10.01.1987
Sevgili John,
Mürekkebim tükendiği için dolma kalem ile yazıyorum bu satırları. Evet, sana yazmaktan mürekkep tükendi. O bile artık devam edemeyeceğini, bir şeyleri bitirmesi gerektiğini söyleyip kendisine ve çok sevgili kalemine veda etti.
John, senin yokluğunda her şeye anlam yükler oldum. Sırf sen çok seviyordun diye bahçedeki papatyaları kopartmaz oldum. Fakat Amy bunu yapıyor. Ayaklarıyla, tohumlarını seninle beraber ektiğimiz, şimdilerde çiçeğe dönüşen papatyaların üzerlerine basıyor ve onları boyunlarından kırıveriyor.
Engel olamıyorum John, seni silmeye çalışıyorlar... Engel olamıyorum.
Varlığın bir tablo gibi oldu John. Issız duvarlara, ıssız odalara hapsedip gittiler seni. Gözleri sana değdikçe, sanki cansız bir nesneymişsin gibi öyle boş, öyle hissiz bahsediyorlar senden.
Mesela annen, artık ağlamıyor. Büyük baban Robin tohum işine geri döndü, bahçesiyle uğraşıyor. Amy mi? Tanrım, o hâlâ beni suçlamaya devam ediyor!
Mr.Paul bizi demin ziyarete geldiğinde, Amy onun paltosundan çekiştirip suçlunun ben olduğumu ve bunu kanıtlayacak bulgulara sahip olduğunu söyledi. Korkuyorum John; beni kirletecekler, senden ayıracaklar diye çok korkuyorum.
Gittiler John... Amy, dedektifin elinden tutup onu bir yere götürdü. Varlığını yanımda hissedebilmem ve beni koruma altına alabilmen için gizli mahzenimize geldim. Etraf karanlık... Yanımda duran ve her an bitebilirmiş korkusuyla dikilen mum, sana yazdıklarımı görebilmem için bana ışık tutuyor. Çünkü o da biliyor, bu mektupları okuyacağını... Bana yol göstermeye çalışıyor.
Üşüyorum John. Üzerime hayali bir şekilde örttüğün gizlenme pelerini bile beni ısıtmaya yetmiyor. Başımı soğuk zemine yaslamış, öylece oturuyor ve bu satırları sana yazıyorum. Kağıda dokundurduğum her bir harf, kalbimde bir ışık patlamasına yol açıyor. Sana olan sevgim kalbime bir sıcaklık olarak yayılıyor ve en azından onu ısıtmamı sağlıyor.
John gözlerimin kapandığını hissediyorum, başım dönüyor. Tam üç gündür yemek yemedim, yiyemiyorum. Beni anlamalısın John... Etraftaki herkes zombi ve tek, ben insanmışım gibi hissediyorum. Dışarı çıktığımda herkes kocasını öldüren bir kadınmış gibi bakıyor bana. Bir katilmişim gibi arsızca ve çirkinlik içeren tavırla suratıma tükürüyorlar.
Yapamıyorum John. Senin olmadığın, yada bana ulaşamadığın bu dünyada ayakta kalamıyorum. Elimi uzatıyorum, sen yoksun.
Kokunu arıyorum, kokun yok.
Mum ışığıyla saatlerce dolaşıyorum mahzenimizi, yine yoksun.
Sana dair bulacağım en ufak bir iz, beni tekrar hayata döndürecek.
Mektupları okumaya geldiğin zaman benim için bir iz bırakır mısın?
Merak etme, ben sana kolyemizi bırakacağım. Tılsımın artık beni koruyamayacak olsada gözyaşı damlası kolyesinin seninle kalmasını ve her nerede isen seni korumasını istiyorum.
John, sesler geliyor... Korkutucu sesler... Beton zemini döven ayakkabı sesleri duyuyorum John. Küçük bir lamba, karanlık mahzenimizi parlatıyor.
Korkuyorum John, ya beni bulurlarsa...
John,
Ben-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
21.Mektup Goodbye John.
Short StorySevgili John, Her şeyi bilebilirsin. Sana dair söylediğim her şeyi, hissettiklerimi yazdıklarımı, söylediklerimi... Ve hatta söyleyemediklerimi. Ama 21. mektupta ne yazdığını, hiçbir zaman bilemeyeceksin. Hoşça kal, John.