Bay Lindemann'ın bana kaçamak bakışlar atması, ders anlatırken arada omzuma dokunması ve laf sokmaları yaklaşık bir ay devam etti ama o konu hakkında hiç konuşmadık. Evine gitmemek konusunda kesinlikle kararlıydım ta ki vizeden F- alana kadar. Hak ettiğim not kesinlikle bu değildi, sınava eşşek gibi çalışmıştım yüksek bir not olmasada geçeceğim kadar bir not almayı bekliyordum ama bu F-'den sonra geçmem hayal gibi bir şeydi. Bay Lindemann'ın odasının kapısını çalıp içeriye girdiğimde, elinde ki kalemle oynuyordu ve gözü oradaydı. Suratıma hiç bakmadan ''Bir sorun mu var?'' dedi.
Gelmemi bekliyor gibi bir hali vardı aslında, suratıma bakmadan benim geldiğimi anlamıştı.
''Bunu bilerek yapıyorsunuz, değil mi?''
''Neyi?''
''Bilerek düşük not verdiniz.''
''Ben herkese hakkı olan notu veriyorum Lieel.''
O anda pes etmeye karar verdim çünkü bu dersten kesinlikle geçmem lazımdı, annemin beni bir sene daha okutmaya gücü yetmezdi.
''Teklifiniz hala geçerli mi?''
Oturduğu yerden kalktı ve bana doğru ilerledi, bense kazık gibi ayakta dikiliyordum. Beni süzerek etrafımda yavaşça bir daire çizdikten sonra arkamdan yaklaşıp elini sırtıma koydu.
''Saat 7 sana uygun mu?''
Bunu sorarken eli popomda dolaşmaya başlamıştı ve nefesini yanağımda hissediyordum, çok güzel kokuyordu ve bu onu daha çok arzulamama sebep oldu.
''Uygun.''
''Pişman olmayacaksın Lieel.''
Elini popomdan çekti ve yanağıma bir öpücük kondurup masasına geri döndü. Öpücüğüyle beraber terlemeye başladım, beni çok heyecanlandırdı. Keşke öğretmen olmasaydı ve bu şartlarda karşılaşmasaydık diye düşünmeden edemedim. Her şey kesinlikle daha farklı olurdu.
Odadan çıktığımda resmen her yerim uyumuştu. Beni sadece bir öpücükle ve nefesiyle bu hale getirmişti, geceyi düşünemiyordum bile. Her şeyden önemlisi bakireyim. Neler yaşanacağına dair kafamda senaryolar kuramadım bile.
Duş alıp hazırlandım, evden çıkarken Betty beni durdurdu.
''Nereye bu saatte?''
''Bir arkadaşımla buluşacağım, gece gelmeyebilirim.''
''Kim o arkadaşın?''
''Sen tanımazsın, bende tanışalı çok fazla olmadı.''
''Pekala, dikkat et kendine.''
''Hoşçakal.'' deyip evden çıktım.
Adresteki eve geldiğimde zili çaldım ve Till kapıyı açtı. Okul sınırları dışarısında olduğumuz için ona adıyla hitap etmek istiyordum. Her zamankinden daha yakışıklı gözüküyordu. Siyah bir tişört ve pantolon giymişti, pantolonunu yanında zinciri vardı.
''Hoşgeldin.''
''Teşekkürler.'' deyip içeriye girdim.
''Otursana... Bir şeyler içer misin ya da açsan bir şeyler söyleyebilirim.''
''Teşekkür ederim, tokum. Kahve alabilir miyim?''
''Tabi ki.'' deyip mutfağa.
Benim gözümse odada ki kocaman kitaplığa takıldı, yaklaşıp kitaplara dokunmadan göz atmaya başladım. Bir süre sonra Till elinde kahveyle geldi ve kitaplıkla ilgilendiğimi fark etti.
''İstediğin bir kitap varsa alabilirsin.''
Kitap okumayı pek sevmezdim bu sebeple hayır anlamında kafamı sallayıp koltuğa oturdum ve kahveyi elime aldım. O da yanıma oturmuştu. Suratına bakmadan kahvemi içmeye devam ediyordum ama bakışları üstümdeydi. Heyecandan elim titriyordu ve fincan elimden kaydı. Kahve pantolonuma döküldü, neyse ki soğumuştu. Tam özür dileyecektim ki Till yerinden kalktı ve önüme geçip dizlerinin üstüne oturdu. İfadesizce suratına bakıyordum. Elleriyle bacaklarımı ayırdı ve arasına girip bana daha çok yaklaştı. Oturduğu yerden hızlıca tişörtümü çıkarttı. Südyenle kalmıştım ve kalbim gittikçe fırlayacak gibi oluyordu. Elleriyle belimi ve göbeğimi okşuyordu. Ani bir hareketle südyenimi alttan tutup yukarıya kaldırdı ve kafamdan geçirip iki elimi südyenin askısına doladı. Ellerim birleşmiş bir şekilde havada kaldı. Bana ne yapmayı düşündüğüne dair hiç bir fikrim yoktu ama bu beni oldukça heyecanlandırıyordu.
Göğüslerimi avuçları arasına alıp öpmeye başladı ve bir süre sonra pantolunumu çıkardı. Ayağa kalktı ve gözlerimin içine bakarken soyundu, boxerını indirdiğinde dikleşmiş penisi ortaya çıktı. Büyük olması biraz korkmama neden oldu, çok acıyacağına emindim. Önüme geldi ve beni hızlıca kucağına aldı bacaklarımı beline doladım, ellerim hala bağlıydı. Yatak odasına girdiğimizde beni yatağa yatırdı ve odadan çıktı. Fazla zaman geçmeden elinde bir şampanya şişesiyle geri döndü. Onunla bana ne yapacağına dair fikirler üretmeye çalışırken tekrar üstüme çıktı ve tek eliyle göğüslerimi birbirine yakınlaştırıp arasına biraz şampanya döktü. Göğüsümden şampanya içtiğine inanamıyordum. Göğüsümden başlayarak aşağıya doğru dilini gezdirmeye başladı. Şampanyadan biraz özel bölgeme döküp yalamaya başladı. Adeta nefesim kesilmişti, zevkten ölüyor gibiydim. Bu duygu benim için yeniydi ve bu kadar iyi hissettireceğini bilmiyordum. Dilini özel bölgemde çok profesyonelce gezdiriyordu. Birden oradan uzaklaşıp dudağıma yapıştı ve ağzındaki şampanyayı ağzıma boşalttı. Bununla beraber vajinamda fena bir acı hissettim. Sanırım içime girdi, acıdığı kadar zevkte veriyordu. Çığlıklar içinde kalmıştım.
''Beni istiyor musun?''
''Evettttt'' diye bağırdım, ciddi anlamda kendimden geçmiştim. Bana şuan istediğini söylettirebilirdi.
Kollarımı boynuna doladım ve kendimi ona daha çok yakınlaştırdım, içimde gelip giderken öpüşüyorduk. Ani bir hareketle doğrulup oturdu ve benide kucağına aldı, o şekilde devam ettik. Popoma sertçe bir şaplak attı, her ne kadar hoşuma gitsede küçük bir intikam almak istedim ve çenemin bütün gücüyle boynunu ısırdım ama ondan acıya dair en ufak bir ses çıkmadı aksine hoşuna çok gitmiş gözüküyordu. Aşağıya baktığımda ikimizinde bacağında kan gördüm bu anında utanmama sebep oldu. Tereddüt edip yavaşladığımda bunu fark etti ve ''Sorun yok, umursama.'' dedi. Muhtemelen tiksinir diye düşünmüştüm ama pek umrunda gözükmüyordu, sadece bana odaklanmıştı. Gözleri gözlerime bakıyordu ve bende ona bakmaya doyamıyordum. Gittikçe yakışıklı oluyordu, terliydi ve saçları önüne düşmüştü. Boynuna sarıldığımda Till daha çok nefes nefese kaldı ve biraz yavaşladı. Boşaldığını hissettiğimde bende nefes nefeseydim. Bir süre gözlerim kapalı kafamı omzunda dinlendirdim. Kafamın içindeki düşünceler birden kelimeye döküldü.
''Dünyanın en güzel kokusu sende olmalı.''
Sadece gülmekle yetindi. Omzuna baktığımda gerçekten kocaman bir morluk olduğunu fark ettim, uzun bir süre onunla gezmesi gerekecekti sanırım. Bir şey demeden yataktan kalktı.
''Nereye gidiyorsun?''
''Banyoya. Duşa gireceğim, gelmek ister misin?''
''Şey...'' hala kanlardan dolayı utanıyordum.
''Utanacak bir şey yok, bu normal bir olay Lieel.'' dedi ve tebessüm etti.
''Hadi katıl bana.''
Az önce zihnimi okuduğuna eminim, ondan dolayı utandığımı hemen anladı. Daha fazla inat etmeyip şu kandan kurtulmam -kurtulmamız çünkü onun üstünede bulaşmıştı- gerektiğini düşünerek onunla beraber duşa girdim.