Sonne

435 9 2
                                    


*Neredeyse bir ay kadar sonra*

Neredeyse sabaha kadar Till'le mesajlaşmıştık. Beraber değildik çünkü Till iş seyehatindeydi. Elbette ki bu uzun konuşmalar kendimi parmaklamamla filan bitmişti. Şu an beynimin Kazan gibi olmasının sebebi de tam olarak da buydu. Uyuyamamıştım. Soğuk bir duşun beni kendime getireceğine adım gibi emin olduğumdan bunu gerçekleştirmiştim.
Havluma sarındıktan sonra banyodan çıkmıştım. İçeride Till'i masamı kurcalarken bulmayı elbette beklemiyordum ama manzara buydu. Beni görünce masamın kenarına oturmuş ve havluya sarılı bedenimi ahlaksız bir sırıtışla süzmüştü. Bu halini görüp şaşkınlığımı atar atmaz yanına koşmuştum. Beni kolları arasına aldıktan sonra elleri kalçalarımda birleşmişti. Bende bir şey demeden dudaklarına yapışmıştım.
Dudaklarından ayrılma kuvvetine erişebildiğinde "Neden geleceğini haber vermedin? Hazırlanırdım." dediğimde yan bir sırıtışla "Haber vermediğim için pişman değilim." derken göğüslerim arasına sıkıştırdığım havlu ucunu serbest bırakmıştı. 

Bu da havlunun vücudumdan düşmesine sebep olmuştu. Elleri tekrar kalçalarıma vardığında dokunuşunu sertleştirerek beni kendine daha çok çekmişti. Alnımı onunkine yaslarken kıkırdamıştım. Eli kalçalarımın arasından sıyrılırlarken dudaklarıda boynumu büyük bir hazla sömürüyordu. Eli hassas bölgeme vardığında ses çıkarmamak için alt dudağımı dişlemeye başlamıştım. Boynumdan ilerleyip çeneme gelmişti ardındansa göğüslerimden tekini kavrayıp yukarı kaldırmıştı. Ucunu emiyordu. Elim ensesine giderken onu kendime daha çok çekmiştim. Dünden beri hayalini kurduğum şey tam olarak buydu.

Birden Betty'nin adımı seslendiğini işittiğimde geri çekilmiştim. Nefes nefese "Efendim Betty?" dediğimde "Kahvaltı hazır." demişti. 

"Tamam." diye seslendikten sonra yerdeki havlumu almıştım. Havluyla saçlarımı kurularken Till'e yan bir sırıtışla bakıyordum. Birden vajinamla buluşan işaret ve orta parmağını birleştirip burnuna götürmüştü. Yaslandığı masadan doğrulurken "Yarım kalan bir işimiz var bebeğim" demişti. Ardından bana doğru gelmişti. Elimi penisine götürdüğümde sertliği hissetmiştim. "Evet. Yarım kalan bir işimiz olduğu aşikar." demiştim. Üzerime doğru gelirken elimle onu durdurmuştum.

 "Okula geç kalacağım koca oğlan." derken yanından geçip gardırobuma varmıştım. İç çamaşırımı giyerken Till'e yan bir bakış atmıştım. Gözlerini ayırmadan beni seyrediyordu. Birden durup gülerek "Bakışların rahatsız ediyor. " dediğimde gülümsemişti. Gözlerimi kısıp ona kötü bir bakış attıktan sonra sütyenimi elime alıp havaya kaldırırken "Yardım eder misin?" dediğimde suratında gülümseme büyümüştü. Ayağa kalkarken "Zevkle." demişti. Arkamı dönüp sütyenimi kollarımdan geçirirken Till'in sırtıma dokunuşları içimi ürpertiyor ve yarım kalan işi tamamlamak istememe sebep oluyordu. Sütyenin kopçalarını kavrarken "Bunu ilk kez yaptığımı farkettim." diye itiraf etmişti. Kaşlarım çatık alayla bakarken ona doğru dönüp "Ne?" diye sormuştum. Omuzlarını silkerken "Yani genelde kopçaları açarım." dediğinde kaşlarım hayretle kalkmıştı. "Öyle mi Bay Lindemann?" diye söylenirken dolabıma gidip elime geçen ilk kot pantolonu giymiştim. Bunu gerçekten bana söylediğine inanamıyordum. Tamam geçmişte pek çok 'yaramazlık' yaptığını biliyordum ama bunu duymak cidden sinir bozucuydu. Başka kadınlara bana dokunduğu gibi dokunmuş olması fikri. Benden öncelerdi bunun da bilincindeyim ama ben kıskanç bir insanım ve sadece duymak bile gidip o kadınların hepsini boğmak istememe sebep oluyor.

Siyah gömleğimi askıdan alıp üzerime geçirirken Till'in adımı seslendiğini duydum. Ona döndüğümde bana yaklaşmış olduğunu fark ettim. Bana biraz daha yaklaşıp elini yanağıma getirdiğinde ben hala düğmelerimi iliklemekle uğraşıyordum. Eli yanağıma değdiğinde istemsizce yaptığım eylemi sonlandırıp kafamı kaldırmıştım. "Hepsi senden önceydi ve hiç biri ne senin yaşattığın hazzı yaşattı ne de senin verdiğin kadar yaşama sevinci verdi. Bunu asla unutma, tamam mı?" dediğinde tüm öfkem ve kıskançlığım uçup gitmişti. Bir şey demeden sadece başımı sallamıştım. Düğmelerimi iliklemeye Till devam etmişti.
Odadan çıktığımızda ev yanık yumurta kokuyordu. Till'e dönüp "Yine yumurta yakmış." diye fısıldayıp ardından kıkırdamıştım. Till de gülmüştü. "İstersen dışarıda kahvaltı yapabiliriz." dediğinde her ne kadar cazip bir teklif olsa da Betty'e büyük bir kabalık olacağını bildiğimden reddetmek zorunda kalmıştım.
Masaya oturmadan önce Till'in kahvaltı masasına bakışları gülünesiydi. Bize gerçekten acımış olmalıydı. Bu gerçekten komikti. Bu fakirlik elbette öğrenci evi olmamızla alakalıydı. Aslında fakirlikten değil üşengeçliktendi. Alışverişe resmen ayda bir filan çıkıyorduk. Haliyle bu da buzdolabının ıssız bir çöl gibi kalmasına sebep oluyordu.
Kahvaltı yapıp evden çıktığımızda Till ikimizi de okula bırakmayı teklif etmişti. Betty'nin bugün dersi olmadığı için haliyle bize katılmamıştı.

TILLISHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin