Ekstazi

1K 18 5
                                    

Hızlıca sınıfa girdiğimde Bay Landers'a notlarını teslim etmiştim. ''Lieel, geç kaldın.'' dediğinde ''Bay Lindemann odasında yoktu. Kendim bulmaya çalıştım.'' diyip yerime geçtim. Bay Landers ''Ve Lieel,'' dediğinde kafamı hemen ona çevirmiştim. ''Bilgin olsun diye söylüyorum, Bay Lindemann odasında birisinin olmasından hoşlanmaz'' dediğinde sadece başımı sallamıştım. Halbuki o odaya defalarca girmiştim. Bu ironikti.

Ders boyunca Bay Lindemann'ın ''Çıkışta beni bekle'' sözleri kafamın içinde yankılandı durdu, gidip gitmemek konusunda hala kararsızdım ama sonuç olarak beklemeyi tercih ettim. Sınıftan çıktığımda onu kapının önünde beklediğini gördüm ve hızlıca yanına gidip fısıldadım.

 ''Neden burada bekliyorsunuz? Ben gelebilirim.''

 ''Kaçmana izin veremezdim.'' 

''Bir yere kaçtığım yok, bende konuşup bu işi tamamen bitirmeyi istiyorum zaten.'' dediğimde duraksadı ve ardımdan tekrarladı ''Bitirmek?''. 

 Tok bir sesle ''Evet'' dediğimde ''Üzgünüm ama bu konuda pek söz sahibi değilsiniz küçük hanım. İzin vermiyorum'' demişti. 

Kaşlarımı çatıp ''Sizden izin istediğimi hatırlamıyorum Bay Lindemann. Bana yalan söylediniz ve hala haklıymış gibi konuşuyorsunuz.'' dediğimde sıkılmış bir edayla kolumdan tuttu ve ''Benimle gel.'' dediğinde arkasında evcil hayvanıymışım gibi sürükleniyordum. 

Zar zor kolumu kurtardığımda ''Okuldayız'' dediğimde ''Pekala o zaman uslu bir kız ol ve beni takip et'' dediğinde kafamı sallamıştım. Her ne kadar emir verilmesinden nefret etsemde söz konusu Till Lindemann'ın emirleri olunca durum değişiyordu ve garip bir şekilde normalde nefret ettiğim şeyleri onun yapmasını seviyordum.

''Nereye gidiyoruz? Söylemezsen gelmem.''

''Evime.''

''Ne? Benimle dalgamı geçiyorsunuz siz? O eve asla gitmem.''

''Konuşmak için gidiyoruz.''

''İstemiyorum, dışarıda konuşalım.''

''Seni zorla götürmemi istemiyorsan sus ve beni takip et.'' Tehditkar bir şekilde bakış attı ve bu ürküp susmama ve adeta bir yavru köpek gibi onu takip etmeme sebep olmuştu.

Okulda beraber görünmemek için o önden otoparka doğru gitmişti. Beni yoldan alacaktı. Durağa geldiğimde onun çoktan varmış olduğunu görmüştüm. Yol boyunca hiç konuşmadık ve yüzyüze bile gelmedik. Aynadan çaktırmadan baktığımda gergin gözüküyordu, sanki bir şey düşünüyormuş gibiydi ve kaşları çatıktı. Belki de yeni yalanlar düşünüyordur!

Hizmetçi kapıyı açtığında içeriye girdik ve oturma odasında karısı vardı, onu görünce kendimi çok suçlu ve utanmış hissettim. O da beni gördüğüne şaşırmış gibi bakıyordu ve birkaç saniye sonra suratındaki şaşkınlık yerini öfkeye bıraktı. Bakışları çok kötüydü ama hiçbir şey demedi. Bay Lindemann oturduğu koltukta yanını gösterip ''Otur lütfen.'' dedi ama ben ona en uzak olan tekli koltuğa oturdum. Karısının gözü önünde nasıl böyle rahat davranabiliyor hala aklım almıyordu.

 Kadın ''Till, ne yapmaya çalışıyorsun?'' diye sorduğunda Till ''Soracaklarıma dürüstçe cevap ver.'' dedi. Kadın şaşkın bir şekilde suratına bakıyordu ve bende öyleydim açıkçası. Bay Lindemann konuşmaya devam etti.

''En son ne zaman seviştik?''

Sorduğu soruyu duyunca ağzım daha da açıldı. Ne kanıtlamaya çalışıyordu?

''Ha-hatırlamıyorum, uzun zaman önceydi. Neden soruyorsun bunu?''

''Soruma soruyla cevap verme.'' deyip bana döndü ve sert bakan gözleri birden yumuşadı.

TILLISHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin