10.BÖLÜM
Da Ran gözlerini açtı usulca. Uyanır uyanmaz içine bir huzursuzluk çöktü. Yatağından hızla doğrultup bahçeden gelen tıkırtılara kulak kabarttı. Ayağa kalkıp saklanmak istedi. Ancak geç kalmıştı belli ki...Onun ayağa kalkmasıyla içeriye tanımadığı üç adamın girmesi bir oldu.
Korkuyla geriledi. Anlaşılan idamını beklemeye gerek kalmamıştı.
Ho Yang adamlarını da alıp odaya daldı. İçeriye girdiği zaman Da Ran'ı ayakta dururken buldu. Belli ki onları farketmiş kaçmak için fırsat oluşturmaya çalışmıştı.
Tehlikeli bir tebessümle kıza yaklaştı. O ise adam kendisine doğru geldikçe geriye kaçıyordu. Doğrusu çok korkuyordu. Endişeli gözlerini adama dikti.
Adam birden durakladı bu bakışla. Aman Allahım bu olabilir miydi? Kızın geceliğinin açık kalan yerindeki yuvarlak leke dikkatini çekmişti.
"O olabilir mi?" diye fısıldadı. Arkasındaki adamların sabırsızlanmaya başladıklarını hissediyordu. Üzerindeki şaşkınlıkla onlara döndü.
"Siz... dışarda bekleyin. Ben hallederim."
Kılıçları ellerinde hevesle bekleyen adamlar nerdeyse oflayarak çıktılar dışarıya.
Ho Yang onlar çıkınca kendisine korkuyla bakan kıza döndü. Yıllarca aradığı kızın o olma ihtimali var mıydı?
Elini sakinleşmesi için havaya kaldırdı.
"Sakin ol... Sakin...Tamam?"
Da Ran sessizce adama bakıp başıyla onayladı onu.
"Kimsin sen? Neden konağımdasın."
"Ben senin celladınım. Kara inciyi bulmak için başbakanla işbirliği yapan soylu sen değil misin? Demek ki gücü elinizde tutmak için kara inciyi ele geçirecektiniz öyle mi? "
"Be-Ben... Asil değilim."
"Ne?"
"Evet. Ben Sang Nam köyündenim. Basbakanla işbirliği yaptığımı söyleyenler bunu atlamış anlaşılan."
Ho Yang artık emin olmuştu. Bu kız kesinlikle O olmalıydı. Peki adamları atlatıp bu kızı nasıl çıkaracaktı buradan.
"Bak şimdi. Seni buradan götürmem lazım. Ama... Bir yolunu bulmamız gerek."
"Bir dakika ya... Neden gitmek zorundayım. Başka bir yerde mi öldüreceksin. "
"Hayır seni öldürmeyeceğim. Ama dışarıdaki adamları kandırmamız lazım."
"Ben bir yere gelmiyorum. Duydun mu beni?"
"Hayır geliyorsun. Eğer yanılmıyorsam yıllardır büyükbabamın aradığı kız sensin. Seni ona götüreceğim. Şimdi sanki kılıç darbesi yemiş gibi çığlık at. " Kızın ses etmediğini ve anlamaz bir ifadeyle kendine baktığını görünce omzundan tuttu. Bu güven verici bir hareketti.
"Bak. Eğer onun aradığı kız sensen idamdan kurtulma şansın bile var. Beni anlıyor musun?"
"Büyükbabanın aradığı kişi öyle mi? "
"Evet..."
"Peki... Umarım doğru söylüyorsundur.Ama bu şekilde gidersem kaçtığımı zannedecekler."
"Merak etme. Bir yolunu bulacağım."
Da Ran nedense pejmürde görünümlü bu adama güvenmişti. Onun söylediklerini harfiyen yerine getirdi. Attığı çığlıktan bir müddet sonra Ho Yang dışarıya çıkıp kendisini bekleyen adamlarla oradan uzaklaştı. Onları atlattıktan sonra tekrar kızın konutuna döndü. Bir elinde de öldürdüğü tavuk bulunuyordu.