11. BÖLÜM
"Ne diyorsunuz siz?! Na...nasıl yani?"
Yaşlı adam kızın sorusuna aldırmadan yere çöktü. Bir taraftan methiyeler sıralarken bir taraftan da hürmetle selamlıyordu.
Da Ran ise adamı şaşkın ve anlamaz bakışlarıyla izliyordu sadece. 'Kara İnci sensin' de ne demekti şimdi. Son günlerde yaşadıklarını zaten kaldıramazken birde bunca zaman kendi kendini aradığını öğreniyordu. Ne kadar komik bir duruma düşmüştü böyle. Ağlanacak bir haldeydi ; ama gülüyordu bu haline.Ama bir dakika... Bu adam onun meşhur Kara İnci olduğuna nasıl emin olabiliyordu ki.?
"Bir dakika... siz bunu nerden çıkarttınız şimdi? Tamam şu meşhur Kara İnci bir insan olabilir, hatta bir kız da olabilir. Ama benim olduğuma nasıl emin olabiliyorsunuz?"
Yaşlı adam asasından destek alarak ayağa kalktı. Da Ran' a öyle umut dolu bakıyordu ki; kızcağız kendini sorumlu hissetti ona karşı. Gerçekten buna inanıyor muydu acaba. Kendisi basit bir köy hayatı yaşamıştı şimdiye kadar. Kara İnci onun gibi basit bir kız olabilir miydi? Hayır kesinlikle bir yanlışlık yada bir oyun vardı bu işte. Tabi ya... Adam onu önce öldürmek istemiş, sonra ne olduysa vazgeçip buraya getirmişti. Kesinlikle onun üzerinden bir planları olmalıydı.
Kendi kendine yaşlı adamın söylediklerine inanmamayı öğütleyip dinlemeye koyuldu.
"Bana inanmayacaksınız bunu biliyorum. Ama bu benim efendime olan son görevim. Yerine getirmeye söz verdim."
Ardından durdu biraz. Sesi oldukça titrek çıkıyordu. Da Ran, bir an onun ne kadar yaşlı ve yorgun olduğunu düşünüp üzüldü. Birde ona hürmet için ayakta dikiliyordu adam. Söylediklerine inanmıyor olabilirdi ama bu konuda yapmacık hareketleri olmadığı belliydi.
Ho Yang ise dedesinin yorulduğunu anlayınca koluna girdi usulca."Şurada oturalım öyle devam et dede."
Genç adam çocukluğundan beri onun yanındaydı. Ve kendini bildi bileli dedesi bu kızı arıyordu. Birkaç sefer bulduklarını salmışlar gerçekler ortaya çıkınca elleri boş dönmek kalmıştı onlara. Ama bu kız başkaydı.
Bu sefer ikiside emindi aradığını bulduğundan.
Yaşlı adam sedire oturup soluk aldı. Ardından hemen devam etti konuşmasına.
"Benim efendim kimdi biliyor musun?"
Da Ran olumsuz manada kafasını salladı. Aslında çok merak etmesine rağmen belli etmiyordu. Hevesli gibi görünmek istemezdi bu yaşlı tilkiye.
"Benim efendim Büyük Kraldı. Eğer senin zamanına kadar hayatta kalırsam seni bulup yardım etmemi istedi benden."
Da Ran ise hâlâ duyduklarını tartıyordu beyninde. Büyük Kral adeta bir efsaneydi köylüler arasında. Bundan iki dönem öncenin kralının methini duyuyordu yaşlılardan. Demek ki bu yaşlı adam, halkın Büyük Kral diye överek methettiği kralın hizmetinde çalışmıştı.
Yaşlı adam kızın ne düşündüğünü anlamaya çalışır gibi baktı yüzüne. Bir nebze olsun merak gördü gözlerinde. Keyifle anlatmaya devam etti.
"Büyük Kral o dönemin Kara İncisiydi... Yıllar sonra onun gibi bir kurtarıcının saraya gireceğini, ama bu kişinin kız olacağını söyledi
bana."
"Peki... o kızın ben olduğumu nerden çıkardınız?"
"Ne yılında doğdun bilmiyorum. Ama Efendim o kızın ejderha yılında doğan bir köylü kızı olacağını ve boyun bitiminde bir doğum lekesi bulunacağını söyledi. Aynı zamanda bu kız Ejderha yılında doğan kralın döneminde saraya girecekti. Şimdiki kralımız da Ejderha yılında doğ..."