Masanın önünde ki sandalyeyi Till'in sandalyesinin yanına çekip Till'in yanına oturdum. Oturur oturmaz ''Till, bir sorun mu var?'' dediğimde Till omzunun üzerinden bana bakarak ''İlişkimizden şüpheleniyorlar.'' dedi.
Bunu duyar duymaz ağzımdan bir çığlık kaçtı"NE? NASIL?''
''James fakülte başkanına gidip ilişkimiz olduğunu ve onu dövdüğümü söylemiş.'' Tüm bunlar ağzından tıslayarak çıkmıştı.
Sakinleşmeye çalışarak ''Orospu çocuğu, onu geberteceğim." demiştim. İstemsizce yumruğumu sıkmıştım. Tekrar Till'e döndüm ve "Ne konuştunuz peki?'' Diye sordum.
Tek kaşını kaldırırken "Doğru olup olmadığını sordu ve haliyle inkar etmek zorunda kaldım. Babanın çok yakın arkaşım olduğunu, o gün sen, ben ve onun buluşacağımızı ama işlerden dolayı onun biraz geciktiğini söyledim.'' ağzından bunlar dökülmüştü.İnanıp inanmaması önemli değildi, söylenti vardı ve kendi kendine oluşmamıştı elbette. Şüphesi hiç geçmeyecekti. Yine de günü kurtarmak adına bu önemliydi.
Umutla "İnandı mı? Ne olur inandı de.'' dediğimde başıyla da onaylayarak "İnandı ama dışarıda bir öğrenciyle görülmemin şu an olduğu gibi yanlış anlaşılacağını söyledi.'' dedi. Gevşeyerek "Ohh be, rahatladım şu an." derken arkama yaslanmıştım. "İnandıysa sorun yok yani tabi James öğrencilere bunu yaymazsa.''
Sinsi bir sırıtışla "Adama öğrencilere söylemeyeceğini benden korktuğu için sadece ona söyleyebileceğini söylemiş. Sanırım benden biraz daha korkması gerekiyor.'' dediğinde ben de gülümsemiştim. Ama çabuk solmuştu. Kaşlarımı çatarak "Yine de ona güvenmiyorum.'' demiştim. Birden Till tam anlamıyla bana dönmüştü, bir kolunu sandalyemin arkasına diğerini de masaya koyarak beni kolları arasına almıştı. Oldukça ciddi bir ifadeyle "Bak Lieel, bu yalanı kendimi umursadığım için söylemedim, işten atılmak benim umrumda olmaz. Bu işe ihtiyacım yok. Sen okuldan atılırsan kötü olur bu yüzden hiçbir dersten kalkma ve şu lanet olası okulu bitir zaten okulu bitirir bitirmez herkes öğrenecek.'' dedikten sonra yavaşça yanağımı okşamıştı. Güven veren bir gülümseme vermeye çalışarak "Merak etme kalmayacağım, hayal kırıklığına uğramayacaksın.'' deyip dudağına bir öpücük kondurmuştum.
Aslında Till bırakmazsa başka hiç bir dersten kalmayacağıma emindim. Masasındaki dağılmış kağıtları toplarken "Hadi seni eve bırakayım.'' demişti. Bende kendi önümdeki yığını düzenlerken "Eve gitmeyeceğim ki.'' demiştim. Birden yaptığı işi bıraktığında ona döndüm gözlerini dikmiş bana bakıyordu. "Ne?" diye söylendiğimde tek kaşını kaldırarak "Nereye gideceksin?" demişti. Umarsız bir tavırla "Abimlerle buluşacağım, Lauren lunaparka gidelim diye tutturdu.'' diyip tekrar kağıtlara dönmüştüm. Tekrar kağıtlara dönerken "Pekala, seni lunaparka bırakırım, zaten bugün derslerim iptal.'' demişti. Birden heyecanla ona döndüm ve "Tamam ama sende bizimle beraber ol.''diye yakındım. Suratıma dahi bakmayarak kaşlarını kaldırdı.
''Benim lunaparkta ne işim var Lieel.''
Dudaklarımı bükerek "Ya eğleniriz işte.'' demiştim. Yan bir sırıtışla "Eğleneceğimden pek emin değilim, lunaparka en son çocukken gitmiştim ve çıkıştaysa kusmuştum o günden beri lunaparklardan nefret ederim.'' demişti. Üzerinden uzun zaman geçmişti ve bir şeylerin değişmiş olacağına inanıyordum. Son kozumu kullanarak "Kırma beni, lütfen lütfen lütfen.'' demiştim. Benim üzülmemin Till'in isteyeceği en son şey olduğunu biliyordum. Bir nevi sömürü ya da bana olan sevgisini kötüye kullanma olarak sayılabilirdi ama benimle olmasını fena halde istiyordum.
Nihayetinde pes ederek "Tamam tamam ama beni zorla bir şeye bindirmeye çalışma.'' demişti. Kocaman bir gülümsemeyle "Zorlamayağım.'' dedikten sonra yanağına bir öpücük kondurmuştum. Ama elbette ki zorlayacaktım.