** Fice adını veren şarkıyla dinlemeniz daha iyi olacaktır. İyi okumalar ^^ **
Aynanın karşısında kendime son kez bakıp, saçlarımı düzelttikten sonra derin bir iç çekip mutfağa indim.
Yeni bir yıl, yeni bir işkence bugün itibari ile tekrar başlıyordu. Aslında teknik olarak hiç bitmemişti ki bu da işkence gibi geçen dönemin işkence gibi yazı demekti.
"Kahvaltın hazır, bebeğim." Mutfağa girdiğimde annem her sabahki gibi beni güler yüzle karşılamıştı.
"Teşekkürler, anne." Aynı sıcaklıkla söyleyip yerime geçtiğimde babam elindeki gazetesini masaya sertçe bırakıp, sinirli bir şekilde karşıma oturdu. Neden sinirli olduğunu düşünmeme dahi gerek yoktu çünkü sebebini biliyordum. Sadece ben de değil, tüm ailem, mahalledeki komşularım, arkadaşlarım, okuldaki herkes hatta abartısız sokak hayvanlarının bile haberi vardı. Bu konuda ciddiydim.
"Yine gelmiş şu deli çocuk. Luhan, bak bir gün elimden kaza çıkacak bilesin." Babamın dediği şeyden sonra yüzüne ruhsuzca baktım. Klasik bir sabah muhabbetiydi bizimki. Her sabah babam onu döveceğini söyler, ben ise görmezden gelmesi konusunda ikna ederdim.
"Baba, sadece görmezden gel."
"Gelebileceğim türden değil. Her gün aynı şeyler... Ya ben döverek kovalayacağım ya da polisi arayacağım."reçelli ekmeğimi ağzıma teptikten sonra yarı dolu ağzımla mırıldandım.
"Umursamayacaktır. Yeniden gelir, o yüzden görmezden gel. Zararsız nasılsa sadece bekliyor."
"Sana bir şey yapmıyor, değil mi?" Yapıyor muydu? Teknik olarak, hayır ama aslında çok fazla şey yapıyordu. Son bir yıldır bela gibi başımdaydı. Yine de babam tarafından dayak yemesini isteyecek kadar acımasız biri olamazdım.
"Hayır, baba. Dedim ya tamamen zararsız." Tabağımdakileri bitirip meyve suyumu da kafama diktikten sonra ayağa kalkmıştım.
"Ben okula gidiyorum."
"Seni bırakmamı ister misin?" babam sorduğunda başımı olumsuz anlamda salladım. Yürüyerek gitmek istiyordum çünkü. Mutfaktan çıkıp kapının önüne geldiğimde spor ayakkabılarımı ayağıma geçirip evden çıkmıştım.
Evden çıkar çıkmaz karşılaşacağım şeyi elbette biliyordum ama yine de belki aynı şekilde olmaz diye ummadan edemiyordum. Ve tam da beklediğim gibi buradaydı. Bu çocuk beni hiç hayal kırıklığına uğratmıyordu.
Başımı kapının önünde duran onun olduğu tarafa hiç çevirmeden direk sola doğru sapıp hızlı adımlarla ilerlemeye başlamıştım. Ben kaldırımdan yürürken yanımdaki araba da benimle aynı hızla gidiyordu.
"Luhan! Atla hadi beraber gidelim." Konuşmayıp adeta şakıdığında kısa bir an ona bakıp tekrar önüme döndüm. Bu onun ve benim için hayır demekti, bunu biliyordu ama hayır kelimesinin anlamını bildiğinden şüpheliydim.
"Ya, Lulu binsene! Bugün hava biraz serindi ve ben de sırf sen üşüme diye babamdan arabasını aldım. Hadi..." Sonunda çocuk gibi sesini çıkardığında bıkkınlıkla iç çektim.
"Daha önce hiç arabana bindim mi?" ben bunu söylerken o çoktan arabadan inip yanımda ilerlemeye başlamıştı bile.
"Imm... Binmedin..." Dudaklarını büzüp mırıldandığında yapmacık bir şekilde gülümsedim.
"Evet, binmedim. Şimdi de binmeyeceğim. O yüzden boşuna ağzını yorma." Küçük bir çocuk gibi omuzlarını düşürüp arabanın kapısından içeriye girmeden önce son kez sormuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CRAZY IN LOVE
Fanfiction"Sehun, böyle yapma. Beni sevmenle ilgili olan düşüncelerimi biliyorsun." "Biliyorum. Beni sevmeyeceğini de biliyorum. Ama senden zaten beni sevmeni beklemiyorum, Luhan. Bana karşılık vermeni, denemeni ya da bir şansını da istemiyorum. Yani... Elbet...