Till'le aramızı düzelttiğimizden beri gireceğim ilk dersti bu. Dersteki kaçamak bakışmalarımızı özlemiştim. Aramızdaki cinsel çekim, dürtüler derken ders benim -muhtemelen onun için de- amacını aşıyordu. Ve bu kesinlikle yaşamaya değerdi.
Till ağır (ve Zeusvari) hareketlerle sınıfa girdiğinde, sınıftaki uğultu birden kesilmişti. 'Günaydın' dediğinde sınıftan sadece bir kaç 'günaydın' cevabı duyabilmiştim.
Till derse başladığında bugün üzerinde bir tuhaflık olduğunu sezmiştim. Aynı Till'di ama her zaman ki enerjisi yok gibiydi. En az her zamanki gibi cehennem kadar seksiydi ama oldukça yorgun görünüyordu. Acaba iyi uyumamış mıydı? Aklımdan 'kollarımda uyutma' hayali geçtiğinde suratıma oldukça şapşal bir gülümseme yerleşmişti.Beni kendime getiren şey Till'in sesiydi. Tek eliyle sandalyeden destek alırken öteki eli de sol göğsündeydi. "Çıkabilirsiniz." dediğinde tüm sınıf -bende dahil- yerimizden kıpırdayamamıştık. Bir sorun vardı. Büyük bir sorun.
Till bu kez "Çıkın." diye bağırdığında tüm sınıf birden ayaklandı ve seri hareketlerde sınıftan çıkmaya başladı. Onlar çıkarken Till de yavaş hareketlerle amfinin diğer kapısından çıkmıştı.
Sınıf boşaldığında koskoca amfi de bir tek ben vardım. Aklım hâlâ Till'deydi. Çantamı omzuma alıp bir hışımla sınıftan çıktım ve Till'in odasına doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Nihayet odasına vardığımda içeri girip girmeme konusunda tereddütlüydüm ama bunun üzerine düşünmek için çok fazla endişeliydim.
Kapıyı tıkladığımda içeriden "Gelme!" sesi yükselmişti. Ama elbetteki onu dinlemeyecektim. Yavaşça kapının kolundan tutup içeri girdiğimde Till masanın köşelerini iki eliyle sıkıca kavramış masaya bakıyordu. Gelen kişinin kim olduğuna bile bakmamıştı. Bir şeylerin yolunda olmadığı belliydi. "Sana gelme dedim! Dışarı!" diye haykırdığında dışarı çıkmak yerine ona daha çok yaklaştım. Oldukça kendine güvensiz bir sesle "İyi misin?" dediğimde Till gözünün ucuyla bana baktıktan sonra kafasını sallamıştı. İyi olmadığı aşikardı. Çantamı yere bıraktıktan sonra Till'in arkasından dolanıp masanın arkasındaki siyah sandalyeyi sürükleyerek Till'in arkasına gelecek şekilde yerleştirmiştim. "Otursana." dediğimde biraz duraksadıktan sonra kendini sandalyeye bıraktı.
Hâlâ tepesinde dikilip kendine gelmesini bekliyordum. Nefes alışverişleri tekrar düzene girdiğinde gözleri aniden benimkilerle buluştu. Bu suratımın binlerce santigrat derecede yanmasına sebep olmuştu. Aniden dizine vurduğunda kucağına oturmamı istediğini anlamıştım. Zaten bir şey istediği zaman konuşmazdı ya sadece yapardı ya da bu şekilde gösterirdi.
Tereddüt etmeyip hemen kucağına oturduğumda kendimi garip hissetmiştim. Kucağında durup biraz onu izledikten sonra elimi omzuna doladım ve kulağının arkasına bir öpücük kondurdum. Yanağıma değen yanağı sayesinde gülümsediğini kavrayabilmiştim. Dudaklarımı çekip tekrar suratına baktığımda suratındaki sarhoş gülümsemeyi görebiliyordum. Elim istemsizce yanağına gittiğinde Till gözlerini kapatıp dokunuşumu daha fazla hissetmeye çalışarak avucumun içine bir öpücük kondurmuştu. Aniden ateş gibi parlayan gözlerini bana odaklandığında istemsizce elimi çekmiştim. Derste olan şey aklıma gelmişti.
"Neyin var?" dediğimde Till sadece omzunu silkip "Sadece hapımı almayı unuttum. Hepsi bu." dediğinde sırıtarak "Yaşlılık zor." demiştim. Bunun üzerine bacağımda olan elini boynuma doladı. Hafifçe sıkarak kendine yaklaştırdığında "Öyle mi?" diye sormuştu. Surat ifademi bozmayarak "Evet" dedikten sonra zaten bir burun mesafesi uzaklıktaki dudaklarına erişip, öpmeye başlamıştım. Ben bunu yaparken Till'in eli boynumdan enseme ulaşmıştı. İşim bittiğinde sanki kendimle beraber dudaklarını da almak istiyormuşum gibi alt dudağını ısırıp çekmiştim.
Bundan hoşlandığını biliyordum. Ben her hareketiyle boşalmaya hazırdım. Beni konuşarak bile orgazm edebilirdi. Acaba ben onu ne kadar etkiliyordum? Sınırlarını
Denemeye karar vermiştim.
Tekrar dudaklarına yapışmıştım, elimi saçlarına getirmiştim ve saçlarını çekerek kendime daha çok çekiyordum. Aniden dudaklarından boynuna doğru kendime bir yol çizmeye başladım. Kafamı çekip ona baktığımda yarım bir sırıtışla o da beni seyrediyordu. Gömleğinin düğmelerini çözerken dizime değen penisindeki hareketlenmeleri hissedebiliyordum. Düğmeleri karnına kadar açtıktan sonra çıplak bıraktığım yerleri okşamaya başlamıştım. Gerçek bir sanat eseriydi. Daha fazla sahip olma isteğiyle minik öpücükler ve ısırırlar bırakıyordum. Tekrar boynuna vardığımda elim vücudunda yaramaz bir şekilde dolaşıyordu. Şu an şu sandalyede beni becermeyi fena bir şekilde istediğini biliyordum dürüst olmak gerekirse benim istediğim şeyde tam olarak buydu. Ama sadece biraz yaramazlık yapmak istiyordum. Bunun için kafamı çekip "Derse yetişmem gerek." dediğimde Till gözlerini açıp tek kaşını kaldırarak bana bakmıştı. "Ekebiliriz" dediğinde pislikçe sırıtıp "Ya kalırsam ve öğretmen de beni evine çağırıp 'ödev' verirse?" dediğimde Till kalçama bir şaplak attıktan sonra "Seni dizime yatıracağım." dediğinde kıkırdamıştım. Yanağına bir öpücük kondurduğumda suratına bir gülümseme yerleştiğini hissetmiştim. Kafamı kaldırdığımda gülmemek için dudaklarını bastırıyordu. Elimle çoktan kalkmış olan penisine dokunduktan sonra "İyi eğlenceler" diyip ayağa kalkmıştım. Gözlerini benden ayırmayıp 'hı-hı' dedikten sonra odadan çıkmıştım. Bu gerçek bir sürtük gibi hissetmemi sağlamıştı. Ama bu beni sevmiştim.