Kara İnci

467 39 0
                                    

Tao Shin konuşmaya başlayınca tüm salon dehşete kapıldı. Bu kadarını kimse beklemiyordu. Kralın yan tarafında oturan Kraliçenin yüzü korkudan bembeyaz kesilmişti. Kral bunları nereden öğrenebilirdi ki?

"Bakan Seo, Yardımcısı ve oğlu Tee Song, kızı Kraliçe Hea Song ; başhanım Park Da Ran'a dolayısıyla Prens Dea Yong'a suikast düzenlemekten dolayı cezalıdırlar. Baş Hanım Da Ran, eski başbakan tarafından suça azmettirilmekten dolayı işlediği suçun cezasını, belli süre saraydan ayrı kalarak ödemiştir. Prens Dea Yong'u Veliaht ilan ediyorum ve Veliaht Prens Dea Yong' un annesi olarak idamını kaldırmış bulunuyorum."

Salondaki homurdanma iyice yükselince öfkeyle kükredi Genç Kral."Yeter! Kesin sesinizi. Son kararım budur."

Bu ihtarla salonda büyük bir sessizlik oldu. Şimdilik herşeyi kabullenmiş görünüyorlardı. Da Ran'da sessizce olanları izliyordu sadece. Bu sonun geleceği belliydi zaten. Oğlunu bu karmaşadan uzak tutması imkansızdı. Onun adaletli bir kral olarak yetişmesi için elinden geleni yapacaktı.

-İki Hafta Önce-

Tao Shin merakla karşısında oturan genç adama bakıyordu. Yüzbaşı Ho Yang'la bir defa görüşmüşlüğü vardı oda Çin' den gelen casusları püskürttüğü zamandı.

Şimdi özellikle görüşmek istediğini belirtmesi endişelendirmişti Genç Kralı. Yaslandığı yerden hafifçe doğrultup yüzündeki ciddiyeti bozmadan sordu.

"Yüzbaşı Ho Yang. Bir durum mu var sınırda? "

Ho Yang bu soru üzerine konuşmaya başladı. Gelme niyeti ne ise açıkça söyleyecekti. Cezalandırılmayı bile göze alabilirdi.

"Majesteleri sizinle çok mühim bir mesele hakkında konuşmak için geldim efendim. "

Bu ciddiyet Tao Shin'in endişesini körükledi.

"Konuş o halde yüzbaşı."

"Kralım... konu Başhanım Da Ran hakkında. Onun hakkında bilmeniz gereken çok önemli bir durum var."

"Da Ran hakkında...söyleyeceğin önemli konu nedir sözler misin yüzbaşı?"

"O dokuz ay önce buradan kaybolduğunda neredeyse bir suikaste kurban gidecekti efendim. Bunu yapan kişiler... "

"Ne demek istiyorsun sen?! Onu... öldürmeye kim cesaret edebilir?"açıklamanın devamını bekleyememişti. Öfke damarında kan gibi dolaşıyordu.

Ho Yang ona aldırmadan devam etti."Bunu yapanlar maalesef... Kraliçemizin babası, kardeşi ve... bizzat kendisi. "

"Sen ne dediğinin farkında mısın yüzbaşı? O bu ülkenin kraliçesi. Nasıl ona böyle birşeyi yakıştırırsın!?"sesi oldukça öfkeli çıkıyordu.

"Biliyorum majesteleri. Ancak söylediklerim doğru. Eğer haberiniz olmasaydı Başhanım sarayda yaşadığı müddetçe tehlikede olacaktı ve tabi prensimizde."

Tao Shin biraz olsun sakinleşmişti. Mantıklı düşünebiliyordu en azından. Yeni kraliçenin halka karşı çokta şefkat beslemediğini biliyordu ancak böyle bir amaçla saraya girmesini kendine yediremiyordu. Aklına takılan şeyi sordu sonra.

"Peki sen bunları nasıl biliyorsun?"

Ho Yang bir an bile tereddüt etmeden gerçekleri söyleyiverdi.

"Çünkü tuttukları katil bendim Majesteleri. "

Tao Shin bunun üzerine bir kahkaha patlattı.

"Oldukça cesursun öyle mi yüzbaşı? Seni idam etmemden korkmuyor musun?" Sesi hâlâ gülmekten boğuk çıkıyordu.

"Hayır korkmuyorum. Zaten korksam buraya gelmezdim efendim. Onu koruyun yeter."

"Peki geldiğin halde neden öldürmedin? Şu vakte kadar nerede olduğunu ona hiç sormadım. Ne zaman buna kalkışsam yüzünün rengi değişiyor. "

"Başhanımı sadece Kara İncinin peşindeki bir servet avcısı zannediyordum ben. Bu nedenle onların isteğini geri çevirmedim. Ama onu görünce gerçeği anladım. Korumak içinde yanıma aldım efendim. Uygun bir vakitte tekrar saraya dönecekti."

"Tek bakışta mı anladın kötü birisi olmadığını? "

"Sayılır... daha doğrusu boynundaki siyah lekeyi görünce Kara İncinin O olduğunu anladım."

"Ne?"

Tao Shin şaşkınlığını gizleyememişti. Bu doğru olabilir miydi? Ho Yang ise onu açıklama bekler bir halde görünce olan biten herşey, efsaneyi baştan sona hiçbir ayrıntıyı atlamadan anlattı.

Sonraki hafta da dedesini özel izinle saraya getirip kralla görüştürdü.

Tao Shin onunla görüştükten sonra gerçekten ikna olmuştu. Ho Yang'ın Da Ran'a yaptığı suikast girişimini de unutacağını söyledi. Bu aralarında konuşulmuş bir sır olarak kalacaktı.

~Toplantı Sonrası~

Da Ran oturduğu yerde sabah olanları düşünüyordu. Nasıl bir karmaşanın içine düşmüştü böyle. Dünya sevgisi tüm benliğini sarmış olan bu insanları durdurmanın bir yolu yok muydu? Başhanımdan sonra kraliçe başına bela olmuştu. Gerçi artık kraliçe değildi. Tabi ya, artık bu ülkenin bir kraliçesi yoktu. Bu da saraya yeni bir kraliçenin gelmesi demekti. Demek ki bu serüven böyle devam edecekti, başka yolu yoktu anlaşılan."Hanımım baş hanım geldiler."

Da Ran hayretle kaşlarını kaldırdı. See Mi onun merakını anlayıp neden geldiğini bilmediğini anlatan bir haraket yaptı. Bunun üzerine Da Ran hafif doğrulup beklediğini belirtti.Yeon Sun içeriye girip rütbesi kendinden üstün olan kızı selamlayarak oturdu karşısına. Sözlerine nasıl başlayacağını bilmeyen bir ifadesi vardı. Sonra birden "Teşekkür ederim." deyiverdi.Da Ran neye uğradığını şaşırmıştı. Başhanım ve ona teşekkür etmek... oldukça uzak ikiliydi oysa ki.Temkinli bir şekilde tebessüm etti."Bana ne için teşekkür ediyorsunuz Başhanım?"

Yeon Sun şu an yaptığı şeye inanamıyordu. Ama anlaşılan vicdanını tamamen öldürmeyi başaramamıştı.

"Beni... yani istesen benim yaptıklarımı da başbakanla birlikte Krala anlatabilirdin. Ama yapmadın. Teşekkür ediyorum sana. Ben olsam... sanırım herşeyi anlatırdım."

Sesinde kendisini eleştiren bir tını vardı.Da Ran bu kez samimi bir şekilde tebessüm etti.

"Herkes ikinci bir şansı hakeder. Benimle birlikte insanları da yanımda sürüklemek isteyecek bir insan değilim."

Yeon Sun da bu samimi tebessüme içten bir karşılık verdi.

"Seninle iki iyi dost olamayız ancak ; birbirimize olan düşmanlığımızı sonlandırabiliriz sanırım."

"Peki nasıl istersen..."

....

Da Ran ve Yeon Sun çaylarını içerken See Mi nefes nefese içeriye girdi. Başhanım'ın hâlâ gitmediğini görünce hızla geriledi.

Da Ran onun bu telaşlı halinden endişelenmişti.

"See Mi... neyin var? Birşey mi oldu?"

"Ha...nımım. Şey söylenenleri duydunuz mu efendim?"

"Ne duymam gerekiyor? "

"Ben de mutfak leydilerinden duydum. Yeni kraliçe belli olmuş. Onlarda majestelerinin odasına yemek götürdüğünde duymuşlar."

Da Ran'ın gözleri üzüntüyle doldu. Sesinin titremesine engel olamamıştı.

" Ki-Kimmiş peki?"

"Siz..."

"Ne diyorsun sen... See Mi?"

"Evet Hanımım. Yeni kraliçenin sizin olacağınızı söylüyorlar efendim."

Bölüm Sonu

KARA İNCİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin