**Şarkı önemli tabii **
"Ee, peki şimdi ne yapacağız bu sevimli şeyi?" Sehun sorduğunda ayağı sarılıp tedavi edilen miniğe baktım.
"Ben ona çok ısındım ve benim olmasını istiyorum. Ama ya sahibi varsa ve onu arıyorsa?" üzgünce mırıldandığımda Sehun kaşlarını çatmıştı.
"Sahibini öldürürüm sorun çözülür. Sen yeter ki üzülme."
"Saçmalama istersen."
"Saçmalamıyorum, seni üzecek her şeyi ortadan kaldırabilirim. Ama yine de veteriner darbe aldığını ve muhtemelen sokağa attıklarını söyledi. Bence sahiplenebiliriz."
"Sahipleniriz? Benim kedim o, senin değil." Sevimli şeyi biraz daha kendime çekerken şimdiden aklımda onunla oynayacağım oyunlar canlanmıştı bile. Bu yüzden de kimseyle -hele ki Sehun ile- paylaşamazdım.
"Bulduğunda yanında ben de vardım, ben de onun için seninle beraber endişelenip, üzüldüm. Bu durumda ben babası, sen de annesi oluyorsun. Yani o bizim çocuğumuz..."
"Sensin anne!" sesimi yükselterek söylediğimde taksici aynadan bana bakmış ve ben karşılık olarak mahcup bir şekilde başımı eğmiştim.
"Ha yani babası mı olmak istiyorsun? Seni kıracağıma kaburgalarımdan birini kırarım daha iyi. Tamam, sevgilim bu miniğin babası sen ol ama gerçekte üstte ben olacağım." Sona doğru göz kırptığında sinirli bir şekilde nefesimi verdim.
"Biraz daha saçmalarsan eğer kapıyı açacağım ve seni ayaklarından sallandırıp, gideceğin yere kadar kafanı asfalt zeminde sürükleyerek götüreceğim haberin olsun."
"Sinirlenince çok tatlı oluyorsun, bebeğim." Sehun yanağımdan makas alırken söylediğinde, beklemeden eline vurdum. Ah, cidden bu çocuk bana kafayı yedirtiyordu.
"Peki, adı ne olacak?" Sehun kısa bir an sessiz kalıp sinirimin yatışmasını bekledikten sonra yeniden konuşmaya başlamıştı.
"Bilmem, henüz düşünmedim. Ama havalı bir ismi olmalı ki kız tavlarken bana yardımı dokunsun." Bir köpeğimin olması kız tavlamada daha çok işime yarar olsa da kızlar sevimli olan her hayvana ilgi gösteriyorlardı. Hele bir de muhabbet açabileceğimiz bir ismi varsa daha ne isterdim ki? Ah, bir şey daha isterdim. O da Sehun'un gelip tüm o muhabbetin içine etmemesini...
"Kız tavlamak? Bu konuda anlaştığımızı sanıyordum!" Sehun çatılan kaşları ve ciddileşen ifadesiyle söylediğinde bu sefer umursamayan taraf bendim.
"Seninle hiçbir konuda anlaşmadık. Sadece sen bir daha hiç kimseyle randevuya falan çıkmayacaksın diye emir vermeye çalıştın ben ise bunu duymazdan gelerek umursamadım."
"O zaman istersen bir dene? Çünkü önce o kızı elinden alır, sonra da bağırsaklarını çıkartıp bu kediye yediririm, Luhan. Ve bunu yaparken gözümü dahi kırpmam biliyorsun." Ruh hastası demiştim, değil mi? Alın işte söylediğim ufacık bir sözde bile kıskançlık krizine girip, kafasında onlarca işkence senaryosu kuracak kadar ruh hastasıydı. Tam bir manyaktı ya! Hayatımı -ki özellikle aşk olanı- mahvetmekten keyif alan bir manyak!
"Ruh hastası, manyak herif! Bir gün suyunun içine fare zehri atacağım ve sen geberirken ben bunu zevkle izleyeceğim!" konuştuğumuz işkencelerle dolu konu yüzünden şoförün tuhaf bakışlarını üzerimize çekmeyi başarmıştık. Bakışları önce ben fark edip sessizleşsem de Sehun bunu fark ettiğindeyse adama dönüp öyle konuştu.
"Bu konunun üstünde konuşmamıza dahi gerek yok. Ve bakışlarınızı sevgilimin üzerinden çekin!" Adamın bana baktığı bile yokken Sehun yeniden bir kıskançlık dalgası meydana getirip beni kendine çekmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CRAZY IN LOVE
Fiksi Penggemar"Sehun, böyle yapma. Beni sevmenle ilgili olan düşüncelerimi biliyorsun." "Biliyorum. Beni sevmeyeceğini de biliyorum. Ama senden zaten beni sevmeni beklemiyorum, Luhan. Bana karşılık vermeni, denemeni ya da bir şansını da istemiyorum. Yani... Elbet...