**Siz dinlemeniz gerekeni biliyorsunuz ^3^ **
**** (LUHAN)
Sehun sınıfa girdiğinden beri başını sıraya koymuş bir şekilde uyuyordu ve ona kafayı takmış olan bir öğretmenin dersinde uyuması ne kadar mantıklıydı ki? Bana göre bu kadının eline daha fazla koz vermek demekti ve eğer bazı kararlar almamış olsaydık şu anda çoktan onu kalkması için uyarmıştım bile. Hem bana yapılan emrivaki ile uyandırmak yerine böylesi daha mantıklıydı.
"Sehun, uyuma!" Hoca Sehun'a seslendiğinde, o duymamış gibi davranıp başını kaldırma zahmeti bile göstermemişti.
"Sehun, kime diyorum!" kadın sesini biraz cırtlatarak söylediğinde Sehun başını kaldırmış ve kısa bir bakıştan sonra yeniden sıraya koymuştu. Bu ona göre 'dediğinizi duydum ama sizi umursamıyorum' demekti.
"Luhan!" Ve o anda adımın söylenmesi demek 'Luhan, Sehun dediğimi yapmıyor ona bir şeyler söyle' demekle aynı anlam taşıyordu. Ama ben onu, tüm gece uyumadığını bildiğimden, uyandıran isim olmak istememiştim. Uykuya ihtiyacı vardı çünkü. Üstelik aramızda mesafe varken böyle bir şeyi istemek de mantıklı gelmiyordu.
"Uyumak istiyorsa uyuyabilir, buna ben karışamam. Bence siz de karışmayın nasılsa umurunda olmayacak. Bu yüzden de bırakın istediği gibi uyusun." Bu söylediğimle birlikte tüm sınıftan uğultular gelmeye başlamıştı. Kimse Sehun'u korumamı ya da hocaya çıkış yapmamı beklemediğinden şaşırmaları olasıydı elbette. Zaten sabahtan beri olanlar herkesin ağzına dolanıp ortak konuları haline gelmişti. Sanki bizim aşk hayatımız onlara kalmış gibi hepsinin bir fikri vardı bu konuda.
Tüm bakışlar benim üzerimdeyken ben başımı çevirip bana kısa bir an bakan tek bir kişiyle göz teması kurmuştum. Muhtemelen kendisine döneceğimi düşünmediğinden kesişmişti aslında gözlerimiz. Ve hatta sözü gereği bir de ona baktığım an gözlerini benden kaçırmış ve sıraya donmuş bir şekilde bakmaya başlamıştı. Ben ise kaçırdığı bakışları üzerine hala ona bakarak daha fazla kötü hissetmesini istemediğimden yavaşça önüme döndüm.
Orta yaşlı kadın ise tek umudu olan benden de ters tepki alınca Sehun ile uğraşmayı bırakıp ders anlatmaya geçmişti bile. En azından hala onun iyi olması adına bir şeyler yapabiliyordum. Neden yaptığımı bilmesem de...
****
Öğle arasında her zamanki yerimizde otururken Sehun'un masamızın yakınındaki kasaya gelmesiyle garip bir şekilde heyecanlanmıştım. Zihnimi eskisi gibi bana kahve alıp, aniden önüme koyacağı düşüncesi sarmıştı bir an.
"Bir bol kremalı, bir bol kahveli..." Kasiyer kadın söylenerek elindeki kartları okutmak için hareketlendiğinde Sehun'un onu durdurması az önce olan tüm düşüncelerimi de yıkmıştı.
"Sadece... Bol kahveli..." Sehun'un söylediği şey bir şekilde bana kötü hissettirmişti. Üstelik kremalı benim sevdiğimdi ve bana kahve almaması bile söz verdiği gibi benden uzak durduğunun kanıtıydı aslında.
Sehun'a benden uzak dur derken istediğim buydu evet ama buna rağmen neden bu şekilde davrandığımı ben bile anlayamıyordum. Aslında olayların bu şekilde olacağını hiç tahmin etmemiştim, aksine Sehun'un sözünü tutamayıp yeniden yanımda olacağını düşünmüştüm ama yanıldığım aşikârdı.
Sehun kahvesini alıp bana en uzak olan masaya sırtı dönük bir şekilde oturduğunda hala gözlerimi ondan ayıramamıştım. Adeta nerede giderse izlenen değil, izleyendim olmuştum bir anda.
"Bakıyorum da bakışlarını Sehun'dan ayıramıyorsun?" Kris gülerek söylediğinde başımı olumsuz anlamda sallayıp onlara döndüm.
"Alakası yok. Sadece dalmışım." Kendimce açıklama yapmaya çalıştığım Yixing de kıkırdayarak ona katıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CRAZY IN LOVE
Fanfiction"Sehun, böyle yapma. Beni sevmenle ilgili olan düşüncelerimi biliyorsun." "Biliyorum. Beni sevmeyeceğini de biliyorum. Ama senden zaten beni sevmeni beklemiyorum, Luhan. Bana karşılık vermeni, denemeni ya da bir şansını da istemiyorum. Yani... Elbet...