Sehun, sabahki tehdit olayından sonra öğleden sonraya kadar hiçbir derse girmemişti. Sürekli devamsızlık yapıyor, girdiği derslerde ise dinlemek yerine uyuyordu. Bu gidişle son senesinde sınıfta kalacaktı ve ben bu durumdan çok korkuyordum. Eskiden her ne kadar benimle uğraşmaktan ne ara ders çalıştığını bilmesem de bakıldığında oldukça başarılı bir öğrenciydi Sehun. Zaten bu yüzden de kimse ona benimle ilgili uyarılarda bulunamıyor sadece işlerini yapıyorlardı.
Öğleden sonraki dersin ise beden eğitimi olması nedeniyle sadece futbol takımında olanlar salonda kalmıştı ve diğerleri olarak biz ise bahçede takılıyorduk. Aslında geçen sene ben de futbol takımında olsam da bu sene girmek için fazla yorgun ve üşengeçtim.
Yine de hocanın beni her zaman takıma alacağına dair söylediklerinden sonra kafa dağıtmak için katılmaya karar vermiştim. Ve bunu da bahçede oturduğumuz 15 dakika içinde düşündüğümden Kris'in yanından kalkıp salona doğru yürümeye başladım.
"Luhan, nereye?"
"Spor salonuna, baba..." Kris'in sorusunu cevaplayıp dil çıkardığımda o da bana aynı şeyi yapmıştı. Ve ben de ona yeniden dil çıkardığımda Kris de karşılık olarak dilini sonuna kadar ağzından dışarıya doğru sarkıttı.
"Yeter! Sizin dillerinizi izlemek zorunda değiliz biz!" Yixing bağırdığında ona hak vermiştim çünkü bu konuda Kris ile sürekli inatlaşırdık. Eğer bir kez birimiz dil çıkardıysa ya da vurduysa biri bizi ayırana kadar buna devam ederdik. O yüzden Yixing'in bu çıkışı oldukça gerekliydi.
Başımı sallayıp Yixing'i onayladıktan sonra Kris'in arkamdan 'kaybettin, korkak' dediğini duysam da umursamayıp sadece gülümsemiş ve Salona doğru ilerlemiştim.
Kapıyı açıp hocayla konuşmak adına içeriye girdiğimde gözlerim hocadan önce siyah saçlı, uzun boylu ve geniş omuzlu birini aramıştı. Ve daha önce söylememiştim, değil mi? Sehun da futbol takımındaydı. Başlangıçta ben olduğum için takıma girse de sonrasında kalıcı olmaya karar vermişti. Şimdi de ben onun başlangıçtaki takıma girme isteğiyle aynı sebepten dolayı buradaydım.
Gözlerim aradığım kişiyi bulduğunda aynı zamanda yanındaki kişiyi de görmek zorunda kalmıştı. Ve bunun kötü tarafıysa Sehun'un ona son derece güzel bir şekilde gülüyor olmasıydı.
Sehun'un bir başkasına bu şekilde gülmesi kaşlarımın çatılmasına neden olmuştu. Evet, şu an karşısındaki çocuk ile sadece arkadaş olsalar da ben Sehun'a bakmasını ya da gülmesini istememiştim. Çünkü tüm bunlar aslında hep bana yaptığı şeylerdi ve şu an fark ettiğim üzere bana yaptıklarını başkalarıyla paylaşmaya hiç niyetli değildim.
Sehun'un gülümsediği çocuk bir şeyler söyledikten sonra nihayet yanından uzaklaştığında çatık kaşlarımı düzeltip oraya doğru ilerledim. Ve tam da o anda Sehun'un yanına gelen hocayla gülümseyerek yanlarına varmıştım.
Sehun hocanın yanında masasına doğru eğilmiş bir şeyler söylerken yanlarına –teknik olarak Sehun'un yanına- yaklaşıp öyle konuşmaya başladım.
"Hocam..."
"Ah, Luhan..." Hoca masadaki kağıttan başını kaldırıp bana gülümsediğinde Sehun hala yanımda kağıda bakmaya devam ediyordu.
"Sizinle bir şey konuşacaktım." Aslında sadece Sehun için oradaydım.
"Biraz beklemen lazım, Luhan. Sehun ile burada durun ben hemen geliyorum." Sehun ile beklemem gerektiğini söylediğinde daha da fazla gülümseyip başımla onayladım. Ne yapmaya çalıştığımı bilmiyordum ama sonucunun Sehun'un sözünü bozmasıyla biten bir şeyler olmasını dilemekten kendimi alıkoyamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CRAZY IN LOVE
Fanfiction"Sehun, böyle yapma. Beni sevmenle ilgili olan düşüncelerimi biliyorsun." "Biliyorum. Beni sevmeyeceğini de biliyorum. Ama senden zaten beni sevmeni beklemiyorum, Luhan. Bana karşılık vermeni, denemeni ya da bir şansını da istemiyorum. Yani... Elbet...