim duygusal bir acı. Her gelen oyuğu biraz daha genişletiyordu. Bense o dipsizleşmiş uçurumun ucunda durmuştum. Eğer birisi, beni iterse yok olacaktım. Yere çakılacağımı zannetmiyordum, aksine sonsuza dek bu boşlukta hapsolacaktım. Benim yaptığımsa ne bu uçurumun kenarından koşarak uzaklaşmak ne de uçuruma atlamaktı. Ucunda durmuş, birinin beni çekip almasını ya da arkama tekmeyi basmasını bekliyordum.
Ama ben uçurum kadar dipsiz bir yalnızlığa sahip gibiydim. Ulaşılmaz... Mükemmellik adına bir ulaşılmazlık değil. Artık yavaş yavaş türeyen ulaşılamazlık.
Hıçkırıklarımın arasında duyduğum telefon sesiyle elimi tekrar komidine attım. Kays'ın aradığını görünce doğrularak göz yaşlarımı sildim. Boğazımı temizledikten sonra gülümsemeye çalışarak telefonu açtım.
"Balım?"
"Efendim Kays?"
"Uyuyor muydun?" Elimin üzerine dayanıp kafamı geriye attırdım. "Evet."
"Belli, sesin biraz garip geliyor." Tekrar boğazımı temizledim. "Ne oldu?"
"Hazırlanıp kapının önüne çık. On dakikan var." Telefon kapanırken şaşkınca ekrana baktım. "Allah razı olsun ya. Beş deseydin ne yapardım?" Gözlerimi devirerek yataktan kalktım. Siyah yüksek bel pantolonumu ve beyaz tişörtümün üzerine kırmızı boleromu giydim. Saçlarımı hızla taradım. Her ne kadar tarasamda dalgalı kalmaya devam edince iki yanıma salık bıraktım. Hafifçe kızarıp şişmiş göz altlarıma acıyarak baktım. Boleromun cebine cüzdanımı, telefonumu ve kulaklığımı attıktan sonra evden çıkmak üzere ayakkabılarımı giydim.
Apartmanın sokağa açılan kapısından çıkmamla önümdeki okul servisinin kornaya basması bir oldu. Yerimde sıçrarken şoför koltuğuna oturmuş Kays'a bakakaldım. Penceresini indirip gülümsedi.
"Ciddi olamazsın."
"Bugün pazartesi ve çocukları götürmemiz gereken lanet bir okul var. Atla bakalım." Servisin yan tarafına dolanarak otamatik kapıyı açmasını bekledim. İçerisine binip ön koltuğa geçtiğimde bana kısa bir bakış attı.
"İyi misin? Gözlerin...." Sözünü hızla bölerek gülümsedim. "Gece güzel bir film vardı. Uykusuz kaldım." Anladığını belli edercesine kafasını salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hodbin Derler (TAMAMLANDI)
Humor"Hayat bitmeden gülmek lazım, hodbin." Yataktan kalktığını hissettim. "Dikkat et. Gülme limitini dolduruyorsun ve bunları acı çekerek ödeyeceksin." "Uyumak enerjimizi doldurduğu gibi limitlerimizi boşaltıyordur belki. Uyu ve gör." Karşımdaki koltuğa...